AK PARTİ BÜNYESİNDE YENİÇERİ OCAKLARI MI?! (II)
Evet, sevgili okurlar.
“AK PARTİ BÜNYESİNDE YENİÇERİ OCAKLARI MI?” başlığıyla
başlamış olduğumuz dünkü sohbetimizin devamı olarak bugün de ülkemizde,
coğrafyamızda, hatta yakın komşularımızda olup bitenleri irdeleyerek siz
değerli okurlarımızla paylaşmayı sürdüreceğiz.
Yazımızın ana gayesi de bundan ibarettir.
Eğer sürç-ü lisan veyahut yanlış bir ifademiz söz konusu
olursa bizi aynı adresimizden makul bir üslupla uyarabilirsiniz.
Bu durumda bilakis müteşekkir oluruz.
Mühim olan iyi niyetle olsun.
Ama kem gözle, inat ve kin gözüyle gerçekleri kamuoyundan
saklamak için bizi susturmaya yönelik bazı girişimlere de elbette ki rıza
göstermeyiz ve izin de vermeyiz.
Her şey dostluk ve kardeşlik çerçevesinde olmalıdır.
Bizim yıllardan beri bu sütünlarda yazmış olduğumuz
meseleleri, konuları, millet ve devletimizin sağlıklı projeleri çerçevesinde
barışla, halkla pekiştirmeye yönelik, ele almaktayız.
Bu minvalde konuları dile getiriyoruz.
Yazdıklarımız, özellikle kamuoyunu aydınlatma
paralelindedir.
Şimdiye kadar tarih boyunca, özellikle yakın tarihimizde,
halktan kasıtlı olarak saklanmak istenen gerçekleri deşifre etmek ve halka
götürmek bizim temel görevlerimizden birisidir.
Anlayışımız bu yöndedir.
Yoksa herhangi birilerine çamur atma veya kin besleme,
nefret etmeye yönelik bir gayemiz söz konusu değildir.
* * *
Evet, sevgili okurlar.
Bu köşede bu satırları yazarken, her zaman konu ettiğimiz
meselelerin başında gelen ana gerçek; milletlerin geleceğini temin etmek için,
toplumsal kalkınmaya yönelik geleceğini tesisi için, ilerlemek için, yeryüzünde
veya kendi ülkelerinde söz sahibi olabilmek için, daha doğrusu geleceğin
temini; geçmişten ibret almak, geçmişi iyi okumak, ders almak ve yeni gelişen,
oluşan nesillere, körpe damağlı gençliğe o gerçekleri götürmekle mümkün
olabilir.
Dün de bu köşede bahse konu ettiğimiz meselelerin başında
Osmanlının geçmişe yönelik 150 senelik bir süreçte olup bitenleri dile
getirmekti.
Yani Sultan II. Mahmud’dan sonraki değişik isimler adı
altında, özellikle “Tanzimat Fermanı” olarak halka yutturulmaya çalışılan bir
slogan, netice itibariyle 600 senelik bir devletin yıkılışına-izmihlaline-yok
olmasına neden olmuştur.
Bunun temel sebebi ve ana unsuru da yıllar öncesinden
devletin bünyesine yerleştirilmiş ve dışarıdan ithal edilmiş veya içimizdeki
Hıristiyanların küçük yaştaki çocuklarının yetiştirilmesiyle, büyüdükten sonra
değişik devlet işlerinde iş yapma rolünü üstlenmeleri neticesinde oluşan ihanet
şebekeleridir...
Ajan, piyon, münafığından tutun da, ırkçı, kavmiyetçi,
Turan’cısına kadar…
Oluşmuş da oluşmuş.
Ve bunların bünyesinde, küfür emperyalizminin temel taşı
olan masonik kafalar yetiştirilmiş ve böylece devlet yok olup gitmiştir.
O uzantılar ne yazık ki bugün hala da Türkiye’de varlık
göstermektedir.
Hep ifade ederiz, hangi hükümet gelirse gelsin, hangi
iktidar giderse gitsin, illa ki kendini Osmanlının son dönemini kirleten
anlayıştan kurtaramıyor..
Pek tabi ki, zaman zaman bazı muhafazakâr geçinen
hükümetler iktidara gelmişse de, lanetli bir anlayışa sahip CHP gibi bir
zihniyete karşı sus-pus kalmış ve yenik düşmüştür.
Sonuç itibariyle, ülke bugün bu hale gelmiş, terörle
boğuşmaktan kendini bir türlü kurtaramıyor.
Anlatmak istediğimiz konular hep bu yönde.
* * *
Evet.
Bir Osmanlı İmparatorluğu ki 600 küsur yıl gibi
Avrupa’nın en ücra köşesine kadar İslam’ın sesini yükselterek, götüren bir
devlet gücüne sahipti..
Elbette ki korku ve stres içinde bırakılan Avrupa’nın
karşısında ciddi bir İslam devleti olan Osmanlı İmparatorluğu vardı.
