CHP, SABIKA DOSYASINA BİR VUKUAT DAHA EKLEDİ!?


Evet, sevgili okurlar.

Bilindiği gibi Türkiye, yani ülkemiz; doğusuyla batısıyla, özellikle Güneydoğu’da ve Diyarbakır’ımızda tarihi yanlışlıklar gerçekleşiyor.

Ama kimler tarafından?

Parlamentodaki muhalefet tarafından…

Hem de ana muhalefet partisi CHP’nin bazı üyeleri tarafından.

Kamuoyuna maddi ve manevi baskı yaparak, illa ki hükümeti, iktidarı, hatta devleti ve cumhurbaşkanını zor duruma sokma çabasındalar.

Tıpkı tarihi İsmet İnönü’nün, Menderes’in Başbakan olduğu sıralarda, özellikle 1950’den 1960’lı yıllara kadar ve nihayetinde CHP’nin mutat olarak uyguladığı kirli siyasetle, yalan dolan iftiralarla dopdolu açıklamalar yaparak 27 Mayıs darbesini gerçekleştirdi.

Gerçekleştirdi de ne oldu?

Devletin bir Başbakanını, iki tane de Bakanını darağacına götürdü.

Zaten hedefi de oydu.

CHP’nin zorba uygulamasıyla İnönü, yine darbeci, vesayetçi generallerin himayesinde söz sahibi oldu.

Yine fitne, fesat, bozgunculuk unsurlarını devletin bünyesine saçarak, o günlerde ektiği küfür ve dinsizlik tohumunu devletin tüm kurum ve kuruluşlarının bünyesine gizliden ekmişti.

Başınızı fazla ağrıtmayalım.

Tarih tekerrürden ibarettir.

Saklanmayan bir tarih, hiçbir zaman gerçekleri unutmaz, yazar, kaydeder ve günü gelince yalan, iftira ve uydurma siyasetini uygulayan sahibinin yüzüne çarpar.

Tıpkı bugünkü o uzantının mevcudiyeti CHP’de zaten görünüyor.

Kendisi yetmiyormuş gibi, yanına bir de yavru muhalefeti alıp, yetiştirmekte…

O da HDP.

MHP’nin lideri zaten “Mr. No” “Bay Hayır”, her şeye yok çekiyor.

Yola gelmeyen bir Bahçeli.

Allah bu memleketin yüzüne baksın, encamını hayırlarla sonuçlandırsın.

Ama bu tempo böyle devam ederse, ne yazık ki iktidar da, devlet de, ülke de beklenen hedefi yakalayamaz.

Zira Allah’ın her günü bir yalan uyduruluyor ve gizliden gizliye yüzyıllık ekilen bir fitne tohumlarını devlete pahalıya mal ederek, bugün artık fırtınasını biçiyor.

Yani yeniden darbelere çağrı havasını yaratma gayreti içerisinde…

 

* * *

 

İnanın, sevgili okurlar.

CHP’nin bu anlayışı, bu zihniyeti, hele lideri bulunan Kılıçdaroğlu’nun şahsiyeti, özellikle konuşurken simasını görünce bir vatandaş olarak Allah’ın yüceliğine sığınarak, Euzü Besmele çekmekten kendimi alı koyamıyorum.

İlla ki mikrofonların önüne çıkıp konuştuğu zaman Allah hak şahittir, her zaman Euzü Besmele çekiyorum.

Ki Rabbim bu memleketi, bu ülkeyi, bu devleti CHP’nin şerrinden, fitnesinden, ahlaksızlığından korusun diye...

Üç gün önce görsel medyanın ekranlarından izlediğim bir manzara gerçekten çok düşündürücüydü…

Kirlenmiş bir politikanın yüz karası bir manzarayı izledim.

CHP Grup Başkanvekili Levent Gök’ün başını çektiği 25 kişilik bir heyet, eline bir dosya alıp, TRT Genel Müdürlüğü’nü basıyor.

Ve İsmet İnönü ile Atatürk’ün geçmişlerini anlatırken, isimlerini ve görüntülerini küçük göstermişsiniz diye son derecede nefesinin çıkabildiği kadar bağırarak, TRT Genel Müdürü’ne hakaret ediyor ve tehditler savuruyor.

Utanmadan kamuoyu nezdinde bas bas bağırarak, sözüm ona İsmet İnönü ve Atatürk’ü savunuyor.

Hâlbuki hedef o değil.

Hedef; eskilerde olduğu gibi Türkiye’yi yine değişik bahanelerle kaosa sokmak ve infial yaratmak…

Akıllarınca yeni bir terör havası yaratarak, birilerini darbe heveslisi yapmak.

 

* * *

 

İnanın, sevgili okurlar.

Bu tür oluşum ve yapılar gerçekten ahlak dışı, insanlık dışı ve medeniyet dışıdır…

Hele hele TBMM’nin bir üyesi sıfatıyla bunların yapılması, gayriahlâkîdir.

Bunları yapabilmiş olması, inanıyoruz ki hep dokunulmazlık zırhına bürünülmesi sayesinde oluyordur.

Genel Müdür ne kadar nezaket gösteriyorsa da, o bir o kadar zırvalayarak edepsizliğin zirvesine tırmanıyor.

Ama yine ben suçu onlarda bulmak istemiyorum.

Çünkü bunda en büyük suç; mevcut rejimindir, mevcut parlamentonundur, parlamenter sistemindir.

