BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ!?

Sevgili okurlar...

Hiç kuşkusuz ki, mübarek Ramazan ayının manevi atmosferi insanlara, huzur, güven, istikrar, mutluluk getirdiği gibi.. Uğuru da, bereketi de, vicdani ve insanı merhamet duygusu da, orta yerde...

Bambaşka bir hava soluyoruz..

Müslümanlar, elbette ki bu ayın Kur’an ayı olduğunu biliyor...

Ve Ramazan ayındaki tutulan oruç, kılınan namaz, yapılan diğer maddi ve manevi ibadetlerle; kendine yeni bir hayat biçimi oluşturuyor..

Aslında yeni değil, her Müslüman için bu yaşam biçimi daim olmalıdır..

Yani günlük sosyal çalışma hayat akışları içerisinde kişi ne yaparsa yapsın, her şeyden evvel “ben oruçluyum, helalimi helal, haramımı haram olarak bilmem ve seçmem gerekir..  Ona göre de yaşam şeklimi biçimlendirmem lazım. Sosyal dengemi bu ayın hatırına binaen dengelemek zorundayım” demelidir.

Kişi bu düşünce paralelinde yaşadığı müddetçe kendi nefsine hakim olur?..

Kendini kötülüklerden alıkoyar..

Aynı zamanda çevresini de bu seçkin ahlakıyla etkiler...

Çevredeki insanlara örnek teşkil eder..

Onları kendi safına çeker..

Sevgili okurlar..

İşte bu duygu ve düşüncelerin rotasında üç günlük yazı serimize başlık olarak;  “RAMAZAN AYI, KUR’AN AYIDIR” dedir..

İnanıyorum ki, sohbetlerimizde vurguladığımız “yaşam hakikatlerimize” ilişkin, denir ya “az da olsa”, feyz almış, ders  çıkarmışızdır...

Bu minvaldeki yazı faslımızı burada noktalıyoruz..

Bugün yeni bir başlıkla sizinle hasbıhal edeceğiz..

Çünkü, başlığın “bütünlük” arzıyla ifadesi; çok önemli ve kapsamlıdır, aynı zamanda tarihsel özelliğe de sahiptir..

Dün olduğu gibi bugün de; Ortadoğu’daki İslam coğrafyasını ilgilendiren bir mevzu.. Ki artık, eksenindeki gelişmeler tüm dünyayı ilgilendirdiği gibi kapsıyor!.

Zira, bu projenin odak noktası İsrail’dir..

Yani, her şeyin başında rol oynayan “İsrail’e” dair, yayılmacı devlet politikası ve  projeleridir,

Mihmandarları da, Yahudi emperyalizmidir...

Hedef, Siyonizm’in İslam dünyası üzerinde “hegemonya” kurması ve büyük devlet hakimiyetini oluşturmasıdır...

Bu proje ne bugünün projesi ne de dünün; asırlara dayanıyor..

Yani, birileri istedi, hazırladı projesi değil..

Sevgili dostum deneyimli kalem sahibi Abdurrahman Dilipak, dün Yeni Akit Gazetesindeki yazısına bu konuyu detayıyla taşımış.

Önemli paragrafları burada sizinle paylaşmak istiyoruz.

Bakınız, Sayın Dilipak yazısına başlık olarak “KUSHNER SENARYOSU YENİDEN” ifadesini kullanmış.

***

Sevgili okurlar..

Bundan yüz elli yıl önce Tanzimat Fermanı adı altında garplılaşma (batılılaşma(!)..) projesiyle tarihi Osmanlı devleti, mekir ve hilelerle ele geçirildi..

Devletin bünyesine Siyonist ittifakı altında Ermeni çeteler sızdırıldı...

Kavmiyetçilık aşılandı...

Sözde Turancılık adına yola çıkan jön Türkler, büyük bir ittifakla, Osmanlı imparatorluğunu çökerttiler..

33 yıl gibi uzun bir süre devleti yöneten Ulu Hakan Abdülhamid Han tahttan alaşağı edildi...

Aile efratlarıyla beraber sürgüne tabi tuttuldu..

Çok büyük çile ve işkenceli bir hayatta mahkum edildi..

Devleti ele geçiren üyelerin yüzde 90’ı mason locasına üye isimlerdi..

İttihat Terakki Parti, devleti ele geçirdi...

Osmanlı, dört-beş yıl içerisinde I. Dünya Savaşına sokuldu..

Hiç alakası olmamasına rağmen..

Osmanlı, 21 devlete bölündü...

Ve o büyük cihanşümul devlet tarihten silindi..

Hilafet-i İslamiye’yi ilga ettiler.

Türkiye’nin de plan ve projeleri üç ana çizgi üzerine kuruldu.

Bu proje de tamamıyla İngilizlerin kurguladığı, Siyonist dünyasının egemen kılınmasına yönelikti....

Sekülarizm.

Kemalizm.

Ve CHP’nin siyasi anlayışı Türkiye’ye hakim kılındı..

Bu üç ittifakla, Türkiye yüz yıldan beri oldukça büyük maceralar yaşadı..

Her 10 yılda bir illaki vesayetçi rejimler ikmale getirildi..

Askeri darbeler yapıldı...

Son ihanet ise, FETÖ adı altında Türkiye’ye yapılan suikast oldu..

Yani, 15 Temmuz başarısız darbe girişimi..

