“BUGÜNE KADAR NE YAPTIYSAK MİLLETİMİZLE BERABER YAPTIK!?” (II)

Evet, sevgili okurlar..

Yazı başlığımız, bir önceki yazımızın başlığı.. İçeren ifade de Cumhurbaşkanımıza ait...

Devlet Başkanı Muhterem Recep Tayyip Erdoğan’a ait bu ifade; “kapsamlıdır, anlamlıdır?”

Pek tabi ki toplumun da derin bir muammasıdır bu ifade!...

Demek istenilen şudur...

Yer küresine kök salmış bir tarihe sahiptir bu millet!..

Köklü bir ağaç gibi..

Dal, budak salmış, meyve vermiş, yer küresine yayılmış bir medeniyete sahip, bu millet!..

İslam’a giriş tarihi ise bin yüz yıla dayanıyor..

Bu medeniyet ve inanç; küfür dünyasına bile şefkat ve merhamet kanadını açmıştır...

İslam’a davet etmiştir...

Nitekim Adriyatik Denizi’nden Çin Seddine kadar yayılmış imanlı, inançlı bir ümmetiz!

Bu ümmetin içerisinde başta Türkler olmak üzere Kürdü de var, Arabı da var, Acemi de var...

Niye Müslüman’ız?

Çünkü muvahhidiz.

Yani tevhit inancına bağlı bir milletiz.

Onun için müttehidiz.

Onun için bir ümmetiz diyoruz!...

Birbirine kenetlenmiş inanç ittifakı içerisinde değişik coğrafyalara yerleşmiş, kökleşmiş büyük bir ittihat ve ittifak içerisinde oluşa gelmiş bir millet olduğumuzu hiçbir zaman unutmamamız gerekiyor...

Çünkü bu inançla tarih safhalarını ve merhalelerini aşarak, bugünlere gelmiş bir toplumuz.

Aba ecdat dediğimiz geçmiş dedelerimizden, babalarımızdan bize kalan en büyük miras İslam’dır, Kur’andır, Kıblemizdir.

O kıble de Kabetullah’tır.

İhlâsla, sadakatle buna inanıp bağlanan her fert, bu ittifakın, bu ittihadın, bu tevhidin içerisindedir!!.

Birer ferdidir...

Ki olmayanlara da gayrimüslim diyoruz.

İçinde olup da sadakat ve ihlâs göstermeyen ikiyüzlü olanlara da münafık diyoruz.

Başka dinlere mensup olan insanlar olabilirler.

İster Yahudi olsun, ister Hıristiyan olsun, ister Mecusi olsun, kim olursa olsun, onlar ayrı millettir.

Bizden değiller ve olamazlar.

Lakin içimizde çok değişik yüzlü münafıkların tarih boyunca var olmasını da hiç kimse inkâr edemez...

Bu millet, inancıyla, izanıyla, şeref ve haysiyetiyle daima yüceliklerini göstererek, iman ve İslam yumruğunu üstün tutarak, hainlerin, alçakların yüzüne en ağır şamarı atmayı da esirgememiştir.

Bu imanla, bu inançla daima bünyesini temiz tutmaya çalışmıştır...

Kaygan zemin üzerinde yürümemiştir.

Kelimetullah denilen tevhit ve şahadet kelimesini her şeyden üstün tutmuştur.

Zira bir Allah’a inanıyoruz.

Peygamberimiz bir.

Kitabımız bir.

Kıblemiz bir.

Büyük birler içerisinde rakamsal olarak birleşirsek, bir rakamın üzerine bir rakam daha koyarsak 11 olur, üçüncü bir rakamı koyarsak 111 olur, dördüncü rakamı koyarsak 1111 olur.

Onun için, birler içerisinde oldukça güçlenmişiz, güçlenmeye de devam etmeliyiz...

Tevhit inancına mensup olan güçlü bir millet olarak yeryüzüne yayılmışız.

Hain hıyanet şebekeleri, gizli münafıklar, dış mihraklara bağlı piyon ve devşirmeler devletimizin içerisine değişik bahanelerle girebilmişlerdir...

Sızdırılmışlardır...

Hatta gizliden gizliye post değiştirircesine kuzu postuna bürünmüş alçak kurtlar olarak karşımıza çıkmışlardır.

“Kurtarıcılık” adına, “Vatanperverlik” adına, “Cumhuriyetçilik” adına, “Kemalizm ve Atatürkçülük” gibi kavramların arkasına sığınarak devletin içerisine sızan bu şer yapılar, ne yazık ki kendilerine yer bulmuşlardır...

Yapay demokrasinin gölgesine sığınarak kendilerine yer edinmişlerdir...

Varlıklarına yönelik, devamlılık kazanmış bazı siyasi partilerin merkezine oturmuşlardır...

Onun için de “devlet iki yakasını bir araya” getirebilmiş değil..

Çark hep kirli dönmüştür...

Ama yine de bu millet, “devletini” sahiplenmiştir..

Devletin ağır yükünü, “Vergileriyle, askeriyle” omuzlamıştır..

Ama diyeceksiniz ki ne zamana kadar hem ağır yükü omuzla, hem de devletin içerisine sızan bu şer yapıların, faaliyetlerine “maruz” kal?...

Doğrusu, bu soruya bir türlü cevap bulunmadığı gibi veren de yok!?..

 

* * *

Bakınız, sevgili dostlar.