Zira bunca şımarıklığın, saldırganlığın yapılabilmesinin temel nedeni ve cesaretlenmesi, tümüyle anayasadan kaynaklanan dokunulmazlık zırhına dairdir…

Eğer dokunulmazlık zırhı olmamış olsaydı, milletvekilliği sıfatına yakışmayan böylesine şirretliği yapamazdı, devletin resmi kurumuna baskın düzenleyerek, oradaki Genel Müdürü küçük düşüremezdi?

Ne yazık ki “Görünen köy kılavuz istemez” misali…

CHP’nin ve diğer muhalefet partilerin bazı üyelerine hak etmedikleri dokunulmazlık veriliyor ve o dokunulmazlık zırhının arkasına sığınarak, envai türlü edepsizlikler yapılıyor.

Örneğin; Yavru muhalefet partisi olan HDP’nin bayan milletvekili, devletin polisine tokat atıyor. Hakaret ediyor, ama yanına kâr kalıyor.

İşte tüm bunlar gerçekten Türkiye’mizin geleceği için, milletimizin bütünlüğü ve beraberliği için, hiç de iyi ve ahlaki davranışlar değildir.

Bize göre düşünülmesi gereken olay da şu olmalıdır;

Aslında dünkü sohbetimde de ifade etmeye çalıştığım gibi ana muhalefet partisi olan CHP, geçmişe yönelik tarihini okuyor ve o zorba tarihini millete yeniden icra etmek istiyor.

Yine devletin başını bazı belalara sokmak istiyor.

CHP ve onun lideri olan Kemal Kılıçdaroğlu’nun, geriye dönüp bakmaları lazım ki artık bu Türkiye, o günlerin Türkiye’si değil, yeni bir Türkiye’ye bu halk ayak basmıştır.

1923’lü yıllardan 1950’lere kadar olup biten tarihin derinliğine gömülmüş ve hiç açıklanmamış çok önemli tarihi meseleleri hatırlamak istemiyor.

Çünkü günü gününe CHP’nin Kemalizm ve Laisizm’in gölgesinde icra ettiği mezalim, bugün bırakın CHP olma şerefini yaşamayı, bilakis CHP olarak meydana çıkmaları başlı başına tarihi bir skandaldır ve yüz karasıdır.

Başta bir medya mensubu olarak ve hem de Güneydoğu’da yayın yapan bir medya grubu olarak, günü gününe tüm kamuoyu huzurunda ve dünya kamuoyuna "CHP'nin gerçek yüzünü" açıklayacağız.

O zaman halk, bırakın bunlara oy verip de TBMM’ne gönderilmelerini, yüzlerine bile bakmaz.

Lakin, yamuk bir rejimin yamuk bir anayasası gölgesinde ne var ki, "bunlar kendilerine" alan bulabiliyor..

Tabi, gelen giden iktidarların başındaki insanlar de ne gariptir ki, CHP’nin tarihini okumadıkları gibi, kamuoyuyla paylaşma cesaretini de gösterememişlerdir…

Bu zafiyet nedeniyle, Cumhuriyetin kuruşundan, 2000'li yıllara kadar hep "CHP vesayeti" iktidar olmamasına rağmen, iktidarlara hüküm etmiştir.

Unutmayalım ki on dört seneden beri onların karşısına çıkan ve dik duran bir AK Parti iktidarı vardır?

13 sene boyunca Ak Partinin başında bulunan, halkın hissiyatına tercüman olan bir Cumhurbaşkanı muhterem Recep Tayyip Erdoğan?

Ve ondan, AK Parti Liderliği bayrağını devir alan Başbakan Ahmet Davutoğlu..

Halkın şuan onlardan beklentisi, tümüyle anayasanın değiştirilmesi…

Rejimin bir sivil rejim haline getirilmesidir..

Eğer bu sağlanmış olunursa, CHP ve onun zihniyeti artık tamamen "tarih sayfalarına" gömülecektir.

Hem de lideri durumunda bulunan Kılıçdaroğlu ile beraber.

 

* * *

 

Bakınız, sevgili okurlar.

Kupürüyle beraber CHP’nin tarihi kirliliğini size sunmak istiyorum.

Evet.

Muzaffer Gökmen kaleme almış.

50 yılın tutanağı.

Hürriyet yayınlarının tarihi bir tespiti…

Türkçeden Arapçaya çevrilmiş bir tespit.

Muzaffer Gökmen’in kaleminden çıkan bu tespit şöyledir;

“14 Kasım 1925’te Sivas, Erzurum, Maraş ve Rize’de yapılan baskıcı, zorba bir uygulamanın bilânçosu.

Bu dört ilimizde 12 sene içerisinde 5216 şahıs darağacına götürülmüştür.

Bu şahıslar, bu illerin başta ulema ve diğer ileri gelen inanan şahıslar olmak üzere…

Sadece Şapka Kanunu’ndan dolayı bunca insan asılmış.

Hatta bunu itiraf eden Cellât Karaali’nin ifadesi olarak basına yansıtılmıştır.

16.07.1930 tarihinde o günün Cumhuriyet Gazetesinin manşete taşıdığı haber şöyle;

‘Doğu Anadolu’da 1500 insan, dönemin jandarmasının baskınından kaçarak, Ararat dağı mağaralarına sığınmış olan insanlara gazete şu manşeti atmıştır.

‘Elfun ve hamse mieti şakiyyin ila mağarati ceberi ararat”

‘Ararat dağının mağaralarına bin beş yüz şaki sığınmıştır”

Masum ve fitneden kaçan insanlara şaki diyen dönemin malum Cumhuriyet Gazetesi günümüzde de mevcut yayınlarıyla aynı kirliliği bünyesinde taşımaktadır.

Bu her iki haberin kupürlerini sizinle paylaşıyorum.

Değerlendirmesi size ait.

En derin saygı ve sevgilerimle.