O devletin uzun süreli yaşama şansının elde edilmesi,
İslam akidesinin hâkimiyetine ve iman kardeşliğinin pekiştirilmesine dairdi…
Bu anlayışla, yola çıkmış olup, kendine uzun ömür biçebilmişti.
İslam birliğini, iman kardeşliğini, devlet bünyesinde
büyütmüştü..
Ama ne vakit ki “Yeniçeri Ocakları”nın varlığı devletin
içine girip, söz sahibi olunca, çöküş başladı.
Hatta bazı sultanların muhafız alayları dahi onlardan
seçilmişti…
Özellikle Sultan II. Mahmud’un saltanat tahtına
oturuşundan sonra her ne kadar devlet birazcık uyanmış, onları saf dışı etmişse
de devletin bünyesine yerleşmiş nice
mason kafalı cüce Mustafa Paşalar ve ta Sultan Abdülhamit’in Yıldız Sarayına
kadar giren Emanuel Karasu’lara kadar…
Ermeni Aram’lardan, Bogos Nubarlara ve Doktor Hertz’lere
kadar…
Pek tabi ki, onların birer hayranı durumunda olan
içimizdeki Turancılık ve Türk kavmiyetçiliği, imansız ve İslam’sız bir vatan
kurtarma anlayışıyla yola çıkan bir Turancılık zihniyeti var olunca devlet
artık kendini tutamamıştır ve yok olmaya yüz tutmuştur.
Bizim hep anlatmaya çalışmak istediğimiz ana gerçekte
işte budur..
15 yıllık bir süreç içerisinde AK Parti, muhafazakâr,
inanmış, İslam akidesi paralelinde yola çıkmış, gerçek imanlı bir toplumun
oylarıyla buraya gelmiş.
Ama ne yazık ki özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu
bölgesindeki maklute denilen karışık ve bunak anlayışa sahip bazı devşirmelerin
parti bünyesine yerleştirilip, ancak “iş düşürme, ihale satma, para kazanma” ve
gizliden gizliye PKK mahfelerinde oturup işbirliği yapanlar, gözden
kaçmamaktadır.
AK Partinin buna çok dikkat etmesi gerekir.
Dün de bunu vurgulamıştık…
* * *
Evet.
Bölgede terör odakları, oldukça hızlanıyor.
Pervasızca gruplaşıyor.
Hatta acımasızca suikastlar yapılıyor.
Tanışık Köyü ve Mardin-Diyarbakır yolu üzerindeki
Cevizlik Jandarma Karakolu'na bomba yüklü kamyonla yapılan saldırı..
Dünkü Diyarbakır Seyrantepe semtinde, Polis’e yapılan
silahlı saldırı…
Tüm bunlar, bizim her söylediğimizi birebir
kanıtlamaktadır.
Dahasını burada sizinle paylaşmak gerekiyorsa, PKK artık
bu bölgede bildikleri yakınlarına zimmetlemek kaydıyla silah dağıtmaktadır.
Yani diğer bir deyimle halkı silahlandırıyor.
Halka, köylere traktörler dolu silahlar dağıtılıyor
iddiası da boşuna değildir.
Hem de bazı köy muhtarları ve ileri gelenlerin
aracılığıyla…
Basın olarak edindiğimiz istihbarı bilgiler bu yöndedir.
Nitekim geçmişe yönelik iki yıllık “Barış Süreci”
esnasında da silahların deposu haline gelen Diyarbakır’ın Sur ilçesinde olmadı
mı bu?
Resmi ağızlar dahi Diyarbakır’ın Sur ilçesinde önemli
bazı depolanmış silahlara rastlandıklarını açıklamıştı..
Sur’da 6 ay gibi bir süreç devlet güçleriyle savaşan
PKK’ya, bunca silahlar nereden gelmişti?
Herkesin aklına gelen soru buydu.
Keza Silvan.
Keza Şırnak, Van, Silopi, Cizre, İdil…
Hepsi bunlardan ibaret değil midir?
Bu gerçekleri yazmakta bizim gayemiz; ülkemizin,
coğrafyamızın, insanımızın, devletimizin birbiriyle pekiştirilerek iman ve
İslam nokta-i nazarında bir araya gelmektir ve birbirimize sarılmaktır.
Aksi takdirde bazı siyaset erbaplarının siyasi geleceğini
garantiye bağlamak üzere vurdumduymazlığına yönelik, bu coğrafyanın ve tüm
ülkenin geleceğinin ne yazık ki çok büyük badire ve tehlikelerle karşı karşıya
olduğundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.
İktidar partisi olan AK Partinin, öncelikle kendi içini
otokontrol altına alıp, bağırsaklarını temizlemesi gerekir.
Aksi halde parti bünyesine yerleştirilmiş ne idüğü
belirsiz devşirmelerin, hatta diyebiliriz ki 1915’lerdeki devşirmelerin intikam
anlayışıyla, pozisyon değiştirerek, başka nurani kıyafetlere bürünüp, aldatmaca
siyasetlerle bu memleket bir yere gidemeyeceği
gibi, iktidar da geleceğini tehlikelerden kurtaramaz.
En derin saygı ve sevgilerimle.