AYASOFYA’DA SABAH EZANI!
Evet, sevgili okurlar.
Yıllardan beri ülkede var olan yanlış ve batıl düzen
yüzünden inim inim inleyen halk, her alanda düzenin baskılarına rağmen yine de
ayaktadır.
Dipdiridir…
Tarihini, geleneğini ve göreneğini yaşıyor.
Nerdeyse yüz yıldan beri din ve inanç hürriyeti elinden
alınıp, batı emperyalizminin direktif ve kumandası altında yanlış uygulamalara
tabi tutulan bu ülke insanı hala da geçmişini unutmamıştır…
Unutmuyor ve unutmayacaktır.
Eğer bu ülkede yıllardan beri terör odaklarının varlığı
söz konuysa ki öyledir.
Kesinlikle bilaperva diyoruz ki bu oluşan bakteriyel
unsurların kaynağı ülkedeki mevcut olan küfür ve inançsızlık bataklığıdır…
Buradan üremektedir.
Yıllardan beri inanan bir ümmetin beyinine ve körpe
damağlı gençliğine milli eğitim sisteminin yanlış politikalarıyla enjekte
edilen "batıl anlayış" neticesinde bu ülke artık pusulasını şaşırmış
durumda.
Kozmopolit bir insan potansiyeliyle karşı karşıya kalan
bu millet, yine de kendi benliğini hala da yitirmemiştir, tarihini
unutmamıştır.
Mübarek Ramazan ayında, ülkenin en ücra köşesine kadar
camiler teravih namazlarıyla, gece ibadetleriyle dolup taşmıştır.
Terörün karanlık tehditlerine rağmen, saldırılarına
rağmen, bu millet aldırmamıştır, eyvallah dememiştir, hedefinden sapmamıştır.
Buna rağmen, ne yazık ki sistemi döndüren rejimin paslı
çarkı artık zigzag yapmaktadır, yorulmuştur, paslanmıştır, bu millete bir hayır
getirmiyor.
Terör odakları bu halkın, bu ülkenin, yakasından elini
çekmiyor.
***
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan ne kadar çaba gösteriyorsa da
yüksek inanç gerçeğine rağmen, bir türlü terörün "kaosundan" ülkeyi
kurtaramıyor.
Nerdeyse her hafta başı veya ortası illa ki bir yerlerde
terörün canlı bombaları intihar saldırılarını gerçekleştiriyor.
Ama devlet ne yazık ki bununla mücadele yapmakta aciz
düşüyor, milli güvenliğin sesi cılız çıkıyor.
Ne kadar asker, polis çaba gösteriyorsa da dağ, tepe,
orman demeden operasyonlar yapıyorlarsa da bir türlü terörü
imkânsızlaştıramıyor.
Neden mi?
Zira öyle inanıyoruz ki terörün arka bahçesi yine mevcut
rejimdir, sistemdir, muhalefettir ve AK Parti iktidarı dahil olmak üzere gelen
giden iktidarların bünyesindeki iki yüzlü, bukalemun tipli, değişik
politikacıların varlığındandır.
Gâh o yana gâh bu yana..
Akşam parti saflarında yer alıyor, gece yarısı da terör
odaklarıyla işbirliği içindedirler.
Tüm bunlara rağmen, Cumhurbaşkanı olsun, Başbakan olsun…
Halkına karşı, ülkesine karşı iyi niyet besliyor, var
gücüyle terörle mücadele etmek isteniyor ise de ne yazık ki İçişleri Bakanlığı
camiası ile Milli İstihbarat ve diğer bazı devletin istihbarı birimleri tam
manasıyla büyük hareketlilik gösteremiyorlar.
Gösterseler dahi devletin dönen yanlış çarkı bunları da
bir yere kadar götürebiliyor.
Gerisi meçhule doğru giden bir çaba, sonuçsuz kalmaktan
kendini kurtaramıyor.
Bu halk yine iktidarın ve Cumhurbaşkanının iyi niyetine
güveniyor, dimdik ayakta ve desteğini de esirgemiyor.
