“HERKES EŞİT DERECEDE MESULDÜR”

Evet, sevgili okurlar.

“Yeni Türkiye, yeni yapılanma, yeni bir baharla karşılaşan Türkiye” elbette ki özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’a oy verenlerin temennisi ve beklentileridir.

Bu itibarla yeni Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, omuzlarına daha fazla yük aldı.

Bu yük çok ağır bir yüktür, maddi ve manevi hem bu dünyada hem öbür dünyada büyük bir mesuliyet taşır.

Nasıl?

Tabiatıyla devletin zirvesine yükselen zevatın, daima sorumlulukları ağır olur.

Kimi memnun eder, kimi memnun etmez?

Tabi bu tespiti yapmak için henüz erken, daha günler, aylar, seneler ister.

Fakat Erdoğan, deneyimli bir siyasetçi olduğu için öyle inanıyoruz ki ne kadar sorumluluk olursa olsun, üstesinden gelebilecek bir durumdadır.

Erdoğan’ı bugün değil, hemen hemen ilk siyasete adım attığı günden beri tanıyorum.

İstanbul Belediye Başkanlığına aday olup kazandığı zaman, ondan önceki dönem CHP’li Nurettin Sözen’in ve ekibinin dönemiydi.

Biz de 1995 ve 1996’lı yıllarda İstanbul’da Yeni Sayfa Gazetesini çıkarıyorduk.

Baskı yerimiz Avrupa Yakası’ndaydı, oturduğumuz ev ise Anadolu Yakasında.

Erenköy Bağdat Caddesi’nde oturuyorduk.

Daha Belediye seçimleri yapılmadan önce koca İstanbul, çok büyük su sıkıntısı çekiyordu, musluklardan su yerine kırmızı çamur akıyordu.

Musluklardan fışkıran, gelen ses tamamıyla boş ve kırmızı çamurdan ibaretti.

Sabah namazında namaz kılmak isteyen vatandaş su bulamadığı için namazını kılamıyordu.

Biz önceden temiz su satın alıyorduk marketlerden, ibadetimizi ancak öyle yapabiliyorduk.

Nihayetinde yerel Seçimler yapıldı, kazanan Refah Partisi’nden Sayın Erdoğan oldu hem de salt çoğunlukla.

* * *

İnanın, sevgili okurlar.

Yıllarca suyu kesilen İstanbul’un sıkıntısı iki ay içerisinde giderildi ve büyük yağmurlar yağdı, o akan çamur yerine berrak, pırıl pırıl su akmaya başladı.

Herkes söyledi, “Erdoğan’ın ayağı uğurlu geldi” diye.

Durum böyleyken Diyarbakır DGM Cumhuriyet Başsavcısı Nihat Çakar, mahiyetinde çalışan savcılara Siirt’te konuştuğu şiirinden dolayı dava açtırdı ve cezalandırdı.

Bir seneye yakın ceza aldı ama 4 ay Kırklareli Pınarhisar Cezaevi’nde yattı.

Cezasını çektikten sonra, parti kurdu, çok kısa bir süre sonra Türkiye seçmeni ona gönül bağıyla destek verdi.

Bu arada tabii ki onu çekemeyen bazı yanlış anlayışlar yine kumpas kurmak istedi, daha seçilmeden evvel “Seçilse de Başbakan değil, muhtar bile olamaz” diyenlere rağmen seçildi ve nihayetinde Başbakan oldu.

12 yıl boyunca Başbakanlığını yaptıktan sonra bu kez 10 Ağustos 2014’te Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüzde 52 oy aldı ve şimdi Cumhurbaşkanıdır.

“Muhtar olamaz” denilen kişi bugün Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanıdır.

Ben inanıyorum ki Sayın Erdoğan nereye el atarsa, ne pahasına mal olursa olsun illa ki tuttuğunu koparır.

* * *

Görünen odur ki Cumhurbaşkanlığına seçilen Recep Tayyip Erdoğan için üç ana hedef var;

1 - Barış Süreci

2 - Paralel Yapıyla Mücadele

3 – Yargı

Bu her üç ana madde Başbakanlığa seçilen Ahmet Davutoğlu’nun da programındaydı.

Meclis’te hükümet programını açıklarken özellikle bu üç konuyu ciddiyetle dile getirdi ve tüm kamuoyu huzurunda “Süreç hedefimizin temel noktasıdır” dedi.

