BATI DÜNYASI, FİTNE UNSURLARININ BAŞUCUNDA!

Evet, sevgili okurlar.

Gerçekten olayları deşifre etmek için öylesine içine girip, bir bir inceleyip, derinden derine kontrol etmeye artık lüzum yok.

Zaten her şey açık ve net olarak orta yerde cereyan ediyor.

Batı dünyasının ikiyüzlülüğü, haince planları, tüm alâmetifarikalarıyla kendini gösteriyor ve ele veriyor.

Anlayacağınız "kaf dağını" aşmaya gerek yok.

AK Parti "devlet mekanizmasını" eline almayana kadar…

Yani 2002’lerin sonlarına kadar…

90 veya 100 yıl boyunca Avrupa’ya, Batı dünyasına, haçlı Siyonist ve emperyalistlere bel bağlayıp, onların adına çalışan nice siyasiler oldu…

Onların adına adeta piyon ve ajanlık yapan önemli mevkilerde bulunan nice devlet adamları oldu?

Bunların bu memlekete ne kadar zarar verdikleri; "terör ve şiddetin" palazlanmasıyla orta yerde…

Bu ülkeyi ne kadar geri bıraktıkları tartışılamaz…

Batı dünyasından ithal edip bu ülkenin içine soktukları fitnelerin yarattığı kaotik ortamın ardı arkasının kesilmemesi bundan değil midir?

Zaten olup-bitenler tüm ciddiyetiyle kendini ve arkasındakileri ele veriyor.

***

İşte bugünkü Almanya başta olmak üzere…

Batı dünyasının, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’sinin üzerine tüm aktifliğiyle içten bozmak üzere nasıl hileli oyunlar oynadıkları herkesin malumudur?

Bırakın okumuş bir akademisyen olmasını, dağdaki sıradan bir çoban dahi "bu hainane" saldırının farkındadır…

Görüyor ve biliyor..

Çünkü artık hiç bir şey gizli değil.

Gizli de kalmıyor.

El radyolarıyla yahut telefondaki facebook gibi sosyal medya siteleriyle herkes olup-biteni öğreniyor görüyor ve okuyor.

Yani halk artık, dostunu, düşmanını çok net olarak tanıyor ve tarif ediyor.

Zira dost belli, düşman belli.

Almanya’nın Cumhurbaşkanı, Can Dündar gibi bir ajanı, kanı bozuk, ne idüğü belirsiz bir insanı himaye ediyorsa…

Karşısına alıp onu muhatap olarak görüyorsa.

Ve kendisine; “Senin yaptıklarından memnunuz, haklısınız” diyorsa…

Ki diyor.

Bu da batı dünyasının, Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’sine karşı ne kadar hain ve ne kadar acımasız olduğunu ortaya koymaktadır.

Bunları hainliklerini sıralasak, bitmez tükenmez.

Türkiye’de olsun, Suriye’de olsun, Irak’ta olsun…

Karma terör odaklarının ellerindeki bulunan silahların hemen hemen nerdeyse tümü ABD menşeli olup, tomar tomar, sandık sandık, cudi dağından tutun da, diğer dağlara, bayırlara yıllardan beri lojistik olarak uçaklardan, "silah" atıp, destek veriyorlar?

PKK olsun, DHKP-C olsun, PYD olsun, hangi zıkkım olursa olsun, alfabede harf kalmayacak şekilde değişik isimler kullanan terör odaklarının yaptıkları bize bir ders-i ibret olmaz mı?

Hayır.

İnanın, milli bir şuurla milli bir imanla yaşayan herkes bunu biliyor.

Ama dış orjinli anlayışa sahip, kökeni İngilizlere dayanan İttihat Terakki uzantısı olan bir CHP anlayışı hariç…

Hele hele onu yöneten şarapçılar, şişe devirenler, kendileri her gün biraz daha itiraf ediyorlar ve orta yerde kendilerini gösteriyorlar.

* * *

Sözün kısası.

Tüm ifadeleri özetlemek gerekiyorsa;

İnanın, sevgili okurlar.

Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın tespitlerine hayran kalmamak elde değildir.

Böylesine ferasetli, üstün bir zekâya sahip, batı dünyasının ahlakını bilen bir devlet adamı daha Türkiye’ye nasip olur mu?

Bu düşünceye yola çıkmalıyız…

Bu millet el ele verip Cumhurbaşkanının etrafında toplanmalıdır..

Sımsıkı sarılmalıdır.

Ki gelinen aşama, "bu büyük birlikteliği" olmazsa olmaz görüyor.

Çünkü dışarıdan içimize parmak sokarak, yıllardan beri fitne unsurları yetiştiren ve canlandıran böylesine keferetül fecerelere bu millet artık ne güvenir, ne de dost bir müttefik diyebilir?

Düne kadar yapılan edilen, söylenenlere denilebilinecek bir ifade varsa,  o da "Gaflet ve delalettir".

Ki başka bir şey diyemeyiz.

Biz beşer olarak burada ne dersek, bize göre fuzulidir.

Amma velâkin.

Yegâne dayanak noktamız, yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’dir.

Kur’an, zaten açık ve net olarak keferetül fecerelerin hain planlarını deşifre ediyor ve bizleri de uyarıyor.

Bakınız.

“Enfâl” suresinin 39. Ayeti mealen aynen şöyle buyuruyor;

“Ve artık (yeryüzünde) zulüm ve baskı kalmayıncaya ve insanların kulca yönelişleri bütünüyle ve yalnızca Allah'a adanıncaya kadar onlarla savaşın. Ama eğer direnmeyi bırakırlarsa (savaşmayı bırakın). Muhakkak ki Allah yaptıklarını hakkıyla görendir.”

***

Bakınız, sevgili okurlar.

Bu ayetin mana haykırışı ortadadır.

Yani ayet şöyle buyuruyor;

Fitne olup aranıza girmeden evvel onlarla savaşın. Din tamamıyla Allah dini olarak gerçekleşecektir.

Eğer kirli düşüncesinden vazgeçtiyse, zaten Allah kimin ne yaptığını görüyor.

İşte “Âli İmrân” suresinin 19. Ayeti..

Bakınız mealen bize şöyle buyuruyor;

“Şüphesiz Allah katında din İslâm’dır.

Kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim geldikten sonra sırf, aralarındaki ihtiras ve aşırılık yüzünden ayrılığa düştüler.

Kim Allah’ın âyetlerini inkâr ederse, bilsin ki Allah hesabı çok çabuk görendir”

Bu durumda bizim dayanak noktamız Kur’an olmalıdır.

Kur’an-ı Kerim’i dayanak noktası etmeyip de sırtımızı ona dayamadığımız müddetçe biz bir yere varamayız.

Hiç küfür dünyasına karşı da başarılı olamayız.

Bırakın başarılı olmayı, o düşmanlara karşı maskara haline geliriz.

Ki nitekim hali âlem meydanda…

Yıllardan beri devleti yöneten Recep Tayyip Erdoğan işte tüm bunları bilip-gördüğü içindir; Haçlı zihniyetine karşı, kafa tutuyor..

Tepkisini ve hakikatleri, "yüzlerine" açıkça ifade ediyor..

Duamız odur ki; Allah ona yar ve yardımcı olsun.

En derin saygı ve sevgilerimle.