2022-2023 ADLİ YILI AÇILIŞI..!? (II)

Sohbet serimize dünden devam diyoruz! Yazı başlığımız yerini koruyor.. Her ne kadar, “Adli Yıl’a” dair bir ifade içerse de özünde mana itibariyle, çok ama çok derin anlatımları içeriyor… Ne hazin bir tablodur ki devletin kurumları içerisinde çöreklenmiş rant odaklı anlayışlar, devlet ile milleti kendi çıkarları doğrultusunda, bir birine kırdırıyorlar.. Gerek ülke sathında, gerekse de coğrafyamızda özellikle kadim şehir Diyarbakır’ımızda, baskıcı feodal yapı, siyasetin himayesinde dün olduğu gibi bugün de palazlanmaktadır.. Özellikle de iktidar partilerinin çatısı altında enva-i türlü değişik senaryolar üreterek, kendilerine biçtikleri rollerle vesayet oluşturmaktadırlar…

***

Devlet ile millet arasında birer fitne mekanizması olarak işlem gören bu yapılar, bukalemun gibi renkten renge giriyorlar! Her türlü yasadışı faaliyetin içerisinde oldukları gibi, birer suç örgütü olarak, milletin “arazilerine” el koyuyorlar.. Hatta devletten satın alınan gayri menkulleri , “burası bizim himayemizde, satın alamazsınız” deyip, terör estirmektedirler.. Ve ne yazık ki, devletin bir çok kurumu gibi, belediyeler de “sus pus” kesilip, sükût kalışlarıyla onları himaye edercesine üç maymunu oynuyorlar… Görmedim, duymadım, bilmiyorum.. İşte bu hal-i rezalet, devletin kutsiyetine, kişiliğine, izzet ve vakarına gölge düşürdüğü gibi toplum nezdinde de güven kaybına neden olmaktadır…

***

Bunun sebeb-i mucibesi de her dönemde gelen giden iktidarlar tarafından himaye edilmeleri, onların gölgesinde kendilerine yer bulmalarıdır.. Feodal yapının artıkları olan bu kesim, hiçbir şekilde iktidarla uzaktan yakından alakası olmadığı halde itibar görmektedir.. Ki bunlar, gâh dağdaki terör örgütleriyle iç içe, gâh tarikat ve şeyhlik silsilesindeler, gâh iş çevrelerindeki STK’larla iç içe varlıklarını idame ediyorlar.. Hasılı kelam çok kirli, sinsi ve şeytani şekilde rol oynanıyor.  Bu kirli oyunlar karşılığında da büyük meblağlar harcayarak tüm bekledikleri hedeflerine ulaşmaktadırlar. Özellikle Türk adaletinin gölgesinde rahatlıkla yetkili ve etkili insanlara ulaşarak kanunları, yasaları, hukuku rant odaklı ilişkiler ağıyla, çiğnetmektedirler..  Bu hususta ne yazık ki çok mahirdirler.

* * *

Sevgili okurlar..

Satır arası geniş bu ifadelerimiz, kapalı zarf değil, kapalı kutunun tarifi de değil…

Açık ve net olarak bunları söylüyoruz.

Elimizde, belgeler, deliller ve tespitlerimiz var.

Dün olduğu gibi bugün de bu yapılarla mücadele ediyoruz…

Zere-i miskal taviz vermeden,  pervasızca, dik durarak aynı mücadelemize devam ediyoruz.

Ta ki böylesine edepsizleri, hainleri, hırsızları, vurguncuları, arsa mafyalarını deşifre edip, hem devlet nezdinde hem de kamuoyu nezdinde, mahkûm olsunlar… Bazı adli mercilerdeki bazı görevliler? Ki bu savcısı mı olur, hakimi mi olur veya baro mensubu bazı avukatlar mı olur; her ne ise kirli rüşvet saikasıyla bazı iş ve işlemlerin yapıldığını haber alıyoruz.. Özellikle son dönemlerde…

***

Nitekim bundan birkaç ay evvel Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı Sayın Mustafa Çelenk Beyefendinin çok büyük gayret ve çabası sayesinde 6. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanının kesinleşmiş bir cezanın sahibini 7,5 milyon lira karşılığında tahliye etmeye çalışması, skandalı gün yüzüne çıkmıştı.. Mahkeme heyeti lağvedilmiş, başkan ise görevden el çektirilerek, HSK tarafından hakkında inceleme başlatılmıştı… Ki bu olay söylediklerimizin en büyük kanıtlayıcı delilidir.

Tabi salt bu olay değil.. Çok şeyler var, biliyoruz.  Çünkü vakıf olduğumuz hadiseler karşısında, “Adalet Bakanlığı bünyesindeki Diyarbakır Adliyesinde neler oluyor?” demekten kendimizi alıkoyamıyoruz?

***

Bir hadiseden örnek vermek istiyorum…

Hukukçularımızın takip ettikleri bir dava..

Zanlı, “kasten öldürmeye teşebbüs” suçu işlemiş biri..

Bir seneden beri cezaevinde yatmakta..

Ki işlediği suç ve arka perdesinde organizeli suç şebekesinin bir elemanı..

Arsa mafyasının bir ferdi…

Vatandaşın arazisine göz koyup, hükümranlıkta bulunmuş…

Yetmemiş, mağdur ve mazlum vatandaşa karşı, “organizeli şekilde” suikast düzenleyerek öldürmeye teşebbüs etmiş..

Ve bu azılı suçlu bir yıldan beri cezaevinde tutuklu..

