AKLIMIZI BAŞIMIZA TOPLAMADAN KURTULUŞ YOK?! (II)

Evet, sevgili okurlar.

Bilindiği üzre bir önceki günkü yazılı medyanın bazı haberlerinin spotlarını, sizinle paylaşmıştık.

Özellikle en dikkat çeken de, “Afganistan’daki yolsuzluk ve usulsüzlük, fitne unsurlarının varlığına” ilişkindi..

Çünkü, o devleti ne yazık ki eski adı Horasan, İsfahan olan kimliğinden çıkarmışlardır...

Enva-i türlü gayrimeşru işlerin “cirit attığı” topraklar haline getirilmiş...

Önce Rusya, sonra da ABD’nin göz dikip, sömürgeleri altına aldıkları bu coğrafya ne yazık ki, bugün tarumar edilmiş halde!?..

Huzur yok, istikrar yok, güven yok!..

Zulüm var, istibdat var..

İhanet var, kalleşlik var..

Kardeşi kardeşe kırdırma var..

***

Dünkü paylaştığımız haberlerden birinde, ABD’den soruluyor, bu Afganistan’ı nasıl uyuşturucu merkezi haline getirdiniz?...

Haber’e göre verilen cevap şu...

 “Afganistan’ı 20 yıl boyunca işgal altında tutan Amerika’nın ülkedeki yer altı kaynaklarını sömürmesinin yanı sıra ülkeyi nasıl uyuşturucu üssü haline getirdiğini ABD basını açıkladı.”

Gerçekten çok önemli bir haber…

Ve ibretengizdir..

Çünkü İslam düşmanı ABD’nin, bir İslam ülkesini işgal ettikten sonra, neler yaptığını gösteren bir örnektir, Afganistan’ın hal-i durumu...

Yıllar yılı kendi kirli ideolojisini nasıl da, oradaki insanlara enjekte ettiği.. Onları asimile ettiğini..

Yeraltı ve yerüstü zenginliklerini nasıl hortumladığını..

Herşey açık ve aleni...

İşte Irak, işte Suriye, işte Mısır..

Ortadoğu’nun nice ülkeleri; ABD ve Siyonizm’in “çizmeleri” altında inim inim inletildi?

Ne adına..

Sözde demokrasi,

Sözde insan hakları,

Sözde hak, hukuk, adalet.

Sözde eşitlik, hürrüyet ve bağımsızlık adına..

Bilakis, tam tersine “sömürge” düzeni!?..

Hal bu iken, ABD’den hangi İslam ülkesine “bir hayır” gelmiş ki?...

Ya da sorun çözümü olmuş ki?..

Ne mümkün?

***

Velhasıl...

ABD Kabil’i bıraktı gitti, peki geriye ne kaldı?..

İşte o büyük bir soru işareti kaldı?..

Afganistan’da şimdi ne olacak?..

Yine ümit var oluruz ki Taliban’ın içinde çok büyük medrese ulemalarının varlığı, ilim irfanla taçlandırılmış çok büyük şahsiyetlerin bulunmasıyla; ülke salih-i selamete kavuşur..

Yeniden, ülke ve millet kendi küllerinden büyür!?.

Ülkeyi ve milleti kasıp kavuran yolsuzlukların, usulsüzlüklerin, kan ve gözyaşının, uyuşturucunun bataklığını kurutur!?..

Hep ifade ederim...

Siyonizm’in ve Emperyalizmin varlık gösterdiği İslam ülkeleri, hiçbir zaman İslam gerçeğiyle yâd edilemez...

Varlığını da ifade edemez...

Lakin, münafıklık söz konusudur.

Yüce İslam dininin hakikatleri bir ülkede var olduğu müddetçe o ülke ne ABD’ye, ne Siyonizm’e, ne de haçlılara minnet etmez.

Eyvallah” da demez.

Nerde inceyse orda kopsun” der ve dimdik karşısında durur...

Tıpkı bugünkü Taliban’ın, ABD’ye karşı dik durduğu gibi!?..

