ÇIKAR KARŞILIĞINDA İBADET YAPILMAZ!? (VI)
Sevgili okurlar.
Hiç kuşkusuz ki semavi dinler arasında en mümtaz ve en seçkin din, yüce İslam dinidir.
Onun içindir ki Cenab-ı Allah, Âl-i İmrân suresinin 19. Ayetinde şöyle buyuruyor;
“İnne-ddîne ‘inda(A)llâhi-l-islâm”
“Şüphesiz Allah katında din İslâm’dır…”
***
El hak…
Çünkü İslam dini, kendinden önceki dinleri iptal etmiştir.
Her insanın buna inanması ve bunu hayatının her alanında yaşayıp, hissettirmesi gerekir... İnanmayan, onu hayatına idame edip, uygulamayan Müslüman değildir ki olamaz da...
Maalesef, o kâfirdir.
İnanıp uygulamayanlar da Allah korusun “ya münafık olurlar ya da fasık olurlar...”
İslam’ın ana ruhu, emir ve yasaklarının yerine getirilmesidir.
Yasak olanı yapmamak, kaldırmak, toplumun hiçbir kesiminde bulundurmamak gerekir.
Emr-i maruf…
Yararlı olan her şeyi de bireyden tutun da toplumun tüm kesimine ulaştırmak gerekir…
Öğretmek gerekir…
Talim ve terbiye eğitimini vermek gerekir…
Kur’an’ı okutmak ve öğretmek gerekir.
Mübarek bir aya giriyoruz.
Ramazan-ı Şerif.
Bu ayda Kur’an inzal olmuştur.
Kadir gecesinde gelmiştir.
Bu ayda gelen bu Kur’an, tarih boyunca bütün dünya ilim ve bilim literatürlerine meydan okumuştur.
* * *
Sevgili dostlar.
Kur’an’ın nüzul anından itibaren bugüne kadar ki kıyamete dek bütün insanlığa ve batıl düşünce ile ideolojilerine meydan okumuştur…
Herkesi ama herkesi, gerçekçiliğe davet etmiştir.
İşte, Bakara Suresinin 23 ve 24. Ayeti...
Bakınız mealine bize nasıl da sesleniyor…
“23- Eğer kulumuza (Muhammed’e) indirdiğimiz (Kur’an) hakkında şüphede iseniz, haydi onun benzeri bir sûre getirin ve eğer doğru söyleyenler iseniz, Allah’tan başka şahitlerinizi çağırın (ve bunu ispat edin).
24- Eğer yapamazsanız -ki hiçbir zaman yapamayacaksınız- o hâlde yakıtı insanlarla taşlar olan ateşten sakının. O ateş kâfirler için hazırlanmıştır.”
***
İşte Kur’an bu mübarek ayda inmiştir.
Kur’an inerken de Arap yarımadasındaki putperestlere ve onların batıl şairlerine karşı meydan okumuştur.
Size okuduğum ayet-i kerime ile meydan okumuştur.
Ayetten anlaşılan budur ki Kur’an’a inanmayanlar varsa onun inzalini hafife alanlar bilmeli ki “hak yolundan” sapanlardır…
Ki Kur’an da “sapkınlara karşı” hep meydan okumuştur…
Öyle bir ateş ki onun yakıtı insan ve taştır.
Taş bir ateşe yakıt olursa ondan daha sert yanıcı bir şey yoktur.
Kefere müşriklere meydan okumuştur Kur’an!
Onlara hatırlatmıştır.
“Kendinize gelin” dercesine uyarmıştır.
***
Müslümanlar olarak, Kur’an bizim kitabımızdır…
İnanmışız ve de inanıyoruz.
Kıyamete kadar bağlı kalıyoruz ve uyguluyoruz.
Emir ve yasaklarını kesinlikle uyguluyoruz, uygulamalıyız.
Uygulayamazsak maalesef küfür girdabına düşeriz.
Zira Kur’an şefaatçi olmazsa Cenab-ı Allah, başka hiç kimseyi şefaatçi yapmaz.
Kur’an bir hidayet kaynağı olarak Hz. Muhammed (S.A.V)’in kalbi üzerine vahiy olarak inmiştir.
İnsanlar kendine çekidüzen versin diye emir ve yasaklar getirmiştir.
Bu itibarla istikametimizi daima sağlam tutalım...
Kur’an’ın hükümlerine karşı daima uyanık duralım.
Kur’an hükümlerini aramızda uygulamayı ihmal etmeyelim.
O zaman Kur’an bize sahip çıkar.
Aksi takdirde Kur’an bizi bıraktığı zaman hem maddi hem manevi olarak en derin uçurumlara yuvarlanıp gideriz…
Hem bu dünyada manevi olarak hem de ahirette fiilen uçuruma düşeriz...
Allah korusun…
***
Kur’an ilahi kelamdır.
İlahi kelama iman getirmişiz, uygulamaya geçmeliyiz.
Ailemize, çocuklarımıza o Kur’an’ı tebliğ etmemiz lazım.
Talim ve terbiyesiyle yeni neslimizi yetiştirmeliyiz.
Bir toplum, Kur’an’ı çocuklarına, gençliğine öğretmiyorsa veyahut ikinci plana atıyorsa o toplumun hali perişan olur.
Denenmiştir ve hal-i âlem meydandadır, görüyoruz.
En derin saygı ve sevgilerimle.