BEŞ YÜZ SENEDİR YATTIĞINIZ YETER!? (IV)

Sevgili okurlar.

Bugün de aynı başlık altında, sohbetimize devam ediyoruz.

Dünkü sohbetin son satırlarında şöyle kapsayıcı bir cümle kurmuştuk..

Altı çizili şekilde, demiştik ki..

“Bu memleket sahipsiz değildir…

Basının, yani medyanın mücadelesi, özellikle Diyarbakır’ımızdaki, bölgemizdeki mücadelesi çok önemlidir ve büyüktür.”

Bugün, ayni minval üzerine sohbetimizi koyulaştıralım…

Ancak şunu belirtmeden geçmek istemiyorum..

Olayları ve toplumu önemsemeyen…

Keyfiliğe dayalı rastgele görüntü veren..

Özellikle devletin imkânlarını kötüye kullanmak isteyen…

Hele hele iktidar partisinin, derebeylik çeteleriyle işbirliği yapan bazı siyasi zevatlarının icraatları, gözden kaçmıyor..

Ki biliyoruz ve de takip ediyoruz.

Siyasi nüfuzla, kamuda yapılan yolsuzluk ve usulsüzlüklerin ayyuka çıkması…

Haksız yere adam kayırmalar…

Adamcılık..

Kurumlar üzerinde vesayet kurmalar…

Ehliyetsiz ve liyakatsiz kişilere “makam ve mevki” tevdi edilmeler..

Onları dinlemeyen..

Onların nam-ı hesabına “kirli ilişkilere, akçeli mevzulara” girmeyen bürokratlara da “el çektirmeler?”…

Ne yazık ki tüm bunlar, Diyarbakır’ımızda artık sıradan işleyişlere döndü…

Ayyuka çıkmasını bırakın..

Yüzsüzlük noktasında; “ne olmuş ki” diyebilecek kadar ar yoksunları var..

Evet, kimse bunları inkâr edemez.

Hep ifade etmişimdir…

“Az olsun veyahut yanlış olsun da benim olsun” misaliyle yola çıkan bir siyaset anlayışı, “yıkılmaya” mahkûmdur…

Bu ister iktidar partinin bünyesinde olsun..

İster muhalefetteki bir başka partide olsun..

Akıbet değişmez…

O partiye, o partinin tescil defterine bir “bozuk sicil” olarak kaydedilir…

Artı getirmez..

Bilakis, her haliyle eksiye düşürür.

Ki hal-i âlem meydanda…

Dünkü sohbetimizde de tüm detayıyla kullandığımız ifadeler, yerli yerindedir, dayanaklıdır ve yaşanmış gerçeklerdir.

Bu itibarla bunları iktidar partisinin özellikle genel merkezine dostane bir uyarı mahiyetinde, “dost acı söyler” meyanda hatırlatmak için yazdık…

Biz yıllardan beri hep yazıyoruz.

Ve diyoruz ki…

Bu memlekete Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya, özellikle Diyarbakır’ımıza şerefli, haysiyetli, Allah’tan korkan bürokratların atanmaları sağlansın…

Ki bulunmaya da devam ediyoruz.

Bu hususta bizi dinleyen yetkili ve etkili zevat, birçok yönüyle önemli kurumların başına atadıkları kişilerden verim almışlardır.

Çünkü böylesine inançlı, Allah’tan korkan, cüzdanlarına değil vicdanlarına danışan o bürokratlar, memlekete sahip çıkan gerçek devlet adamlarıdırlar.

Yoksa ucuz, mimli, sürgün yiyen bürokratların Diyarbakır’ımıza ve bölgemize gönderilmeleri yüzünden; bu bölge halkı neler yaşandığını biliyor..

Onun için hep ısrarla ifade ediyoruz; “ehil ve liyakate” önem verin…

Allah’a şükürler olsun ki!.

Son dönemlerde, bu uyarılarımız dikkate alınıyor..

Önemli ve özel makamlara atanan güzel vicdanlı bürokratlar iş başındalar…

Etkilerini de görüyoruz..

Kamuoyu da başarılarını takdirle karşılıyor.

***

Yıllardan beri devletin bu memlekette vermiş olduğu mücadele, hem de terör odaklarına karşı vermiş olduğu kanlı mücadeleler, ne yazık ki boşa çıkmış gibi bir hal yaşanıyor görünüyorsa; bunun sebebi “ehil ve liyakat” sahibi olmayan bürokratlardır..

Ama devran değişiyor.

İktidar partisinin kilit noktalarına atanan bakanların, hiçbir rantiyeci siyasete ve siyasetçiye prim vermeyen bakanlar olduklarını da görüyoruz.

Atadıkları bürokratlardan iyi netice elde ettiklerini de görüyoruz.

Evet, bakınız dünkü Diyarbakır SÖZ Gazetesinin manşetinde şöyle ibretnûma çok dikkat çekici bir haber vardı.

Manşetten veriler bir haber…

Büyük puntolarla yazılan haberin başlığı aynen şöyle;

“RÜŞVET ÇARKINI BAŞSAVCI ÇÖZDÜ”

Haber şöyle devam ediyor;

“Diyarbakır’da terör suçundan müebbet hapis cezası alan sanık, rüşvet karşılığında infazı durdurularak tahliye edilmek istendi. Skandalı Başsavcı ortaya çıkardı. Mahkeme başkanı açığa alındı.”

Bu haber bize göre ve tüm kamuoyu nezdinde öyle inanıyoruz ki çok büyük bir şan ve şeref kazandırmıştır; devletin yargı mekanizmasına!