Afganistan’da Taliban zihniyetinin varlığı, yıllardan beri hükümranlığını sürdürüyor, hem de sürdürdükçe sürdürüyor.

Ki söz sahibi oldular.

Bize göre her ne kadar CIA’in onlarla anlaştığı, artık Taliban’ın da CIA’in güdümüne girdiği söylentileri varsa da Allah korusun, ben şahsen, bu iddialara inanmıyorum.

20 yıldan beri o coğrafyada mücadele veren o kahraman İslam mücahitleri nasıl olur da bir çırpıda ABD’nin hizmetine girsin ve CIA’in güdümünde kalsın.

Umudum odur ki, inşallah böyle bir şey yoktur.

Orta Asya’dan İslam’ın yüce sesi çıkacaktır.

Parlayan İslam’ın beyaz eli mucize olarak dört bir tarafa yayılacaktır!...

Özellikle İslam ülkelerindeki basmakalıp siyasetin, hizipleşmenin, değişik partilerin ne kadar batıl, kandırıcı, aldatıcı düşünceleri olursa olsun, hepsi geride kalır inşallah.

Çünkü bu millet, dayatılan “zillet” halden artık bıktı.

Bu milletin hiç kimseden pervası yok.

***

Ama velakin, İslam dünyasının büyük resmini de göz ardı etmememiz lazım...

Sormak istiyorum!...

Allah aşkına!

İslam dünyasında var olduklarını düşündüğümüz devletçiklerin kaçta kaçı, “İslam’ı özümseyerek” yaşayabiliyor?

Ve bunlardan kaçta kaçı, “İslam Dünyasının” birer devleti diye biliyoruz...Ne yazık ki; cevap verilemez bir soru..

Çünkü; “teslimiyet” var...

Basmakalıp siyaset ve politikaları, ABD’nin veya İsrail’in güdümüne odaklıdır...

Yaşamı da, kültürü de, medeniyeti de; “Batı ve Batıla” hayranlığın sonucu olarak; erozyona uğramıştır..

Onun için de, büyük miktarda topraklarında çıkan petrol cevherinden elde edilen o zengin para, dolar ve euro ne yazık ki hep; “Batıya” akıyor.

İşte Arap dünyası...

Bugüne kadar ne yapmışlar ki?

Ve bundan sonra ne yapabilecekler ki?

Hayvani bir iştahla şehvani arzularının peşine düşmüşlerdir...

Her gün biraz daha hal ve tavırlarıyla İslam’ı kalplerden ve gönüllerden silmeye çalışıyorlar.

Arap dünyası..

Özellikle Suudi Arabistan ve Emirlikler..

ABD’ye ve Siyonizme “birer kukla” sömürü devleti olarak, hizmet etmektedirler..

Yaşananlar, İslamı ve Müslümanları “kalbinden” hançerlemektir, sırtından vurmaktır..

Yapılanlar, ihanettir, hıyanettir, fesattır ve fitnedir.

Ve bu yapılanlara karşı direnen de yok...

Der demez bir Müslüman olarak insan ah çekiyor...

Keşke Afganistan’daki Talibanların “kendilerine rahber ettikleri İslam ruhu”  Ortadoğu ülkelerinde de olmuş olsaydı...

Türkiye’de de, O İslam ruhu şiar olmuş olsaydı!...

Türkiye dahil, Ortadoğu’daki İslam ülkeleri yüz yıldan beri CHP’nin altı oklu jakoben kuru tekçi ve laikçilik anlayışından çoktan sıyrılmış olunacaktı!...

Ve İslam ülkeleri, bu tür kandırıcılardan kurtulmuş olacaktı!?..

Ama ne yazık ki olmuyor.

Mevcut anayasa var.

Mevcut baskıcı yasalar var.

Mevcut korku imparatorluğu var.

Ki, “izm-le” başlayan kavramlar  denince her şey biter (!)

Sekülar deyince tam altında şeriat düşmanlığı, Kur’an hükümlerinin düşmanlığı söz konusudur.

