AK PARTİ HANGİ YÖRÜNGEDE YÜRÜYOR?!

“Dost acı söyler” realitesiyle, peş peşe yaptığımız son iki sohbette AK Parti’nin mevcut siyasi seyrini sorgulamıştık.. Başlık olarak da; “AK Parti Hangi Yörüngede” demiştik.. Bugün sorgulayan başlığımıza bir kelime ilave ederek; “AK Parti Hangi Yörüngede Yürüyor” diye, soruyoruz.. Tabi bu soru, sokaktaki vatandaştan gelen bir soru ve sorgulamadır..

***

Elbette ki bu soruya verilebilinecek yanıt nettir.. O da “Milli İrade Yörüngesinde Yürüyordur” cevabıdır.. Ne var ki bunu, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerinden seçilen, özelde de Diyarbakır’dan Meclise taşınan siyasi simaların, ekseriyetiyle Milli İradeyi temsil etmediğini, görüyoruz!.. Ortaya koydukları siyasi anlayış ve sergiledikleri samimiyetten, ihlâstan, sulhtan ırak hal ve tavırlarla sadece kendilerini temsil etmişlerdir…

***

Rantı, çıkarı, menfaati gözeterek, kendi malvarlıklarını, sermaye gücünü artırmaktan öte bir faaliyetleri olmadıkları gibi; halktan da gördükleri bir teveccüh yok.. Ki kamuoyunun bu minvaldeki tespitleri, denir ya nice defterleri tüketir.. İşte bundan dolayıdır ki, zevat için halkın iradesini temsil ediyorlar denilmesi sokaktaki ahali için “abes” kaçıyor…

***

20 Yıldır, AK Parti iktidarda.. Ve bu sürenin ekseriyetinde de söz sahibi, Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmuştur.. Gerek Başbakanlığı döneminde olsun, gerekse Cumhurbaşkanlığı döneminde olsun; ülkenin gelişmesi, kalkınması, büyümesi açısından yaptığı yatırımlar, inkâr edilemezdir… Türkiye’ye “dünya devleti” olma yolunda, tarihsel yönde mesafeler kat etti.. Erdoğan’ın bütün ciddiyetiyle büyük bir devlet adamı olduğuna dair kanaatimiz de kesindir..

***

Şahsım, gerek bir basın mensubu ve gerekse de bir işadamı olarak, Erdoğan’ın 20 sene içerisinde ülkeye kazandırdıkları, tartışılmaz bir gerçek olduğu gibi; her şey ulu orta yerdedir..  Gözle görülür, elle tutulur noktadadır.. Yol, baraj, tünel, havaalanları, hastaneler, özellikle şehir hastaneleri… Tüm bunlar gelişen Türkiye için, inkâr edilemez yatırımlar silsilesidir…

***

Hal bu iken, Alevi zihniyetine mensup, solun en zirvesinde bulunan, inkârcı bir anlayışa sahip Kılıçdaroğlu’na, memleketin kaderi ve yönetimi teslim edilemez diyorum…Dolayısıyla AK Partinin de kendine çekidüzen vererek, Erdoğan’ın misyonuyla, meclise taşıyacağı kişilerin kaliteleri yüksek olmalıdır diyor ve altını çiziyoruz..  Nefsani arzulara yenik düşmemelidirler…

***

Özellikle bazı kesimler var ki; “onlara karşı” AK Parti’nin ciddi bir şekilde kendisini sorgulaması lazım.. AK Partiye dahil olduğunda, “çulsuz olanların” daha sonra, servet üstüne servet elde ederek, öylesine palazlanıp, çul sahibi olanlar oldu ki, bugün Partiyi “çökertme” adına enva-i senaryonun içerisinde bulunuyorlar.. Servetlerine baktığınızda ise nerdeyse “Milli Servetten” daha fazlasıyla servet sahibidirler..

***

Sormak gerekmez mi, bu servetin değirmen suyu nerden geliyor?..  Cevap nettir.. Elbette ki AK Partinin gölgesi ve gücü altında elde edilen bir servettir…  Bu itibarla milli ruha, milli iradeye, milli ve yerli unsurlara sahip çıkmak lazım… Mazbut ahlak her şeyin başında gelir.  Hırsızlıkla, rüşvetle, adam kayırmakla vs. vs. cahil cühela insanları pohpohlayıp kandırmacalarla memleket bir yere gelemeyeceği gibi AK Parti de, 2003 ruhunu elde edemez ve bir yere gelemez.

***

En önemlisi de, AK Partiyi omuzlayıp, “seçimden seçime” zaferle çıkaran kişi Sayın Erdoğan’dır.. Onun siyasi dehasıdır ve ihlâslı samimiyetidir… Hep ifade etmişimdir, sokaktaki vatandaşın tek teveccüh ettiği kişi, Erdoğan’dır.. Diyarbakır başta olmak üzere Doğu ve Güneydoğu’daki seçmenlerin sandığa yansıyan “milli iradesinin” adresi vekiller değil, Erdoğan’ın kendisidir…Ama gün, artık Erdoğan’ın omzuna yük olma değil, yük alma dönemidir..

***

Ne var ki, o yükü de alacak simaların pek de gözle görülür olmadıklarını söyleyebilirim.. Çünkü, her seçimde olduğu gibi bu seçimde de yine, “bildik ayak” oyunları, tezgahlanıyor.. Birileri birilerini, kendine “kukla” yapma adına, pazarlıyor.. Halk da olup-biteni gördüğü gibi; tepkilidir de…

***

Özü itibariyle, 14 Mayıs’taki seçimler, ülke ve millet için kritik, tarihsel bir öneme sahiptir.. Onun için de, dikkatli olunması gerekir.. Eğer ki zafiyetler hasıl olursa, Kılıçdaroğlu gibi sol ve Alevi bir zihniyete ülke teslim edilirse.. Bilinmelidir ki memleketin hali ikinci bir Ukrayna olur… Irak ve Suriye’yi aratacak duruma gelir. Allah o günleri bize göstermesin.

***

Diyorum ki her şeye ama her şeye rağmen rotamızı değiştirmeyelim, oylarımızı AK Partiye endekslememiz lazım.

Üç beş tane vurguncu varsa da öyle inanıyoruz ki Sayın Erdoğan, onları uzaklaştıracaktır.  Bu parti, milletin partisidir, ülkenin partisidir, ülkenin bölünmez bütünlüğünün bekçisidir.  Başkasına güvenemeyiz.

***

Suriye ve Irak… Bu her iki ülkede “ke en lem yekûn” misali hiçbir şey kalmadı.. Batı dünyasının köleliğine endekslendiler.

Deyim yerindeyse adeta batının ipoteğindedir her iki ülke. Nedeni ise; ne ülke yönetimi ne de milli iradeyi temsil edenler “milli olamadılar..” Dışarıdan ithal edilen Fransa’da okumuş Beşar Esed gibi ajanlar memleketin dizginini ele geçirdiler ülkeyi, kan gölü haline getirdiler.. Ülkenin yarısı adeta Türkiye’de zaten…

***

Sözün özü, AK Partinin ve Sayın Erdoğan’ın yapması gereken tek iş bu seçimi sola kaptırmamaktır.  Güçlü bir siyasi organizeyle yine AK Partinin iktidarına devam etmesi gerekiyor… Ve bu seyirde herkesin “elini taşın altına koyması” gerekir… Yoksa hiç kimse bu vebalin altında kalkamaz…

En derin saygı ve sevgilerimle.