“KHK’LARLA YÖNETİLEN BİR TÜRKİYE İSTEMİYORUZ”
Evet, sevgili okurlar.
Dün yine bu köşede sizinle paylaşmak istediğimiz;
memleketimizin önemli meselelerinin en büyük bölümü Doğu ve Güneydoğu ile
ilgili iktidarın ortaya koyduğu siyaset idi…
Başbakan Sayın Binali Yıldırım’ın Diyarbakır’a teveccüh
göstererek gelmesine karşı halkın büyük bölümünün Başbakan’ın bu gelişine
çoşkulu bir misafirperverlikle karşılık verdiğini söylemiştik..
Ama Sayın Başbakan da o teveccühe karşı Diyarbakır’a
teveccüh göstererek nerdeyse bölge için devletin kesesini açmışçasına çok büyük
vaatler taahhüt etti..
Adeta bir sözleşme durumundaki vaatleri halkın büyük
kitlesine karşı söylediğini ifade emiştik.
Gece yarısı ansızın yeni bir kararla, Başbakan, Bakanlar
Kurulu heyetiyle birlikte Hakkari’ye giderek, bölücü terör örgütünce şehit
edilen 8 askerin cenaze törenine katıldı…
Aynı zamanda, askeri birlikleri ziyaret ederek, moral
verdi..
Hiç kuşkusuz ki böylesi hamleler, devlet adamına yakışır
bir görevdir ve sürprizdir.
Ama tüm bunlara rağmen, muhalefet bunu bir türlü içine
sindiremiyor.
İlla ki iktidarın yumuşak politikalarına rağmen,
fazlasıyla, nerdeyse azgınlaşarak bir parti lideri tarafından adeta iktidarın
uygulamalarına karşı kudururcasına saldırmaktadır…
Kemal Kılıçdaroğlu, o günkü yapılan tüm çalışmaları hiçe
sayarak başka olaylardan dem vurması, CHP’nin tarihi yüz karalarını bir kez
daha yüzlerine vurmuştur..
Anlaşılan budur ki iktidar ne kadar iyi niyet beslerse
beslesin, illa ki bir fitne unsurunu bir köşede uyandırmaya çalışmaları da
gözden kaçmıyor.
Dün kamuoyuna hitaben şöyle bir konuşma yaptı
Kılıçdaroğlu…
Ve o konuşması TV ekranlarında “Son dakika” diye
yayınlandı.
Kılıçdaroğlu şöyle diyor;
“Kanun hükmünde kararnamelerle yönetilen bir Türkiye
değil Anayasa'ya, yasalara, hukukun üstünlüğüne uygun, kimsenin mağdur
edilmediği ama suçluların adil yargılandığı bir demokrasi istiyoruz?”
Kılıçdaroğlu hortladı, bülbül gibi konuşmaya başladı.
Eğer KHK’ların uygulanması söz konusuysa ki bugün
mevcuttur.
Tamamıyla anayasadan bu hükmü alarak meclisten geçirilmiş
olduğu halde hala da Kılıçdaroğlu ya görmüyor veya görmezlikten geliyor.
Oysaki hükümet bugüne kadar, yani 15 Temmuz başarısız
darbe girişiminden sonra büyük bir soğukkanlılıkla yola çıkarak, böylesine
cesur kararları alıyorlarsa, eleştiri yerine teşekkür manasını taşıyan önemli
bazı konularda hükümete yardımcı olursa onun için de iyi olur.
Ama heyhat!
Ne yazık ki bir türlü o kültürü alamıyor bu bizim
Kılıçdaroğlu.
Yine “Eski tas, eski hamam.”
CHP’nin eski politikası, daha ileriye gidersek
diyebiliriz ki İsmet Paşa’nın eski kafaları ve kin kusma biçimi.
Eğer 15 Temmuz’daki dış ve içten gelen darbe girişiminin
başarısızlıkla vuku bulması söz konusuysa ki öyledir..
Bu kesinlikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın
varlığına dairdir.
