AKLIMIZI BAŞIMIZA TOPLAMADAN KURTULUŞ YOK?! (III)

Evet, sevgili okurlar.

Bir önceki yazımızda belirttiğimiz gibi bugün yine aynı minval üzere sohbetimize devam ediyoruz..

Her gün önemli yeniliklerle karşınıza çıkarken pür dikkatinizi çekmek için gelişmeleri de yakından takip etmekteyiz!...

Yazımıza, başlık olarak kullandığımız “AKLIMIZI BAŞIMIZA TOPLAMADAN KURTULUŞ YOK” ifadesinin üçüncü serisinde diyoruz ki;

Çevremize, İslam dünyasına bir bakar mısınız?!.

Özellikle komşu devletçikler...

Olup bitenleri, hiç ama hiç göz ardı etmememiz gerekir!.

Komşunun başına gelen her an için benim de başıma gelebilir” düşüncesiyle yola çıkarsak, yarınlarımız açısından, elimizi çabuk tutmamız lazım.

Özellikle iç meselelerimizi, özellikle iç kavgalarımızı ortadan kaldırmanın yolunu, tez elden aramamız lazım.

Her ne kadar yıllardan beri somutlaştırılmış PKK veya şu, bu terör odaklarının varlığı devletin gözetimindeyse de... 

Ki devlet yıllardan beri mücadelesini vermektedir!

Öyle ümit ediyoruz ki son noktasına gelmiş durumda.

Amma velâkin.

Aynı o pozisyonda geçen yıllara yönelik PKK’yla iç içe yaşayan sivil organizasyonların bölgemizde, özellikle Diyarbakır’ımızda  bir hayli palazlandıklarını, hiç unutmayalım.

Ki bunlar, dün PKK yanlısı sivil militanlar idi.. Ama bugün ne yazık ki iktidar partisi olan AK Partinin bünyesine sızarak, kendilerine “kurtarılmış alan, dokunulmaz kimlik” oluşturmuşlardır..

AKP'liler..

Kuzu postu giymiş kurt” misali...

Nice “sinsi ve karanlık” kimliğe sahip kişiler mevcut...

Ve bunlar da ne hazindir ki “himaye” görmekte!...

Rant alanı oluşturdukları gibi, despotik ve milletin üzerinde yarattıkları korku imparatorluğuyla caka satıyorlar…

İktidar partisinin libası, altında "teröristlere ve terör örgütlerine" taş çıkarıyorlar!?.

Tüm bunlar, açık ve nettir.

Gün gibi aşikârdır.

Gün gelir her şeyin su yüzüne çıkacağına da kesinlikle inanıyoruz.

İşte o zaman da özellikle bölgemizdeki siyasiler için, iş işten geçmiş olur..

Çünkü bu millet, ne şekilde olursa olsun elini o siyasilerin yakasından çekmez.

Velev ki bakanlıklara kadar uzansın.

Onlar, işledikleri cinayet, vur-kaç misaliyle izini kaybetme kurnazlığı içerisinde olsalar da “yaşananlara ve yaşatılanlara” bu millet vakıf ve bizler de biliyor ve tanıyoruz!…

Biliyoruz..

Sınır yakın...

Cinayet gibi bir suç işleyince, hele ki organize bir şekilde yapınca izini kaybetmek için direk Kuzey Irak’a kaçmak...

Bilmiyor ki medyanın uydusundan kaçamaz.

Nereye giderse gitsin, medyanın uydusu onun üzerindedir.

Hiç izini kaybedemez.

Bakınız, Türkiye için en tehlikeli sınır bize göre Kuzey Irak sınırıdır.

Çok yakından bildiğimiz isimler, cinayet işlemiş, suça karışmış firari, kendi yakınlarını arkasında bırakarak, hem de AK Partinin himayesine bırakıp, Kuzey Irak’a kaçarak orada serbestçe kol geziyor.

Burada isimlerini zikretmeye gerek yok!..

Bilen biliyor, devlet de biliyor..

***

Hatırlarsanız, 13 Ağustos akşamı kentin en işlek yeri olan bir alış-veriş merkezinin önünde gece karanlığında silahlı bir suikast düzenlendi!...

İş İnsanı inşaat mühendisi Süleyman Kürkçüoğlu’na eşinin yanında Yunus Lale isimli tetikçi, silahlı saldırıda bulundu.

Saldırıda Kürkçüoğlu ağır yaralandı.

Saldırgan Lale de kaçarken suçüstü yakalandı…

Bilahare tutuklanarak cezaevine konuldu..

