BU EĞİTİM SİSTEMİ, OLDUKÇA ÇÜRÜTÜYOR!?

Evet, sevgili okurlar.

Bugünkü yazımıza başlık olarak kullandığımız “BU EĞİTİM SİSTEMİ, OLDUKÇA ÇÜRÜTÜYOR” ifadesi gerçeklere dayanıyor.

Hem de tarihi gerçeklere…

Tarihi kültürümüze, inancımıza, milliyetçiliğimize, toplumsal günlük yaşam biçimlendirmemize kadar dayanıyor..

Hatta, aile bünyemize dahil…

Yani, neyi dile getirirseniz getirin, hepsinde bir sirayeti vardır...

Her şey apaçık ortadadır...

Ki ifade, bilimseldir.

Tümüyle toplumun her kesimi, her ailesi, bireyden tutun da herkes olup biteni görüyor, yaşıyor...

Ama denir ya elden ne gelir?

Eee, elden bir şey gelmeyince, aileler çocuklarına çekidüzen verip birer ıslahatçı evlat haline getirebilme şansını da yakalayamıyor?..

Çünkü el, tabiri caizse hükmen kelepçeli..

Mevcut eğitim sistemi, “sağlıklı” olmadığı gibi yerli ve milli değerlerle ölçülür bir müfredatı gençliğe enjekte etmediğinden dolayı; nesil bir sonraki nesilden hep kopuk oluyor..

Yani sağlıklı bir nesil yetişmiyor...

İlkokuldan tutun da, üniversitenin son sınıflarına kadar bir bakalım; ne öğretiyoruz, neyle eğitiyoruz..?

Ve bu membadan içilen suda, ne tür sağlıklı bir şifa var?..

Yok...

Eğri oturup doğru konuşmak gerekirse, sistemde “Allah” yok, “inanç” yok, “Peygamber Sevgisi” yok, “ilim ve irfan sevgisi” deseniz hiç yok.

Ne var?

Dijital sevgisi var.

Çeşitli oyunlar sevgisi var.

LGBT çizimleri var.

Var da var.

Terazinin her iki kefesini elimize alırsak, terazinin bir tarafı bizim anlattıklarımızla ağır basar..

Diğer kefesi ise maalesef bomboş, hiçbir şey yok; çürümüşlükten başka!.

* * *

Bakınız, sevgili dostlar.

Günlük tirajı yüksek olan birçok yazılı medya manşetlerine baktığımızda, tüyler ürpertici haberleri görüyor ve okuyoruz!..

Özellikle Boğaziçi Üniversitesi’ndeki anarşi ve teröre dayalı ayaklanma haberleri, dehşet verici!?.

Yaşananlara verilen ada bakar mısınız; “Üniversite Gençliği...”

Eyleme de demokratik hak deniliyor?..

İnanın, sevgili dostlar.

Bunlara “Üniversite Gençliği” demeye şahsen ben utanıyorum.

Çünkü okuyan bir gençlik bunu yapmaz.

Bunlar olsa olsa CHP’nin sekülarist, Kemalist, dış mihraklara dayalı anlayışın enjekte edildiği, benlik fakiri gençlerdir.

Genç de demeyelim.

Militan diyelim.

Çünkü bunlar siyasaldır, sosyal değildir.

Eğitime dayalı gençlik olsaydı, elbette ki sosyal olacaktı.

Birer tane yararlı evlat olacaktı.

Fakat İçişleri Bakanımız değerli insan Sayın Süleyman Soylu bir önceki gün basına vermiş olduğu demeçte şöyle diyor;

“SAPKINLARA MÜSAMAHA GÖSTERMEYİZ”

Haber şöyle devam ediyor;

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Boğaziçi Üniversitesi’nde Kâbe fotoğrafının yere serilmesine ilişkin “Kâbe-i Muazzamaya hakaret eden LGBT sapkınlarına müsamaha göstermeli miyiz?

“Elbette hayır” ifadelerini kullandı.

Bu olaylar bize göre ikinci bir “Gezi” olaylarıdır...

Demem o ki Türkiye artık yaşananlardan ders çıkararak, aklını başına almalıdır...

Yeni Anayasayı ikmale getirmelidir...

Bu görev yalnızca iktidara da düşmüyor.

Muhalefete de düşüyor..

Yasama erki olan TBMM’deki tüm seçilmişler ve partilerin, bu olaya karşı harekete geçmesi gerekir..

Özellikle, “Sivil anayasa” adına yola çıkıp, darbecilerin anayasasını artık değiştirmelidirler.

Cumhurbaşkanının ve AK Partinin anayasayı değiştirme hareketine katılmayan muhalefet, kesinlikle hıyanetçilik anlayışından kendini kurtaramaz.

Gerçekten vatanperverseniz, milletinizi, ülkenizi seviyorsanız ve yüce İslam dinine inanıp, yalnız adınızın Ahmet, Mehmet, Veli olmasıyla kalmayıp kendinizi gerçek bir ümmet mensubu olarak görüyorsanız, sorumluluk almanız lazım...

