1 KASIM SEÇİMLERİ YENİ BİR FETİH’TİR!? (II)
Evet, sevgili okurlar.
Bilindiği gibi, 1 Kasım 2015 tarihinde 26. Dönem
Milletvekili Genel Seçimleri yapıldı.
Bu seçim, Adalet ve Kalkınma Partisi için, yeni
Türkiye’mizde bir milattır, bir fetih açılımıdır.
Ama bilene.
Bu hareketin adı “Milli fütuhat ve hareketler başlangıcı”
olarak da algılanmalıdır.
Türkiye insanı, bu başarıyı artık unutmayacaktır..
Türk siyasi tarihinin tescil defterine de kaydedilmiştir.
13 sene içerisinde AK Parti iktidarının 7. seçim
maratonunu göğüslemesidir.
Dile kolay.
Fütursuz, aralıksız 13 sene…
Allah nasip ederse 4 sene daha iktidarda olacak?
Yani, 2019’lu yıllara kadar AK Parti hükümeti devam eder
ki bu da toplamda 17 sene eder.
İnşallah, ümit ediyoruz ki 2023’e kadar bu süreç devam
edecek ve nerdeyse Sultan Abdülhamit’in saltanat sürecine yaklaşacak.
Bu bir tesadüf değil, tevafuk ve hakikattir.
Hatırlayacağınız üzere; Osmanlının son döneminde Ulu
Hakan Sultan Abdülhamit Han 33 sene devleti yönetmişti.
Cumhuriyet tarihinde ilk olarak halkın oylarıyla, hem de
yüzde 52 oyla seçilen bir Cumhurbaşkanımız 2023’ü hedeflemiştir.
Bu tarihe kadar da umut ediyoruz ki, Türkiye onun
liderliğinde, onun direktif ve talimatları paralelinde, yönetilecektir.
Yüzyıldan beri kirlenmiş bir gömlek, devletin ve halkın
üzerinden çıkarılıp yepyeni, ter-û taze, dosta düşmana parmak ısırtacak bir
medeniyet gömleği Anadolu insanına giydirilecektir.
Barış ve Kardeşlik gömleği.
Lekesiz, pırıl pırıl parlayan bir medeniyetler simgesiyle
damgalanmış bir medeniyet inşa edilecek.
Hemde yıllardan beri özlenen bir medeniyet!...
Bunda hiç kimsenin kuşkusu olmasın.
Bu milleti bu idealinden geri çevirme ve mahcup eyleme ya
Rabbi.
Hep böylesine dua ediyoruz.
* * *
Milletin bu teveccühüne rağmen, Adalet ve Kalkınma
Partisine düşen görev ve temel ilke; hep halka layık olma ilkesinin
taşınmasıdır.
Halkı hayal kırıklığına uğratmamasıdır.
Halkın şiddetle ihtiyaç duymuş olduğu hizmet ve dürüstlük
olmalıdır.
Hükümetin de hizmetlerine ve çalışmalarına, daima
samimiyet ve ciddiyet damgasını vurmasıdır.
Kişilerin hatırına binaen yapılan hizmet ve işler,
hatırlara binaen değil tarafsız, ötekileştirmekten uzak, ciddiyet ve ihlâsla
halisane bir hizmetin objektif bir şekilde halka verilmesi gerekir.
Aksi takdirde halk bunun tersini görürse veya yaşarsa,
CHP'nin akıbetini yaşatır.
CHP’nin 1923’ten 1950’lere kadar yaptığı mezalim, şeflik
ve dipçik devrinin yaşatılması yüzünden tarih boyu halktan teveccüh alamadı ve
bundan sonra da alamaz.
Zira CHP ve onun yan kuruluşları olan bazı muhalif yandaş
partiler; ne kadar slogan atarlarsa atsınlar, ne kadar parlak nutuklar
atarlarsa atsınlar, halkı ne kadar yanıltıcı politikalarla yanıltmaya
çalışırlarsa çalışsınlar, kesinlikle Türkiye özellikle Anadolu insanı o fesat
ve bayat anlayışlardan kalan kalıntı partilere oy vermez.
Hele hele Kılıçdaroğlu’nun her zeminde palavlarla, siyasi
nifak tohumlarını halkın arasına ekmesinden dolayı artık halk aldanmıyor ve
onlara da itibar etmiyor.
“Mister No” için ne diyorsunuz?
Yani “Bay Hayır” yüzü gülmeyen ve hep asık yüzle halkın
karşısına utanmadan, yılmadan çıkan ve palavra atan Bahçeli gibi liderlere,
Türkiye insanı artık “Paydos” demiştir.
Sözüm ona kardeşlik ve barış naralarını kimseye
bırakmayan Selahattin Demirtaş’ın HDP’sine gelince, 7 Haziran’dan şimdiye kadar
apayrı bir garabet içerisinde, nerdeyse toz duman olmaya mahkûm olacaktır.
Halkı kışkırtarak, çözüm süreci, barış ve kardeşlik adı
altında yola çıkan bu sahte anlayış, tam tersine kavga, terör, kan ve
gözyaşlarına neden olmaktadır.