Peki, böyle bir memleket tıpkı Afganistan gibi hiçbir zaman kendini yolsuzluklardan, usulsüzlüklerden, uyuşturucu sektöründen, fuhuş sektöründen, faiz sektöründen kurtarabilir mi?

İnsanları yozlaştıran bu unsurların varlığı hiçbir İslam ülkesine bir şey kazandırmadığı gibi tam tersine, kirli politikalar kendine alan bulur...

Ve yolsuzluklar meydana çıkar.

Kirli sektörler meydana çıkar.

Ve hiç kimse de bir ses çıkaramaz.

* * *

Bakınız, sevgili dostlar.

Dünkü Diyarbakır SÖZ Gazetemizin göbeğinden verilen bir haber.

Gerçekten o haberi okumayı herkese tavsiye ediyoruz.

Herkes okumalıdır ve okutmalıdır.

Haber aynen şöyle;

FATURAYI ŞİŞİRTEN ALIŞKANLIK!”

Bakınız, bu haberin başlığına sevgili okurlar.

Biz hep söylüyoruz, bu ülke daha nereye gidecek diye?

Haberin başlığını tekrarlıyorum.

FATURAYI ŞİŞİRTEN ALIŞKANLIK!”

Peki, ya Afganistan’daki yolsuzluk, uyuşturucu sektörü bundan daha mı güçlüdür?

Bize göre buradaki kirli güç on tane Afganistan’ın yolsuzluklarını arka plana bırakır.

Zira orada Taliban gibi ulema medrese alimlerinin varlığıyla zaman zaman önlenebilir.

Ve inşallah da kökten kesilebilir.

Çünkü orada konuşan ilimdir, âlimdir.

Ama Türkiye’de ne yazık ki CHP’nin jakoben siyaseti tarih boyunca ulemaları yok etmiştir.

İslam düşmanlığı yapa yapa İslam’ı küçük düşürmüştür...

İslam’ı kalplerde karartmıştır..

Onun için de, ülke ve millet bir türlü toparlama halini de yaşayamıyor.

Yine de Allah’tan ümit kesilmez.

Bunları söylerken, anlatırken çok üzülüyoruz.

Haram yemenin neticesi nereye kadardır?

Hiç kimse haram yemekle veyahut yedirmekle, adam kayırmakla, siyaset ve politik oyunlarla, gizliden gizliye memleket düşmanlığı yapmakla bir yere varamaz?..

PKK’yla iş birliği yapan insanlarla ortaklık kurup da kendini suret-i haktan gösteren böylesi hıyanet erbaplarının varlığı da görmezlikten gelinemez?...

Ki görmezlikten gelen bir ülkenin, bir milletin akıbeti de, meçhuldür!?..

Kötüye kötü denilmediği müddetçe o ülkede, Allah’a inanmışlık yok demektir...

Ki o inanmışlık, “yok olmanın” sonucunu getirir!...

Allah korkusuyla kendi iman hazını beslemeyen bir milletin sonu “helak” olmaktır...

Bize göre siyaset ne kadar güzel cümleleri, parlak nutukları dizi halinde millete sunarsa, sunsun!?..

Alacağı mesafe bir arpa boyu kadar olmaz!?..

Çünkü, yaşananlar gerçekten ilmi mevzuata aykırıdır, bilimsel gerçeklerle bağdaşamaz.

Mutlak bir siyaset cehaleti ülkeye çöker...

Zorbalıklar ve keyfilikler meydana gelir.

Siyasetin ağaları da, paşaları da “har vurup, harman savururlar..”

Ama İslam’a inanış ve İslam’ı kendi iman nefesinde beslerse; işte o zaman o ülke de, o millet de, bulunduğu coğrafya da “huzura, güvene, istikrara, barışa ve kardeşliğe” kavuşur..

Yer küresinin!...

Özellikle de, İslam coğrafyasının “en büyük eksikliği ve hasretle, umutla beklediği bir şahlanıştır” İslam bayrağını dalgalandırmak!...

En derin saygı ve sevgilerimle.

Hayırlı Cumalar...