Ki defalarca Sulh Ceza Mahkemeleri tarafından tahliye talepleri reddedilen biri…

Dikkat edin, Ağustos ayının 11’inde yine aynı şüphelinin avukatları tarafından tahliye talepleri mahkemeye iletiliyor…

Mahkeme talebi reddediyor, tutukluluğa devam kararı veriyor..

Mahkemenin reddine itiraz eden şüphelinin avukatları buradan da ret yediler.

Her nedense, hukukun neresine sığdırıldığı malumumuz olmamakla beraber ki hukukçuların ifadelerine göre tamamıyla safsatadır, yeri de yoktur, ama yapılmıştır.

Ret verilen karardan 4 gün sonra, yani 15 Ağustos günü savcı tarafından “tahliye” talebi yazılıyor…

4. Sulh Ceza Mahkemesi de o talebi kabul ediyor..

Kast-ı katil olarak o cinayete teşebbüs eden “sanığı” serbest bırakıyor…

Sormazlar mı?

Sayın Bakan!

2022-2023 Adli Yılı açılışında vermiş olduğunuz beyanatların yanında bu söylediklerimize karşı yeni beyanlarınız ne olabilir?..

* * *

Biz burada şimdilik görülen lüzum üzerine dosya numarasını yazmıyoruz.

Kısmi olarak mevzuyu aktarıyoruz..

Ama çok kısa bir süreç içerisinde, her yönüyle “hukuk skandalı” olarak değerlendirdiğimiz mevzu eksenindeki iş ve işlemleri çarşaf çarşaf deşifre edeceğiz.. Ki şimdiden bildirmiş olalım.

Evet, Sayın Bakan Bekir Bozdağ diyor ki;

“Türk yargısı, milyonlarca dosyayı karara bağlarken, kamuoyunda tartışılan, tartışılması da adil yapılmayan, sadece siyasi taraftarlığa göre değerlendirilen, taraftarlığa uygunsa karar ‘doğru’, değilse ‘eğri’ notuyla notlandırılan değerlendirmeler üzerinden Türk yargısını eleştirmek, Türk yargısına saldırmak büyük bir haksızlıktır.”

Dünkü yazımızda da belirttiğimiz gibi Sayın Bakanın bu açıklamaları yanlılıktır, tarafgirliktir ve mesleki bir taassuptan ibarettir ve aynı zamanda siyasidir diye düşünüyoruz.

Sayın Bakan devamla şöyle demişti;

“Gece gündüz çalışan hâkimlerimize ve savcılarımıza saygısızlıktır. Bu saygısızlığı ve bu haksızlığı reddettiğimizi bir kez daha buradan ifade etmek isterim. Türk yargısı bağımsız ve tarafsızdır ve görevini Anayasa, kanunlar, hukuk ve bunlara bağlı vicdani kanaatle yerine getirirler.

Hâkimlerimizin, savcılarımızın yargı görevi yaparken verdikleri kararlarla ilgili denetim mekanizmaları da bizim sistemimizde açıktır.”

Sayın Bakanımızın meslek taassubunu savunmasına rağmen, bu arada hâkimlerimizin tümünü kast etmiyorum.

Çok şerefli hâkim ve savcılarımızın varlığı söz konusudur.

Onlar da olmazsa zaten adalet diye bir şey mümkün değildir.

Ama Sayın Bakan!

Bu bölgede, Diyarbakır’ımızda PKK militanlarının davalarını üstlenen ve Diyarbakır Barosuna bağlı nice avukatlar vardı.

Bunların başını çeken de dönemin Baro Başkanı Sezgin Tanrıkulu idi.

Bizatihi zaman zaman biz PKK’nın mezalimiyle karşılaşıp açtığımız davaları savunacak avukat bulamıyorduk.

O baroya mensup hiçbir avukat PKK’ya karşı dava almıyordu.

Büyük çapta PKK’nın davasını üstlenen avukatların büyük meblağ kazandığı paralar ayyuka çıkmıştı.

Ama herhangi bir mağdur vatandaş savunma avukatı bulamıyordu…

Ve Adalet Bakanlığı olup-bitenleri görmüyordu…

Zincirleme olarak o günden günümüze dek bu memlekette hala da adalet mekanizmasında çalışan, yakından bildiğimiz bazı hâkim ve savcıların kimlerle iç içe çalıştıklarını da biliyoruz, görüyoruz, yaşıyoruz…

Zat-ı âliniz, kimi kime karşı savunmaya çalışıyorsunuz onu bilemiyoruz.

Yalnız tek kelimeyle bu bölgede yargının ve adaletin varlığına rağmen bazı kirli, zorba hıyanet şebekeleri, adliyenin bazı mekanizmalarıyla iç içe olduğu da gözden kaçmamaktadır.

Elimizde öylesine doneler var ki bazı savcıların hazırladıkları iddianameler olsun.

Öylesine çelişkili,  öylesine dağınık ve öylesine düşük cümlelerle hazırlanan  iddianameler ki akıl tutulması yaşıyor insan?..

Ve o iddianameler ne yazık ki bazı mahkemeler tarafından kabul ediliyor.

İddianamenin üst bölümünde şu kişi sanıktır, şu suçu işlemiş, sanık olarak dava açılmasını istiyor.

Yazının son bölümünde, dipnotta “şu, şu, şu adamlar söylediklerimizin dışındadır” diyerek kurtarmaya çalışıyor.

Onlar da elimizde var.

Ama bize göre adaletin, adliyenin, devletin, devlet adamlarının yegâne kurtarıcısı istikamettir, dürüstlüktür, haram yememektir.

Rüşvete, yolsuzluğa geçit vermemek gerekiyor.

En derin saygı ve sevgilerimle.