Şimdi de yeni bir model ortaya çıkarıyorlar.

Dünkü SÖZCÜ Gazetesinin birinci sayfasında şöyle bir haber vardı.

“YENİ MODELLER PEŞİNDE KOŞMAYI BIRAKIN BUNU UYGULAYIN! ATATÜRK’ÜN MODELİ TÜRKİYE’Yİ KURTARIR..”

Haberin başlığı böyle...

İçeriğinde ise şu ifadeler yer alıyor..

“Atatürk milletin ekonomik sıkıntılarını yerinde tek tek dinlemiş, anında çözüm üretmiş, halkı krizden kurtarmıştı. Bugün yapılması gereken ondan ders almak.

1929’da dünyada yaşanan ekonomi buhranı, Türkiye’de de ağır hissedilmişti. Atatürk halkın sıkıntılarını görmek için 1930-1931’de 2 aşamalı yurt gezisine çıktı. Anadolu’yu karış karış dolaştı. Halkın sorunları not alındı. Çözümler tespit edildi. Bunlar uygulandı, refah geldi.”

Bakınız, sevgili okurlar.

Gazetenin bu haberinden anlaşıldığı gibi, pusuda bekleyen “vesayetçiler” var?..

Haberin kaynağı eski, efsanevi, mason, devşirme, Ecevit’in avukatlarından, Yekta Güngör Özden...

Hasbelkader Ecevit döneminde Anayasa Mahkemesi Başkanlığına getirilen bir isimdi...

İslam düşmanıydı...

Değişik bir mezhebe mensuptu..

Aşırı derecede Atatürkçü geçinen ama Atatürk istismarcısıydı, Yekta Güngör Özden..

Haberin muhtevasına baktığımızda bir kışkırtma, algı operasyonu söz konusu...

Yine Atatürk’ün gölgesinde büyük bir kışkırtma var..

Halkı galeyana getirme var...

Devlet ile milleti karşı karşıya getirme, sinsiliği var!

Oysaki Atatürk’ün zamanında yani 1929’daki Türkiye’nin ekonomisi, söz konusu...

Hala o ekonominin varlığı işliyor...

Maliye gücü Osmanlının birikimidir...

Atatürk de elbette ki elinden geleni yapmıştır, görevini yapmıştır, devlet hizmetini yerine getirmiştir..

Varsa o şeref Atatürk’e aittir.?

Ey Güngör, sana ne!

Niye bugün dile getiriyorsun ki?

Atatürk’ün istismarıyla ideolojiksel din düşmanlığını hala da elden bırakmaman neye delalettir de hele!..

Hesabın ne?...

Hep ifade ediyorum, etmeye de devam edeceğim...

Ülke olarak bizim kurtuluş çaremiz, yine mevcut iktidardır...

Özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğidir..

Onun etrafında toplanıp güç birliği yapmalıyız...

İktidarı din düşmanı, ülke düşmanı, satılmış, çapulcu anlayışlara pabuç bırakmamak gerekir.

Bu da inanan her Müslüman’ın görevidir.

Zira bu çatlak sesler sinsilik üretiyor..

Onun için de, CHP’nin gölgesinde Atatürkçülük gibi fitne bir anlayışı kendine kalkan yaparak yürüyen Bolşevizm ve Bolşevizm’in arkasına sığınan kirli anlayışlara ve darbeci vesayetçilerin gelişmelerine fırsat vermemeliyiz!

* * *

Bakınız, yukarıda Büyük Ortadoğu Projesi dedik.

Bu proje, 19. Yüzyılın ortalarından başlamak üzere İngilizler, Fransızlar ve Siyonist emperyalistler tarafından gizli ittifaklarla Türkiye’yi böylesine müstemleke haline getirmek istediler.

Ve ne yazık ki zaman zaman da hedeflerine ulaştılar, başardılar.

Sohbetimizi burada noktalarken, sözü  Sayın Dilipak Hoca’ya bırakıyorum...

Ortadoğu Projesi hakkında, Kushner projesi başlığı altında Ortadoğu’da, İslam ülkelerinde satılmış piyonlar vasıtasıyla ne oyunlar oynandığını, anlatıyor...

 “Kushner senaryosu, Biden döneminde yeniden güncelleniyor mu dersiniz?

Hicretten hemen önce Hz. Peygamberi öldürmek isteyen Mekke müşrikleri her kabileden bir katil adayı seçmişlerdi. Peygamberimiz onların tuzaklarını gördü ve yatağına Hz. Ali’yi yatırarak Mekke’den ayrıldı. Allah’ın mekr’i gerçekleşti ve Şeytanın oyunu bozuldu. Mekerallahu!

Şeytan hep aynı oyunlarını tekrarlayıp duruyor, ama nasıl oluyorsa birçok kişi bu Şeytanın, örümcek ağına benzeyen köhnemiş tuzaklarına düşmeye devam ediyor. Oysa “ankebut”un ağları çok zayıftır. O ağlar gerektiğinde Hira’da olduğu gibi, müşriklerin gözlerini perdeleyebilir.

Şimdi bir “Kushner senaryosu” gündeme geldi. Ya da nam-ı diğer “Dahlan senaryosu”..

Kushner gidince şimdi yeni bir senaryo gündemde: Ortadoğu’da yeni bir “Şeytan Üçgeni” gerekiyor.”

En derin saygı ve sevgilerimle.