Keza paralel yapıyla mücadele ve yargıyı da çok sağlam zemine oturtturmak üzere inanıyoruz ki ne pahasına olursa olsun, elinden geleni yaparak, geciktirmeden düzeltecektir.

* * *

Neredeyse doksan yıldan beri Türkiye’nin çektiği manevi işkencenin temel unsurlarından başlıcaları adaletsizliktir, hukuksuzluktur, hukukun ana çizgileriyle dalga geçmektir.

Hukukçuluk adı altında sözde bağımsız ve yansız bir yargının varlığı söz konusudur.

Eskilere dayalı ve bugüne kadar kılına dokunulmayan yargının önemli bazı yanlışlıklarını, öyle inanıyoruz ki hızla değiştirecektir.

Anayasayı değiştirmese, öyle inanıyoruz ki bırakın bundan sonra bir şey yapmayı, şimdiye kadar yapılanları da tamamıyla bozguna uğratacaklar.

Daha keskin, daha bilenmiş ve uyanmış bir yargı kadrosunun varlığı söz konusudur.

Keza Emniyet kadrosunun da…

Bu anayasa değiştirilmese, ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar başa çıkamayacaklar.

Onun için bizden söylemesi kabilinden diyoruz.

Sayın Cumhurbaşkanımızın yeni görevini tebrik ediyor, kutluyor ve Allah’tan büyük başarılar ve muvaffakiyetler diliyoruz.

Allah mahcup etmesin diye hep dua ediyoruz.

Gerçekten “Görünen köy kılavuz istemez” misali Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başbakanlığı dönemindeki Türk Yargısından çektiği ızdırapları artık yeni hükümete de kendine de milletine de çektirmemek için en büyük çabayı gösterecek ve uygulayacaktır.

Eğer yapmasa hem kendisine, hem milletine, hem de ülkeye çok tehlikeli zemin hazırlanabilir.

* * *

Nitekim bakınız, dün Adli yıl açılışı dolayısıyla yayımladığı mesajda;

“Tüm yargı kurumları ve mensupları, yargıya sirayet etmeye çalışan, yargıyı etki altına almaya çalışan, adeta yargıyı teslim almaya çalışan siyasi, ideolojik ve zümrevi gruplara karşı son derece hassas, dikkatli ve cesur olmak zorundadır” dedi.

Mesajında tarafsızlık ve siyasallaşma vurgusu yapan Erdoğan, “Yargı içine sızarak örgütlü şekilde hareket eden ve yargı sistemini adeta felce mahkûm etmeye çalışan girişimler karşısında hepimiz eşit derecede mesulüz” dedi.

Gerçekten Cumhurbaşkanının böyle kritik durumlardaki Türkiye’nin bazı manzaralarını yerli yerinde tespit etmesi ve dile getirmesi, bize göre resmi sıfatlardan herhangi birinin haddi karı değildir.

Yüreklilik göstererek, açık ve net olarak, hem de Cumhurbaşkanı olarak ABD’nin Türkiye’yi dinlediği iddialarına karşı şöyle diyor; “Liderlerle bir araya geldiğimizde çok açık ve net konuşacağız”

Erdoğan, emniyetteki paralel yapıya önemli operasyonla ilgili de “Bildiğiniz gibi bu bir sürecin devamı. Bundan önce yapılan iki dalgadan sonra yeni süreç ortaya çıkıyor. Bu da bu sürecin devamı” diye konuştu.

* * *

Demek anlaşılan budur ki Sayın Erdoğan, Türk yargısının elinden çok acı çekmiş.

Zira verdikleri cezaların hiçbirisi bize göre hukuki değildir.

Ama ne yazık ki “Bize uyguladılar, bizi zarara soktular, bize hukuk dışı işlem yaptılar” diyenler; bugün en büyük illerimizden İzmir’e gidip bakmak nasip olursa ki o zaman ne kadar pahalı bir kent olduğunu ve bir çivi dahi çakılmadığı görülecektir.

Bu da İzmir’e münhasır bir olay değildir, gözü kapanmış, gerçekleri göremeyen, gafletle dalalet içerisinde kıvranıp duran kişiler bunları göremiyorsa, o zaman onlara söyleyeceğimiz bir şey yoktur.

“İt ürür, kervan yürür” misali Sayın Erdoğan yoluna devam etsin, bu halk onun emrindedir.

En derin saygılarımla.