Hatta daha ileriye gidilirse örtülü, yüzü kapalı Leninist
bir anlayışla Bolşevizm’e doğru memleketi sürüklemeye çalışmasından kuşku
duyuyoruz.
Kendilerinin de itiraflarıyla “Sırtımızı PKK’ya
dayamışız, onlar bizim arka bahçemiz” ve neidüğü belirsiz bir politikayla,
yalancı bir ideolojiyle Kürt halkını kandırabilmiş durumda ise de son
zamanlarda halk artık uyandı.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yaşayan Kürt kardeşlerimiz
artık uyandı.
Halkı işinden gücünden, aşından, malından, mülkünden,
canından eden bir unsurun yaratılması, halkı canından bezdirmiştir.
Bu halk, artık bunlara itibar etmez.
Bırakın oy vermeyi, onları semtlerinden dahi geçirmez.
Yeter ki iktidar çalışma ciddiyetini korusun.
Bunlara yüz vermeyen bir politikayla, iyi ve ciddi bir
Bakanlar Kurulu tescil edebilsin.
İlk önce bu iş; Sayın Cumhurbaşkanımızın yüksek işaret ve
talimatları paralelinde Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu’na düşer.
Yoksa “Eski tas, eski hamam” olarak denenmiş bir daha
denenmeye tabi tutulursa, inanın hiç şüphesiz dün nasıl ki felaket ve
garabetlerle karşılaşan Türkiye, özellikle bu coğrafya yarın da aynı şeyleri
yaşayabilme kuşkusu söz konusu olur.
Halkın ve kamuoyunun tek beklentisi; özellikle bölgede
iki üç dönem üst üste bakanlık yapan birilerini bir daha bakanlık makamına
getirmemeleri gerekir.
Özellikle bu coğrafyayı ilgilendiren önemli bakanlıklar.
Bir de aynı zevatlarla işbirliği içinde olan, devşirme
anlayışa sahip, bukalemun gibi renkten renge giren birilerini artık
Bakanlıklara yanaştırmamak için, Sayın Başbakan Davutoğlu’na tavsiyemizdir ve
en önemli görevdir.
Zira bu halk, denenmişi bir daha denemek istemez.
Hele ki Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı gibi önemli
bir Bakanlık bu zevata üç dönem olarak verilmiş.
Büsbütün halka gına getirttirmiş ve halkı bıktırmış.
Halkın en ağır eleştirili beddualarına mazhar kalmış bir
anlayışa sahip zevatı, artık devletin önemli görevlerine getirmeme çabasının
gösterilmesi gerekir.
Zira AK Parti iktidarından bugüne kadar geçen 13 sene
içerisinde bu tür insanlar devletin kilit noktalarında rol oynamışlar.
Ve bugün PKK ile devlet arasındaki sözde barış süreci
olarak anılan bu sürecin de bu tür insanların projesi olduğundan hiç kimsenin
kuşkusu olmasın.
Bukalemun tipi karaktere sahip olan bu tür renksiz
insanlar, yıllar yılı paralelci iken, aynı o kisve altında da kesinlikle PKK
mihverinde bulunmaktaydı, rol oynamaktaydı ve hala da devam ediyor.
Hasbelkader Müslüman geçinen muhafazakâr partilerin
saflarında, kıyısında, kenarında yer almış ve belediyelerden çok büyük miktarda
ihale almış ve kendisinin adıyla değil, değişik isimler altında firmalar
kurdurarak, devletten ihale alan bu tür rantiyeci insanlar, halkın dikkatini
çekmiştir.
Kamuoyu “Allah aşkına bu insanları partiye yanaştırmayın,
bakanlıklara yanaştırmayın” demek zorunda kalmaktadır.
* * *
Bu itibarla Sayın Cumhurbaşkanımız; yüksek siyasi dehası
sayesinde taşıdığı inanç ve misyon paralelinde yıllardan beri bu halkın
teveccühünü almıştır ve gerçekten de bu teveccühe layık bir insandır.
Layık bir insan olması hasebiyle, gönül arzu ediyor ki
inşallah öyledir.
Sayın Başbakan Ahmet Davutoğlu da aynı kulvarda adım
atacaktır ve halkı hayal kırıklığına uğratmayacaktır.
Bizim burada acizane tavsiyemiz, bölgenin bir medya grubu
olarak, kimin ne yaptığını, kimin elinin kimin cebinde olduğunu yakından takip
ediyoruz ve biliyoruz, öğreniyoruz.
Bu doğrultuda diyoruz ki “sakın ha halkı hayal
kırıklığına uğratmayın, halk size çok güveniyor”
Ama rantiyecilerden, “Bay Yüzde 10’cu”lardan uzak durun.
Ki halk, anayasa değişikliği için referandumdan da yüzde
49 ile değil, yüzde 70’lerle sizi karşılasın ve sizinle birlikte adım atsın.
En derin saygı ve sevgilerimle.