Kâbe-i Muazzama’ya hakaret eden LGBT’li sapkınlara çanak tutmamanız gerekir..

Onları hemen deşifre edip, o üniversiteyi tez elden boşaltıp, yepyeni imanlı bir kadroyla donatmanız lazım..

Gerçekten okuyan bir gençlikle ve inançlı, imanlı yeni bir personel heyetiyle, o üniversiteyi “ayağa” kaldırabilirsiniz..

İlim ve irfan yuvasına döndürebilirsiniz...

Aksi takdirde “vay bu demokrasiymiş, vay bu Avrupa Birliğine, bilmem girme gayretiymiş, NATO üyeliğiymiş, bilmem ABD müttefikiymişiz” gibisinden laflara ülkenin ve milletin karnı tok!..

Ağacın kurdu ağacın içine girmiş, olur..

Ki hal-i hazırda var ve çürütüyor.

Allah korusun o ağaç çürüme neticesinde devrilirse, “Batan gemiye” döneriz!..

Devlet de aynı şekilde; alabora olur?

Böyle şımarık tıynetli, kendine “Üniversite Gençliği” süsünü verip o makyaja giren hain terör odakları kesinlikle tarih boyunca devletin bünyesine sızdırılmış, başta CHP olmak üzere mason localarının kadrolarından oluşmaktadır...

Onların nam-ı hesabına ülkeyi ve milleti “provoke” ediyorlar..

Hedef hükümeti devirmektir.

Sosyalist, Marksist, Leninist bir rejimi kökleştirmektir...

Hesapları bu..

Bu itibarla Cumhurbaşkanımızın işaret ettiği gibi, aynı zamanda MHP lideri Bahçeli’nin de dediği gibi tez elden, hiç zaman kaybetmeden TBMM harekete geçip mevcut anayasayı mutlaka değiştirmeleri gerekir...

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Türkiye’nin yeni bir anayasayı tartışma vakti gelmiştir” açıklaması önemlidir..

Bahçelinin de “İhtiyaç olduğu çok açık” ifadesi de “açık” destektir..

Tarihi darbeciler anayasası artık Türkiye’yi bünyesine sığdıramıyor!.

Denir ya, mızrak çuvala sığmıyor?...

1920’lerdeki Sevr anlaşmasından oluşan bir anayasadır.

Bu da 1924’ten 1950’lere kadar devletle milleti birbirine düşürüp, tek parti şeflik ve dipçik döneminde yüz binlerce vatanperver insanlar bu anayasanın gölgesinde yok olup gitmişlerdir.

Özellikle Milli Mücadelede savaşan değerli mücahit kahramanlar gibi.

İskilipli Âtıf’lar gibi.

Nitekim dönemin sıkıyönetim mahkemesi tarafından 1924 darbeci anayasasının gölgesinde İskilipli Âtıf Hoca Şapka Kanununa muhalefetten dolayı idam edildi...

Bugün merhum şehit İskilipli Âtıf Hoca’nın vefatının 95’inci yıl dönümü...

Allah rahmet eylesin.

Bizleri de onun şahadet mertebesinden mahrum etmesin.

***

Ama sevgili okurlar.

Bunu da yazmadan geçmek istemiyoruz.

Düşünün.

Bir bez parçasından ibaret olan bir gavur giysisi olan Şapka Kanunu çıkmadan evvel, yani 1922’de Atıf Hoca tarafından yazılan bir risale, 1925’te çıkarılan Şapka Kanununa atfedilerek idam ediliyor.

İşte devrimlere ve darbelere bakın.

Bunlar da memleket adına yapılan iğrençlikler değil midir?

Aynı o kanun, yani şapkayı takmayan veya o dönemdeki yazılan yazıda “şapka Müslüman’ın giysisi olmayıp gavurun giysisi” dediği için idam ediliyor.

Dayatmalı kanunlarla herkese şapka giydiriliyor.

Amma velâkin bugün hala da o kanun yürürlüktedir.

O kanunun uygulayıcıları olan CHP mensupları dahi artık şapkayı takmıyorlar, kullanmıyorlar.

Ve şapka kanununun esamisi bile yoktur.

İşte tezata bakın.

Yaman çelişkilere bakın.

Türkiye’nin nereden nereye gelmiş durumda olduğunu artık herkes derinden derine düşünmelidir, aklını başına almalıdır.

Herkes inancına, imanına, Kur’an’ına ve İslam’ın ana hukuk gerçeklerine dayanarak yepyeni milli irade gerçeğine dayalı bir Anayasa istiyor...

Öyle bir Anayasa olsun ki tarih boyunca olup bitenler bugünkü gibi kimsenin alay mevzusu olmasın.

Artık darbeler, devrimler, inkılâplar vs. vs. nerdeyse havaya uçmaya başladı.

En derin saygı ve sevgilerimle.