DOMUZDAN POST, GÂVURDAN DOST OLMAZ!
Evet, sevgili okurlar.
Üstat Bediüzzaman Hazretleri, Avrupa’yı ikiye ayırarak
şöyle tarif ediyor;
“Avrupa’nın faydalı tarafı var, zararlı tarafı var."
Teknoloji medeniyetini insanlığa kazandıran Avrupa,
teknolojisinden dolayı faydalı ve zararsız görünüyor.
"Elbette ki beşeriyete teknolojik medeniyetini
kazandıran Avrupa medeniyeti faydalıdır.
Ama teknoloji medeniyeti adı altında beşeriyete
hükümranlığını sürdürüp, ülkeleri yok etme pahasına acımasızca katil yapmak,
insanları kökten öldürüp yok etmek, esir almak, ülkeleri istila etmek isteyen,
Avrupa’yı da lanetliyorum” diyor Üstat Bediüzzaman Hazretleri.
***
Üstat şöyle devam ediyor;
“Ey Avrupa!
Şellet yeminuki", senin sağ elin kırılsın.
Kör dehanla insanlığı esaret altına alıp iman ve tevhit
inancı nazarında insanları baskıcı yollarla kendine esir alarak bütün dünyayı
birer müstemleke ve sömürü olarak kullanman sana hayır getirmez, uğur getirmez.
Bilakis kendine lanet okutuyorsun.
Şeytanın görevini üstlenmiş gidiyorsun”
Böylece Üstat Bediüzzaman bu şekilde uzun uzadıya batı
dünyasını lanetlerken, gerçekten sadece insanlığa faydalı teknolojiyi
gerçekleştiren bir Avrupa’yı da faydalı görüyor.
Ancak, sömürgen, müstevli, haçlı bir Avrupa’nın testis
inancı, yani "üçlü ilah" inancına dayalı haçlı emperyalizme yönelik
dünyayı esir almasına da lanet getiriyor.
***
Tıpkı Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Fatih
Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi mezuniyet töreninde Avrupa Birliği’ne yönelik
yaptığı eleştiri gibi..
Erdoğan şöyle seslendi.
“Biz İngiltere gibi de değiliz onu da söyliyim.
Bize de sinyal gönderiyorlar '3 bin yılına kadar
Avrupa'ya giremez' diyorlar.
Bir araya geldiğimiz zaman böyle demiyordun Cameron.
Eee ne oldu şimdi?
Yarın bizi gerekçe göstererek oradan Avrupa Birliği'nden
çekilmeme kararı çıkacak.
Türkiye bu değil.
Türkiye'ye resmen sene 1963’te söz verdiniz.
Hala oyalıyorsunuz.
Niye oyalıyorsunuz?
Söyliyim, ey Avrupa siz bizi halkının büyük çoğunluğunun
Müslüman olduğu için istemiyorsunuz.
Bize açık açık söylemişlerdi.
Biz de biliyorduk ama samimiyetimizi göstermek için
denedik.
Ayrımcılık bunlarda var.
Şimdi sıkıntı farklı yerlerde.
AB bize verdiği sözü yerine getirip terör örgütü gibi bir
konu yüzünden geri çevirecekse biz bunu milletimize rahat rahat, anlatırız.
Biz de millete gideriz. 'AB ile müzakerelere devam mı,
tamam mı?' diye sorarız”
***
Evet, sevgili okurlar.
Sayın Cumhurbaşkanı yerden göğe kadar haklıdır.
Keşke diğer devlet adamlarımız da böyle düşünebilseydi.
Bu inançla, bu izanla, bu sadakatle, bu cesaretle
Avrupa’ya hitap eden Türkiye’nin bir Cumhurbaşkanı vardır.
Dünya kamuoyu nezdinde bizim için gerçekten bir gurur
kaynağı olmalıdır.
Zira şimdiye kadar gelen giden Kemalist, laik düşünceye
sahip devlet adamlarının hiçbirisi bu düşünceyi kamuoyuna açıklamamıştır.
Ama bugün Recep Tayyip Erdoğan’ın batının karşısında
dimdik ayakta durarak, bu haykırışlarından dolayı tüm milletinin teveccühünü
kazanmıştır.
Ve bu millet, varıyla-yoğuyla Cumhurbaşkanının
yanındadır.
Eğer “AB ile müzakerelere devam mı, tamam mı?” diye sorması
halinde, onun arzuladığı gerçek doğrultusunda millet gerekeni söyleyecektir.
Bilakis Türkiye şimdiye kadar Avrupa Birliğiyle ilgili
çok geç kalmıştır.
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, zaman zaman bu köşede kaleme
aldığım Kur’ana dayalı bir gerçeğin aynısına inanıyor ve tatbik ediyor.
***
Evet, “Tevbe” suresinin 7. ayetinin yüce meali şöyledir;
“Mescid-i Haram yanında kendileriyle antlaşma
yaptıklarınızın dışında, o (sözünden dönen) müşriklerin Allah katında ve
Resul'ünün yanında nasıl (geçerli) bir sözleşmeleri olabilir? Şu halde o
(anlaşmalı olanlar), size karşı (doğru) bir tutum takındıkça, siz de onlara
karşı doğru bir tutum takının. Şüphesiz ki Allah, kendisine karşı sorumluluk
bilinciyle yaşayanları sever”
8. ayetin yüce meali ise batının yani haçlı Hıristiyanlık
anlayışının hiçbir zaman İslam’a ve Müslümanlara dost olamayacağını, acımayacağını
ve ağızlarıyla güzel şeyler konuşuyorlar ise de o göstermeliktir, kalpleri tam
tersine ve çoğunlukla onlar gerçek yoldan saptırılmış insanlardır.
***
Bakınız, 8. ayetin yüce meali aynen şöyle;
“(Başka) nasıl olabilirdi ki? Eğer (düşmanlarınız) size
üstün gelselerdi (size karşı) ne bir sorumluluk ne de bir koruma yükümlülüğü
taşıyacaklardı. Onlar size dilleriyle yaranmaya çalışıyorlar ama kalpleriyle
kötülüğünüzü istiyorlar. Onların çoğunun karakteri bozuktur”
***
9. ayetin meali ise;
“Basit bir kazanç uğruna Allah'ın ayetlerini gözden
çıkardılar ve halkı O'nun yolundan alıkoydular. Gerçekten onların yaptıkları
şeyler ne kötüdür”
***
10. ayetin ise daha fazlasıyla Avrupa’nın iç yüzünü
açıklamakta olduğu bilinmelidir.
Ve inanıyoruz ki Cumhurbaşkanımız bu ayetlerin
paralelinde hareket ediyor.
10. ayetin meali ise aynen şöyle;
“Onlar bir mü'min hakkında ne bir yemin ve ne de
yükümlülük (antlaşma) gözetirler. İşte onlar saldırganların ta kendileridir”
***
Evet, sevgili can dostlar.
Batı dünyasının gerçek yüzü bu olup onların güleryüzüne
aldanmamak gerekir.
Aldanan her kim olursa olsun, kendini aldatmış oluyor.
Zira büyüklerimizin bize miras olarak bıraktığı bir
slogan var;
“Domuzdan post, gâvurdan dost olmaz”
En derin saygı ve sevgilerimle.
Hayırlı Cumalar…