CUMHURİYET, MEŞVERET, HÜRRİYET! (V)

Evet, sevgili okurlar.

Bundan önceki yazımızda da sizinle paylaşmak istediğimiz ülke meselelerinin can damarı durumunda olan terör odaklarının tespit edilip, ortadan kaldırılma hususuydu.

Keza yüz yıllık bir geçmişe yönelik yakın tarihimizdeki birçok olayın birçok nedenlerle tersyüz edildiği hepimizin malumudur…

Gerçek yüzünü saklayıp, kirli yüzünü makyajlayıp parlatmak isteyen nice putperest anlayışa sahip olan, laikçi ve Atatürkçü geçinen ne idügü belirsiz insanlar söz konusu…

Netice itibariyle ülkemizi terör odaklarının hegemonyasından bir türlü kurtaramamış olmamazın temel nedeni; "işte bu fitne unsurları ve devşirmelerin" varlığıdır…

Dost görünüp düşmanca muamele eden nice batı emperyalist küfür dünyasının satılmış kefereleri, dün olduğu gibi bugün de bu memleketin kaderiyle oynamaktadırlar ve oynamışlardır.

Ve oynamaya da devam ediyorlar..

Ne yazık ki hakikatler tersyüz edilip makûs bir kadere çevirmiş durumdadır.

Batılılaşma hayranlığıyla kendilerini batının pis emperyalizminin kucağına düşürdükleri gibi ülkeyi de, memleketi de, insanları da aynı o minval üzere batının hegemonyası altına sokmak için ellerinden geleni yapmışlardır.

Batı küfrünün hayranları durumunda olan böylesine hain komiteler, ne yazık ki hala da Türkiye’mizde varlıklarını sürdürmektedirler..

Resmiyetimize girmişlerdir…

Siyasi partiler durumuna gelmişlerdir..

TBMM’ne girmişler…

Tarihi meşhur altı oklu CHP’nin birer yan odası durumunda faaliyet göstermişlerdir…

Bu siyasi oluşumlar ve yapılandırmalar, ne çare ki yıllar yılı bu memleketin, bu fedakâr insanların vermiş olduğu vergilerle bütçe temin edip, o bütçeyle geçiniyorlar ve devlet bunlara imkân tanımış durumda.

Oysaki bunların işleri, güçleri terör yaratmak, kan dökmek, masum insanların gözyaşlarını akıtmak.

Hedef buyken, batı dünyasının ıstılahıyla bilinen demokrasi adı altında anayasal ve kanunlar çerçevesinde işleri iştir, her şeyleri yerinde, bol miktarda maaş teminleri ile milletin sırtından geçinmekle beraber, Kandile veyahut terörün diğer kamplarına bütçe temin ediyorlar.

Hem de parlamentonun üyeleri olarak bunları yapmaktadırlar…

İşte geç de olsa bunun farkına varan tek bir insan oldu, o da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır.

Bu kirli milis çeteler batı dünyasının gammazlığı ve kumandası altında hareket ediyorlar..

Onların nam-ı hesabına Allah’ın her günü ülkenin birçok yerlerinde katliamları gerçekleştiriyorlar.

* * *

Nitekim bunun en bariz örneği;

İki gün önce Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde eski Polis Okulu yakınında 3 tonluk bomba yüklü bir araç gerçekleştirdikleri "bombalı saldırı" olayı...

11 insanın kanına girdiler.

100’lerce insan yaralandı.

Binalar çöktü.

Tıpkı 6 ay süren Sur ilçesindeki oluşan hendek-barikat terörü gibi…

Nice aileler evsiz barksız kaldı.

Her ne kadar Sayın Cumhurbaşkanımız, dün yine yüksek sesle, gür bir sedayla batıya sert çıkarak haykırışlarını millete bildirdiyse de ne yazık ki yıllar yılı paslanmış bayat bir anlayış bir türlü devletin resmi arşivlerinden silinmiyor.

Hala batıyı dost gibi görenler var…

Evet, sevgili okurlar.

Böyle inanmalıyız ki;

Eğer Erdoğan’dan önce devletin mekanizmasını elinde tutan Cumhurbaşkanları, Başbakanlar ve gelip giden parlamento üyeleri batı dünyasının gerçek kimliklerini görmüş olsaydı, tanımış olsaydılar, bugün bu ülkenin başına bu tür terör belaları kol gezmezdi…

Musibetler yaşanmazdı..

Ama heyhat!

Ne yazık ki hiç de öyle değil.

Tam tersine, seçilmiş, yani masonik localardan çıkmış nice Başbakanlar ve Cumhurbaşkanları gördük ki hep göz yumdular.

Batı hayranlığı deyip, başka bir şey demediler.

***

Bakınız…

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, dün batıya çok sert eleştirilerde bulunarak şöyle dedi;

“Çok iyi tanıdım onları. Artık hücrelerini okuyorum. Onlar bana 'diktatör' demiş hiç umurumda değil”

Evet, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Üsküdar'da düzenlenen Sağlık Bilimleri Üniversitesi Fahri Doktora Tevdi törenine katıldı.

Erdoğan, HDP’li vekillere de düzenlenen operasyon sonrası gelen eleştirilere de değinerek, şunları söyledi;

“En son işte yaşanan olaylarda Avrupalı bakanlar Türkiye'ye hücum ediyorlar, buraya gelip gidiyorlar.

Malum partiyi gidiyorlar ziyaret ediyorlar.

Ne olacak yani, gelip gidecekseniz.

Buradaki kararı mı değiştireceksiniz.

Burada hukuk var.

Biz bunlara bir şey söylediğimiz zaman diyorlar ki 'Biz hukuk devletiyiz, dolayısıyla biz hukuka müdahale edemeyiz, hukuk bağımsızdır, tarafsızdır.'

Eee senin ki tarafsız, bağımsız.

Bizdeki hukuk, guguk mu?

Bizim ki de tarafsız bağımsız.

Sen nasıl saygı istiyorsan bize de saygı duyacaksın.

Kusura bakma”

* * *

İşte, bu ders-i ibret olmalıdır.

Anlayana bu sözler yeter de artar bile.

Ama gerçekten anlayana…

Anlamayana ne desen de hava.

Evet, gerçekten Cumhurbaşkanı artık batı dünyasını çok iyi tanımış, çok iyi tanıdığı için de onları hiçe saydığı gibi, alnı açık başı dik durmaktadır.

Bu millet, bu Cumhurbaşkanının imandan gelen kahramanlığını tebrik ediyor, kutluyor, yanında yer alıyor ve dua ediyor.

Ama ne yazık ki gelip giden hiçbir Başbakan, hiçbir Cumhurbaşkanı mertlik göstererek meydanlarda küfür dünyasına meydan okuyamamıştır.

Okumuş olsaydılar, bu memleket çoktan CHP’nin şeflik ve dipçik hegemonyasından ve kirli putperest laikçi Kemalist geçinen hıyanetlik hareketlerinden, keferelerin şerrinden kurtulmuş olacaktı.

Ama Allah’a güveniyoruz ve ümit varız ki Erdoğan en yakın zamanda milletin izzet ve istekleri doğrultusunda Cumhurbaşkanı yerine Devlet Başkanı olacaktır…

Söz Allah’ın sonra da onun olacaktır.

En derin saygı ve sevgilerimle.