Olayı sadece bireysel vaka imiş gibi gösterip, savcıya verdiği ifadeler ise halk deyimiyle “buna kargalar güler.”

Çünkü, olay organizeli...

Bir tetikçinin yaptığı saldırı değil..

Amcası var, kardeşleri var!...

Olay yerine tetikçiyi özel otomobiliyle getiren, kardeşi İbrahim Lale de var!...

O da izini kaybetmek üzere, Kuzey Irak’a kaçırılmış durumda.

Tabi bize ulaşan bir haber olmamakla beraber, nasıl oluyorsa Emniyetin Mobese kameralarında arabanın görüntüsü olduğu halde, arabanın yakalanması ve o cinayete teşebbüs eden saldırgan Yunus Lale’yi oraya getirip de onun gözetiminde saldırıyı gerçekleştiren o arabanın ne plakası yazılmış ve ne de o şahsın ismi herhangi bir makama yansıtılmamış gibi geliyor bize.

Burada ifade etmek istediğim husus şudur.

Kuzey Irak, nasıl PKK’nın sığınağı durumunda ve Türkiye için tehlikeli bir coğrafya ise aynı tarzda suç işleyen sivil PKK’lıların da kaçıp sığındığı yer haline geldi…

Burada saklanıyor…

İş kurmuş, tezgah açmış, sanki hiçbir suç işlememiş gibi; keyif içerisinde!?.

Her nedense devlet, iktidar, İçişleri Bakanlığı, sadece Kuzey Irak’taki bilinen terör örgütü PKK’ya yönelik operasyonları gerçekleştiriyor.

Elbette ki bu memnuniyet vericidir...

Ama oraya kaçan sivil PKK yandaşlarının da burada bulunduklarını devletin milli istihbaratı ve güvenlik güçleri bilmiyor mu?

Evet, sevgili okurlar.

Demek istediğim budur ki iki günden beri Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu, Irak’a gidip Irak Dışişleri Bakanıyla yaptığı görüşmelerde aralarında geçen konuşmalar aynen şöyle;

DEAŞ, PKK, YPG ve FETÖ gibi terör örgütleriyle aynı anda mücadele eden bir ülke olarak terörün karanlık yüzünü gayet iyi biliyoruz. DEAŞ, PKK ve YPG gibi terör örgütleri bölgesel güvenliği de tehdit ediyor. PKK terör örgütünün Irak'taki mevcudiyetini asla kabul etmeyeceğimizi bir kez daha vurgulamak isterim. Tüm dost ve komşu ülkelerden bu terör örgütüyle mücadelemize destek vermesini bekliyoruz. Irak'ın istikrarına tehdit oluşturan ve egemenliğini ihlal eden bu terör örgütüyle mücadelesinde Irak devletine her türlü desteği vermeye hazırız.”

Dışişleri Bakanımız bu gerçeği dile getirmiş.

Keşke sadece sözde kalınmasa…

Devlet nasıl ki sayılan terör örgütleriyle mücadele ediyorsa, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da ve hatta Diyarbakır’ımızda PKK’nın bu tür gizli yan çevreleriyle devletin arazilerine konan arsa mafyasının yaptıkları yasa dışı zorbaca kirlenmelerle de mücadele etmesi gerekmiyor mu?

Elbette ki gerekiyor.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Irak hükümetine adeta vermiş olduğu bu ultimatomun detayına da girmeleri gerekir.

Bu itibarla diyoruz ki;

“AKLIMIZI BAŞIMIZA TOPLAMADAN KURTULUŞ YOK?!”

Bunun açık ifadesi budur ki devletçe, milletçe el ele vererek, hatta iktidar partisinin de mağdur olan ve korkutulmak istenen güçsüz insanların yanında yer alıp böylesine korku imparatorluğu yaratan zorba arsa mafyalarıyla mücadele etmesi devletin temel görevlerindendir.

Aksi takdirde kamuoyunun vicdanı yara alır.

Batılın ve mafya türünün üzerine gidilmediği müddetçe bir yere varılamaz.

İktidar partisi de halktan bir şey beklemesin.

Bölgedeki ve Diyarbakır’daki yanlış siyasetin gölgesinde barınan yanlış adamların varlığı kesinlikle bu tür işler partiye yarar sağlamaz aksine büyük zarar verir.

Biz kanımıza, varlığımıza, canımıza, hayatımıza mal olsa dahi bu işin peşini bırakmayacağız.

“Ey devlet neredesin?” diyeceğiz.

Ta ki gerçekler, hukuk, hukukun üstünlüğü, adaletin tecellisi gerçekleşinceye kadar.

En derin saygı ve sevgilerimle.