1924 MODEL BİR ANAYASANIN GEÇERLİLİĞİ! (II)

Evet, sevgili okurlar.
Bilindiği üzre toplumlar, milletler, ülkeler; "milletiyle-devletiyle" bütünlük arz eden birer değerlerdir,
Bu bütünlük arz eden değerlerin varlığı tarihinin, kültürünün, tüm geçmiş milli değerlerinin muhafaza edilmesiyle kaim olabilir, ayakta durabilir ve değerini gün gittikçe daha bir artırabilir.
Ama tam tersine düşünülürse; 
Bütünlük arz eden o yüce varlıklar ve o varlıkların değeri, bilinmeyen sebeplerden dolayı içine sızdırılmış iç düşmanlar tarafından zedelenerek, kültürüne, tarihine, inancına, milli benliğine halel getirir.
O yüce değerler dağılmaya, çözülmeye, erimeye, yok olmaya mahkum olur.
Bunlar tarihi tespitlerimizdir.
Nice milletler, kavimler, ülkeler, büyük bir bütünlük içerisindeyken, aralarına yabancı kültürler, gizli ajanlar, dost görünüp de içten yıkan hain düşmanlar sızınca yok olup gitmişlerdir.
Bizans imparatorluğundan tutun da, Ateşperest İran Sasani Devletine kadar.
Yeryüzündeki nice dev ülkeler ve devletler yok olup gitmiştir.
Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.
Hani bir kural var; “Kullu atin karib” 
Gelmesi muhakkak olan her şey yakındır.
Hiç uzak olarak görmemek lazım.
Bu anlatmaya çalıştıklarımıza örnek vermek gerekiyorsa; 
Ülkemiz ne yazık ki yıllardan beri hep kargaşayla, terörle, kavgayla düşüp kalkan bir ülke durumunda. 
Bizi içten vuran gizli hıyanet erbapları, meçhul düşman hiç rahat durmuyor.
Haçlı emperyalizmiyle, Siyonizm emperyalizmiyle işbirliği yaparak, ülkemizin üzerine oynadıkları oyun, başta anlattıklarımızdan hiç de uzak değildir.
* * *
İnanın, sevgili okurlar.
Sivil hayatta yapamadıkları işler, bazı eşkıya ruhlu, münafık tinetli, cepçi, soyguncu insanlar, bu ülkeyi gizliden gizliye içten vurmaktadır.
Ve ne yazık ki hiç kimse bunları göremiyor ?
Özellikle, siyaset alanında çalışan siyasi partilerin bünyesinde taşıdığı nice ajan ruhlu, dış mihraklarla işbirliği yapan, Masonik kafalar, benamaz kimlikler; berrak nutuklarıyla söyledikleri ve uyguladıkları arasında fark olan kesim, “kaş yapayım derken göz çıkarırcasına” ülkeye zarar vermişler ve vermeye de devam ediyorlar.
Bunu derken, şu parti, bu parti, bu iktidar veya o muhalefet herhangi birini görüp de hedef göstermekten uzak olarak bu tespitlerde bulunuyorum.
İnanıyorum ki herkes kendini bilir.
Her dönemde gelen giden hükümetlerin gölgesinde böylesine vurgun şebekeleri olmuş, ülkeyi içten vurmuşlar, bütçeyi oldukça zarara uğratmışlar.
Ama kimliklerini de hiçbir zaman açığa vurmamışlardır.
Pek tabi ki, tehlikeleri de oldukça su yüzüne çıkmış, güneş gibi berrak, kendini ele veren görüntüler de söz konusudur.
Tüm bunlara rağmen, büyük çapta da dokunulmazlıkları var, kanunlar, yasalar, anayasa bile onları destekliyor ve bu da hür bir anlayış olarak algılanıyor.
İşte bu "münafık ruhlu kimlikleri, yüce Kur’anımız açık ve net olarak deşifre ediyor" ise de ne yazık ki İslam dünyası tarih boyunca bu zararlı bakterileri kendi aralarından söküp atamamıştır.