Hele hele o başsavcı ki zerre kadar inancından, vicdanından ve bildiklerinden taviz vermeyen bir devlet adamı olma hasebiyle yaptıkları da zaten kendini gösteriyor.

İşte devlet ve iktidar, kamuoyu adına böylesine bürokratları daima korumalıdır, desteklemelidir.

Zaten halk destekliyor.

Yoksa bölgemizdeki gizli derebeylik tipi çetevari çalışan, kirli siyasetin gölgesinde kendine yüz bulan ve halkın üzerine korku hegemonyasını yaratanların varlığı, geçit vermez.

Ne halka, ne gerçeklere, ne de devletin gerçek bürokratlarına geçit vermez.

Her gün apayrı bir pozisyonla kendilerini renklendiriyorlar.?

Bukalemun gibi…

Köylü kurnazlığı misaliyle iktidardan taviz almak üzere gönüllü köy koruculuğu yapmak veya devletten silah alıp gününü gün edenlerin yarattığı vesayet!?..

Bunlar, milletin, köylünün, coğrafyanın üzerine mafya türü “çökmektedirler?.”

Ancak böyleleri, devletin keskin pençesinin alanına girdikleri zaman da yakayı kurtaramazlar.

Silsileli olarak hep böylesine olayları görüyoruz, duyuyoruz.

Nitekim bu haberin ne kadar önemli bir haber olduğunu, devlet ve millet için, bürokrasi için, devlet ciddiyetine imza basan bir hadiseyi içeren olaydır.

Bunu da her zaman söylüyoruz.

Bu memlekette ciddi bürokratlara, ciddi devlet adamlarına, siyasetin madrabazlığına yüz vermeyen şahsiyetlere ihtiyaç vardır.

Böyle olmazsa dünkü yazımızın son bölümünde belirttiğimiz gibi, İl Sağlık Müdürümüz Cihan Tekin Bey’in başına gelenler, diğer birçok namuslu, dürüst bürokrat ve devlet adamlarımızın başına da gelebilir endişesiyle biz bu olayları takip ediyoruz ve devlet yetkililerine hatırlatmak üzere kaleme alıyoruz…

Bakınız, Söz’ün manşet haberinden, çok önem taşıyan bir iki paragrafı sizinle paylaşalım.

“Diyarbakır’da dikkat çeken bir tahliye kararı sonrası Diyarbakır Başsavcılığı Hâkimler ve Savcılar Kurulunu (HSK) harekete geçirerek çarkı çözdü.

Terör suçundan cezaevinde ömür boyu hapis cezası çeken bir sanık, avukatının talebi üzerine infazı durdurularak tahliye edildi.

Ancak Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Çelenk, gelen bir ihbar üzerine söz konusu PKK hükümlüsünün cezaevinden tahliyesine engel oldu.

ŞOK RÜŞVET İHBARI

O ihbarda G.A.’nın tahliyesine neden olan yargı süreciyle ilgili vahim iddialara yer verildi. Tahliye için 6. Ağır Ceza Başkanı S.T.’ye tam 7 milyon TL rüşvet verildiği öne sürüldü.

Daha önce aynı mahkeme için gelen ihbarları da değerlendiren Diyarbakır Başsavcısı Çelenk, durumu Hâkimler ve Savcılar Kurulu’na bildirdi.

Kurul, Ağır Ceza Mahkemesi Başkanını görevden uzaklaştırdı.”

***

Bakınız, sevgili dostlar.

Şu haberin önemine ve detayına bakın.

Kültürümüze mal olmuş meşhur bir atasözü var.

“Duvarım sana söylüyorum, gelinim sen anla.”

Bu olay gibi yıllardan beri, çok mağdur, güçsüz, sahipsiz insanların feodal yapı tarafından hayatlarına son verilmiş olması, mal mülklerine el konulmuş olması, arazilerine zorbaca sahte tapulama veya kiralama oyunlarıyla çökülmesi…

Ve daha nice hadiseler…

Bu hadiseleri yaşatanlar, iktidarların kirli siyasetçileri tarafından himaye görmüş, yüz görmüş, ortada siyasi rant devşirilmiştir.

Tüm bunlar vuku bulan gerçeklerdir.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı görevine yaklaşık bir yıl önce atanan Sayın Başsavcı Mustafa Çelenk Beyefendi gibi vicdanına, inancına danışan çok değerli hukukçu bürokratların varlığıyla, ülkenin ve bölgenin ancak sorunları çözüme kavuşabilir.

Ki çözülmeye başlamıştır.

HDP’nin belediye başkanlarının yerine gelen bazı kayyımların da aynı hatalara düştüklerini kamuoyu çok iyi biliyor..

Ki devlet mekanizması da işin farkına varınca, gerekeni anında yapıyor..

Nitekim Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanvekilliğine üç sene önce atanan Cumali Atilla gibi bir kayyımın yaptığı yanlışlıklar.

Son giden Vali Münir Karaloğlu, yine kayyım olarak Büyükşehir Belediyesinin başında bulunduğu süreçte belediyede olup biten yolsuzluklardan tut şaibeli kirli işlere kadar, hepsi bürokrasinin tescil defterine kaydedilmiştir.

Tüm bunlar söylediklerimizin kanıtlayıcı delilleridir.

Yeni gelen Vali Sayın Ali İhsan Su’nun, Büyükşehir Belediyesine Abdullah Çiftçi’yi Genel Sekreter olarak ataması da çok yerinde kararlar silsilesidir.

İnşallah daha da arkası gelir.

Bu ülkede artık yanlışların, karanlıkların vücut bulmasını temenni etmiyoruz.

En derin saygı ve sevgilerimle.