Zira böyle bir iktidarın çalışması ve Cumhurbaşkanının
yüksek çabalarıyla Ayasofyanın 85 yıldan beri kendi kapılarına takılan küfür ve
emperyalizmin kelepçerleri manen önceki
gün kırıldı…
Kadir Gecesinin sabahında Diyanet İşleri Başkanı Mehmet
Görmez’in kontrolünde, Ezan-ı Muhammedi okundu.
Ve nihayetinde sabah ezanında “Es-Salatû ğeyrun minen
nevm” güzel haykırışı Ayasofya Camisinin minarelerinden yükseldi.
Nihayet bu sesin yükselişini gördük.
Mutluyuz.
Kutlu olsun, mübarek olsun diyoruz.
Bunu da kesin olarak bilmeliyiz ki ülkemiz için,
insanlarımız için, tüm ümmet için yeni bir paroladır, yeni bir takaddundur
(ilerlemedir), yükseliştir, milletin inanç sesidir ve İslam’ın gür sedasıdır.
Artık ümit varız ki, bunun arkası gelecektir..
Küfrün, inadın, terörün, riyakarlığın, ekilen nifak
tohumlarının artık devrine paydos deniliyor…
İslam’ın teru taze, nurlu yüzünü göreceğiz…
***
Ama bu da yetmiyor.
Mühim olan 1923’te Lozan Muahedesinde atılan kirli küfür
ve nifak tohumunun kurutulmasıdır…
Zamanı gelmiştir ve geçmiştir bile.
Cumhuriyet dönemindeki Demokrasi adını kullanarak kendini
ikmal eden Kemalizm’in, Laisizm’in, Seküler düzenlerin artık sonu gelmiştir…
Getirilmelidir de..
Yepyeni teru taze bir anayasa.
Ve kanunlar silsilesinin zincirleme yenilenmesine doğru
yola çıkılması gerekir.
Bu da milletin iradesine bağlı olduğu gibi milli iradeyi
elinde tutan iktidarın da başlıca görevlerinden ve atacağı tarihi adımlardan
birisidir.
Hatta olmazsa olmazıdır.
Yoksa terör ateşi bacayı sarmış, bina yanıyor, binanın
içinde mal var, servet var, ırz var.
Bu bacayı yangına teslim etmemek için, devletin gücünü
kullanarak milli irade paralelinde hareketle yola çıkılarak, "yangın"
söndürülmelidir.
* * *
Bakınız, sevgili okurlar.
Güneydoğu Anadolu’da bizim çok yakından tanıdığımız
aileler, kabile ve aşiretler var.
Bundan 30-40 sene evvel evlerinde, köylerinde birer
medrese, cami, cemaatler variken.…
Aynı o köyler, o kabileler, o aileler ne yazık ki
ehliyetsiz feodal yapının eline geçmiş ve o feodal yapı devletin bazı
imkânlarını kullanarak PKK’ya yönelik, sempatizanca çalışmaktadır.
Dahasını söyleyeyim.
Jiyan TV gibi kirli bir ekran.
24 saat devletin varlığına küfrediyor, iktidarı
karalıyor, Cumhurbaşkanının şahsiyetine edepsizce saldırı düzenliyor.
Kandil’e bağlı PKK terörüyle aynı yolu seçmiş,
birleştirmiş ve o kulvarda yaşarken, onun sahibini ve sponsorluğunu yapan
bilinen bazı iş çevreleri AK Partinin kurucularından olup hala da partinin en
zirve tabakasında söz sahibi.
Sormazlar mı?
Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?
İşte Jiyan TV.
İşte Alevilik.
PKK ve sahibi…
İsim, kimlik ve unvan değiştirmesiyle ne yazık ki
kendilerini meçhul tutuyorlar.
Ve çok yakından bildiğimiz gibi iktidarı elinde tutan AK
Partinin kilit noktalarında söz sahibidir.
İşte millet buna bir türlü mana veremiyor, halk ne
yapalım düşüncesiyle beraber bir türlü kendine yön seçemiyor.
***
Sevgili okurlar…
Malumunuz üzre, bugün "arefe" günü..
Yarın da, Ramazan Bayramı…
Bu vesileyle, "Ramazan Bayramınızı" tebrik
ediyorum..
En derin saygı ve sevgilerimle.