Ve bundan sonra atmaya da pek şans verilmiyor.
Ta devrisaadetten tutun da, günümüze kadar.
Yani "Uhud Savaşındaki Abdullah İbn-i Selül ile Yahudi asıllı Abdullah İbn-i Sebe’nin" ittifak içinde çalışmalarıyla, İslam’ın arasına içten fitne tohumları atmışlardır.
Ve o fitne tohumları Osmanlı’ya kadar gelmiş ve Osmanlının yıkılışına sebep olmuştur.
Günümüzde de vardırlar.
İktidarların içinde büyük çapta söz sahibi olmakla beraber, muhalefettin de içinde vardırlar.
Bu kirli ittifak artık devleti kişisel rant uğruna kullanmakta olup, bu nedenle ülke bir türlü kendini badirelerden kurtaramıyor.
Bu zaman akışı deneyimleri içerisinde bunları net olarak müşahede ediyoruz, görüyoruz ve ne yazık ki seyrediyoruz, elimizden de bir şey gelmiyor.
* * *
İşte devletleri, toplumları içten yıkan fesat unsurlar bunlar..
Özellikle siyaset alanının her kesiminde mevcutturlar.
Bediüzzaman Hazretleri şöyle diyor; 
“Düşman meçhul olduğu zaman, daha çok zararlı olur.
Kandırıcı olursa, daha çok habis (kötü ruhlu) olur.
Aldatıcı olursa, fesadı daha şedid ve şiddetli olur.
Dahilden olursa, zararı daha büyük olur.
Zira dahili düşman milletin ve ülkenin kuvvetini dağıtır, cesaretini azaltır.
Harici düşman ise tam tersine ülkenin asabiyet damarını şiddetlendirir, salabeti, birlikteliği artırır”
***
Evet, sevgili okurlar.
Gerçekten Üstat Hazretleri ne kadar da doğru söylüyor.
"Nifakın cinayeti, İslam üzerine pek büyük olmuştur. 
Âlem-i İslam’ı depremlere maruz bırakan yine nifakın tohumlarıdır.
Bunun içindir ki yüce Kur’anı Azim Şan ehl-i nifaka şiddetle, teşniatlarını (kötülüklerini) lanetlemelerde bulunuyor."
Bu itibarla dünkü sohbet yorumumuzda da ifade etmeye çalıştığım gibi; artık Türkiye yeni yeni gömlekler giymelidir.
Eski, kirlenmiş modellerden, bayat yasalardan sıyrılması gerekir.
Eski model arabaların kullanılması, hiçbir zaman sahiplerine fayda vermediği gibi bilakis zarar verir.
Mutlaka yeniletilmesi gerekir.
* * *
Bakınız, sevgili okurlar.
Yakın tarihimizde Türkiye 1. Büyük Millet Meclisinin; dualarla, kurban kesilerek, mevlit okunarak açıldığını herkes biliyor.
Sonradan bu ortamın hangi saikalarla, vesilelerle berhava edildiğini, uçup gittiğini ve yerine laisizm, hatta din düşmanlığı bir atmosferin bütün haşinliğiyle çöreklendiğini biliyoruz.
Bugün ki halimiz, dün yaşadıklarımız, Türkiye’nin ne kadar kirli, meçhul eller tarafından karıştırıldığının açık bir delilidir.
İnşallah bu yazı serimiz, aynı başlık altında devam edecektir.
Daha çarpıcı, tarihin derinliğine gömülmüş çok önemli gerçekleri siz değerli okurlarımızla paylaşmaya çalışacağız.
Tarih içerisinde; kelimeler, yerinde kullanılmamış.
Kavramlar, ters yüz edilerek kullanılmış.
Ve kutsallık arz eden ifadeler kullanılmışsa da, altında çok büyük tehlikeli oyunlar oynanmıştır.
Allah nasip ederse, bunları bir bir delillendirerek, kaynaklar göstererek, sizlere aktarmaya çalışacağız.
Ve biz bunu; kendimiz için şeref telakki ediyoruz.
En derin saygı ve sevgilerimle.