AK PARTİ HANGİ YÖRÜNGEDE?!

Doğrusu, kestirmek zor!.. Aslında, Türkiye’deki mevcut “siyasi kulvar” sağlıklı değil. Ki bir asırdır, “milli iradeyle” zıt kutupta, seyrediyor.. Sürekli bunaltıcı, kavgacı, şiddeti benimseyen, toplumsal “hizipleşmeyi” körükleyen, sulhu teminde irade ortaya koyamayan; “ucube” bir ruhu taşıyor siyaset.. Kıblesi meçhul bir felsefeye sahip..

***

Denir ya, hal böyle olunca doğal olarak da, toplum da alabora oluyor.. Kimi yerde farkında, kimi yerde farkında olmadan yalpalayan bir yaşam kültürüyle “asimilasyona” uğruyor ya da asimile oluyor.. Dininden, inancından, kültüründen, değerlerinden, tarihinden aba ecdadından ıraklaşan, kimi zaman da “inkâr edebilecek” kadar gaflet ve dalaletin çukuruna düşebilecek bir hale geliyor..

***

Ne sağından haberdar, ne solundan! Kim düşman, kim dost teşhis edemiyor… Aslında, toplum “milli iradenin” ta kendisidir.. Ve özünde, milli bir ruh yatmaktadır.. Çünkü milli irade demek, milli gelenektir, görenektir, kültürdür, örf ve adettir… Ve tabi ki dilidir, inancıdır, tarihidir.. Şucu, bucu değildir. Siyasi ve ideolojik bir “zümrenin” biat edicisi hiç değildir…

***

Ne hazindir ki Türkiye, işte böylesi garabet bir siyasete ve siyasi yönetim anlayışına sahip.. Günümüzde peyda olmadı… 1.5 asırlık ömre sahip.. Gelirsek, asıl mevzuumuza? Ne demiştik, “AK Parti hangi yörüngede?.” Tabi bu soruyu, son dönem için ifade ediyoruz.. Biliyorum bir çok dost gocunacaktır, ama hakikati haykırmak gerekir.. Hele ki, 14 Mayıs için “yüzyılın seçimi, ülkenin ve milletin bekası” diyerek, anlam yüklüyorsak, arıza-i duruma yakalanmamak lazım…

***

İşte bu gerçekle diyorum ki, AK Parti “eski misyonunu terk mi etti, yoksa yitirdi mi?”.. İkisi de söz konusu.. Nitekim AK Parti “ırkçılık ve kavmiyetçilik yörüngesine” sapmış bir seyir içerisinde.. Bugün hangi seçmenin ağzını açarsanız açın, konuştuğum, sohbet edip, siyasi mülahaza içerisinde bulunduğum tüm kesimlerin ağzından çıkan tek sözcük var.. O da; “Endişeliyiz.. AK Parti’de 2003 ruhunu taşıyan kadroyu istiyoruz, arıyoruz” diyorlar…

***

Peki o ruh ve kadro mevcut mu?! İstisnalar kaideyi bozmaz.. Amma velâkin, Diyarbakır özelinde olduğu gibi Doğu ve Güneydoğu’da da öyle inanıyorum ki, Türkiye’nin diğer bölgelerinde de durum aynı; “o kadro, o teşkilat ruhu yok?” Ne AK Parti’nin davasını üstlenen var, ne de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın misyonunu taşıyan var? Halk deyimiyle var olanlar da, Erdoğan’ın davasını ve misyonunu “sülük gibi” emenler, sırtından geçinenlerdir..

***

Gelinen aşama itibariyle, AK Parti kendini toparlayabilir mi? Seçmende vuku bulan “endişeleri” giderebilir mi? Elbette ki olabilir. Ki bu da, parti kurmayları ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “siyasi dehasını” 2003 misyonuyla ve ruhuyla pekiştirerek, sağlayabilir..  Aksi takdirde, hezimete uğrayacaktır… Ve bu hezimeti pusuya yatıp bekleyen nice siyasi fraksiyonlar var?

***

Hep ifade ediyorum! Tekrar ederek, bilerek, kasten, organizeli bir şekilde AK Parti içerisine sızmış bir kesim AKP’li, Partinin 2003 ruhunu, varlığını, dava bilincini “silmek için” canla başla çalışıyor.. Yeni plan ve projeleri ihdas etmenin gayreti içerisinde bulunuyorlar.. Cumhuriyetin 100’üncü yılında, bu ülke insanının sulhuna, birliğine, dirliğine, kardeşliğine “halel getirme” planını kurguluyorlar..

***

AK Parti’nin ivedi olarak, “milliyetçi ve kavmiyetçi” anlayıştan kendini izole etmesi lazım.. Bakınız, MHP bugüne kadar kendi özüyle, “bir arpa boyu kadar” yol almadığı gibi, ilerleme de kaydetmiş değil. Kaldı ki kendi içinde sürekli bölünen, parçalanan olmuştur… Çünkü, tekçi bir fikriyata sahip.. AK Parti’nin de dikkat edilirse bu bileşenlikle, sürekli kayba uğradı.. Ve bugün, AK Parti bu yörüngeye sokulmak isteniyor…

***

Sözün özü itibariyle AK Partinin önümüzdeki seçimde ekseriyet-i mutlaka elde etmesi için, öz eleştiriye odaklanması ve kendini yenilemesi lazım.. Ruhunu yeniden diriltmesi gerekir.. Bunu sağlarsa, 2003’teki “seçmen gücüne, desteğine” yeniden ulaşabilir.. Eğer ki bu şahlanışı, bu dirilme ve seçmenle “sulhu” sağlamaz ise, Türkiye büyük badirelerle karşı karşıya kalabilir.

***

AK Parti de tarihsel yenilgiye uğrar.. Siyasi ibre batılın ve solun yörüngesine girer… Devlet ve millet zarar görür. Vesayetçi anlayışlar yeniden söz sahibi olmaya başlar.. Ve bunun vebali de, AK Parti kadrolarının boynunda olur..  Özü itibariyle 14 Mayıs’a ne kaldı ki? Halkın da ekseriyetinin umudu ve bel bağladığı kişi, kıymetli devlet büyüğü Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır.. Ondan 2003 misyonunu dört gözle bekliyor..

En derin saygı ve sevgilerimle.