O gece halkı izana, imana davet ederek, meydanlara
çağırması bir nevi Türkiye’nin kurtuluş teminatı oldu.
Çok büyük bir maceradan kurtarılan Türkiye karşısında
herkesin olduğu gibi başta ana muhalefet partisinin liderinin de gidip
dualarla, tekbirlerle, halkın içine girerek halkı ve özellikle Cumhurbaşkanını
kutlaması gerekiyordu.3p***3p
Ziya Paşa’nın bu hususta bazı dörtlükleri vardır.
Ziya Paşa’dan birkaç mısra bugün de sizinle paylaşmak
istiyorum.
“Ehl-i sıdk u istikâmet asrda görmez sürûr
Ol sebebden söylemiş bu beyti bir sâhib-şu’ûr
(Bir akıl ve şuur sahibi bu beyti şu şekilde
değerlendirerek söylemiştir)
Derde uğrar kim sadakat etse elbet devlete
İstikamet mahz-ı cinnettir bu mülk ü millete”
Bu itibarla Ziya Paşa devamla şöyle diyor;
“Kandesin sen kande çık ey mehdi-i sahib zuhur
Millet-i İslam’ı pamal eyledi ceyş-i fütur”
Yani; “Ey zamanın kurtarıcı büyük Mehdi’si nerdesin
nerde?
Çık da gel bu milletin varlığı sahte kurtarıcıların
elinde”
“Kalmadı İslam için bir yerde aram u huzur
Millet-i İslam’ı pamal eyledi ceyş-i fütur”
Yani; “İnanan Müslümanlar için rahat ve huzur kalmadı”
“Geçti naehil ellere hayf-a zimam ve her umur
Bir kişi yapsa dini yıkmak için etmekte zur”
“İslam’ın dizgini ehliyetsiz insanların eline geçti
Bir kişi güzel bir şey yaparsa o kişiye binbir türlü
yalan, iftira, tezgâh ve senaryo gerçekleştiriliyor”
Bundan önce hıyanet sıdk ile derlerdi bir
Şimdi sadık müttehim (dürüst mazlum) zanlı ama ehli
hıyanet müftehir (hainler daima övünülür) hale geldi.3p* * *3pEvet, sevgili
okurlar.
Gerçekten yıllarını bu dava uğruna veren Cumhurbaşkanı
Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bunca fedakârca çalışması ve AK Partinin seçkin
yöneticileri memleket için huzur, saadet ve mutluluğu taahhüt ederek yola
çıkmış bir inanç kervanı iken hala da Kılıçdaroğlu "saldırı modunda"
bulunuyorsa..
Vay ki vay…
İnanın Kılıçdaroğlu da, ne söylediğini o da bilmiyor.
Ama rastgele dostlar alışverişte görsün diye muhalefet
ediyor.
Bize göre yine Ziya Paşa’nın bu dörtlüğünü sizinle
paylaşsak iyi olur..
Ki muhalefet kendini Ziya Paşa’nın bu sözlerine de
müstahak ediyor.
Ziya Paşa diyor ki;
“Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir
Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir
Nadanlar eder sohbet-i nadanla telezzüz
Divanelerin hemdemi divane gerektirir”
Yani cahil, bilgisiz insanların ancak cahiller onların
sohbetiyle lezzet alır, yetinirler.
Delilerin delilerle konuşabilmesi için deliler gerektir.
Evet.
Gerçekten Ziya Paşa’nın bu söylemleri çok çarpıcıdır,
çarpıcı olduğu kadar da dikkat çekicidir.
Nitekim yine bir Arap Filozofu şöyle diyor;
“Kullû şey’in şey’un hatta ravs-u şey’un
Amma el cehl-u la bi şey’in”
Yani; Kâinat içerisinde her varlık bünyesinde bir değer
taşıyabilir.
Bunun için her şey şeydir diyebilirsin, hatta hayvanların
dışkısından yapılan tezek dahi bir şeydir.
İlla ki cehaletle kendi zamanını geçiren insan, hiçbir
şeydir.
Vesselam.
En derin saygı ve sevgilerimle.3p3p