Bu söylediklerim tümüyle yapay bir demokrasinin gölgesinde devletin tüm imkânlarından faydalanarak palazlanan başta CHP ve onun lideri Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere..

Ki onların yanında yandaşlık yapan HDP ...

İyi Parti de dâhil...

Her ne parti olursa olsun, bünyelerinde her daim fitne unsurlarını barındırmışlardır..

Sahiplenmişlerdir..

Bir zamanlar DHKP-C’ydi, CHP koruyordu ve onun arkasına sığınıyordu, değişik terör yaratıyordu.

Ama gizliden.

Ülkenin bütünlüğüne halel getirmişlerdir.

Milletin birlikteliğini bozmaya çalışmışlardır.

Milletin diniyle, imanıyla oynamışlardır.

İnkar ve asimilasyonu dayatmışlardır..

Bir fitne unsuru haline gelmiş sözüm ona bu siyasi yapıların ortaya koyduğu politika, “kutuplaşmadan” öte hiçbir anlayışa hizmet etmiyor...

Böylesine kirli siyaset ve politika, ülkeye huzur ve istikrar yerine dalalet, felaket, rezalet zincirinin halkaları olarak, oldukça uzamışlardır...

Devlet bütçesiyle beslenen bu kirli anlayış, bu fesat unsurları, yapay bir demokrasiyle devlet bünyesinde kendilerine zemin bulmuşlar ise de kesinlikle hiçbir zaman bununla yetinmemişlerdir.

Daima etraflarına pis kokular saçmışlardır..

Rüşvet, ırz düşmanlığı, namus, şeref ve haysiyet cellâtlığını kendine şiar edinmişlerdir.

Ne yazık ki, tüm bunlar yetmiyormuş gibi milli eğitim bünyesinde Atatürkçülük ve laikçilik adına yola çıkan anlayışlarla, gençlik zehirlenmektedir.

Buralardan, kendine has şer güçleri yetiştirmişlerdir.

Ve o şer güçleri, eli silahlı, fikri ve zikri yıkıcı birer “ölüm” makineleri olarak; terör estirmektedirler..

Beri yanda, Üniversiteleri kışkırtan kumpasçı anlayışlar...

Bakar mısınız.?

Fitne unsuru olan sözüm ona üniversite gençleri, bu sefer kıblegahımız olan Kabetullah’ın varlığına hakaret ediyorlar.

O büyük Kâbe’nin resimlerini yere atıp ayakların altına alıp, üstünde tepiniyorlar..

Hem Allah’ı inkâr ediyorlar, hem Kabetullah’ı inkâr ediyorlar.

Hem de başta Türkiye olmak üzere inanan tüm İslam dünyasına hakaret edip, düşmanlık sergiliyorlar..

İnanın, sevgili dostlar.

Bunlar Fransa’daki Charlie Hebdo’nun katbekat daha tehlikeli, daha şerir birer fitne unsurlarıdır.

Bunları bu millet zaten tanıyor.

Yıllar yılı fitne unsuru durumunda olan CHP’yi, iktidara getirmediği gibi şans da vermemiştir.

Ama ne yazık ki mevcut 1924 darbeci anayasasının himayesinde kurulmuş bu parti, önce halk fırkası adını almış, kısa bir zaman sonra değiştirmiş, CHP adını almıştır...

Ve çeyrek asır boyunca İngilizler ve Fransızlar adına, yani emperyalist haçlılar adına kendi öz milletiyle kavga yapa gelmiştir..

Kargaşa çıkartmıştır.

Terör oluşturmuştur.

Devletin bir Başbakanını ve iki Bakanını idam sehpasına götürmüştür.

Neden mi?

Zira o Başbakan “Allah” dediği için.

İnanmış bir Başbakan olduğu için.

Fazla başınızı ağrıtmayalım.

Madem öyleyse hangi izanla, hangi şerefle, hangi ruhsatla, kamuoyunun hangi vicdanına dayanarak bu partiye meşruiyet veriliyor?

Bu parti de bünyesinde böylesine ona yandaş olarak kirli şeytanları yetiştirebiliyor?

Bu millet, buna sebebiyet veren başta devleti temsil eden tüm Anayasal unsurlara hakkını helal etmez.

Başkan Erdoğan,  eğer “Bugüne kadar ne yaptıysak, milletimizle beraber yaptık” demişse, bu sözü yerli yerindedir ve yerden göğe kadar da haklıdır.

Bunun bir de amması var.

Bu millet, bünyesinde kesinlikle kirli unsurları istememiştir, istemiyor da.

Madem zat-ı devletleriniz milletle beraber 19 yıl boyunca beraber yürümüşsünüzdür.

Devletimizin, milletimizin birinci sırada şanı ve şerefi olan dini inancının düşmanları nasıl olur da demokrasi adı altında muhafaza altına alınıyor, korunuyor?

Hem de yasalarla…

Bu itibarla diyoruz ki Türkiye’de milletin inancına, birliğine ve beraberliğine karşı çıkan ne kadar hıyanet şebekeleri varsa hepsinin kaynağı, hem de temel kaynağı Kemalizm’dir, Atatürkçülüktür ve Laikçilik anlayışını bünyesinde taşıyan CHP’dir.

Artık bu partinin varlığına karşı “yeter” denmelidir.

Ve bu partiye milli irade paralelinde gerekenin yapılmasını istiyoruz ve bekliyoruz.

Devamı yarın.

En derin saygı ve sevgilerimle.