DÖNMELERLE DOLU İSLAM DÜNYASININ HALİ!?

Evet, sevgili okurlar.
Bilindiği üzere, Mescid-ül Aksa bugün esaret altında.
Maymunlaşmış, hain bir terör devletinin tasallutu altında inim inim inliyor ve bununla beraber gökle zemin inleyerek ağlıyor.
Zira İslam’ın ilk kıblesi olan, Peygamberlerin makar ve makamı durumunda bulunan bu kutsal mekân, İslam’ın gerçek yüzüdür.
Efendimiz (s.a.v)’in Mekke-i Mükerreme’den gece yarısı Cebrail-i Emin vasıtasıyla buraka bindirerek gözünü kırpma yakınlığı kadar oraya inmesi ve birçok Peygamberle selamlaşması, daha sonra Huzur-i İlahiye uluc etmesi, İslam’ın azametini, izzetini, yüceliğini ve seçkinliğini ortaya koymaktadır.
Yani seçkin bir din olarak yeryüzüne gönderilmiştir.
Bu kutsal mekânlar, yeryüzünde Alaim-i İslamiye denilen İslam’ın şan ve şerefini temsil eden birer sancak durumundadırlar.
Mekke Mescid-ül Haram, Medine Mescid-ül Nebevi başta olmak üzere Mescid-ül Aksa ve yer yüzündeki tüm Mescitler ve Medreseler, İslam’a bir ab-ı hayattır, can suyudur ve Allah tarafından konulan temel ilkelerdir.
Başta Allahû Teâlâ bu camilerin koruyucusu olmakla beraber bir emanet olarak tevdi edilmiş ilahi emanetlerdir.
Ve İslam dünyasının bu camilerin, bu Mescid-ül Aksa’nın, bugünkü bu duruma düşmesi fiilen İslam dünyasının bir mağlubiyeti demektir.
Bize göre Mescid-ül Haram da, Mescid-ül Nebevi de fiilen olmasa bile hükmen Amerika’nın temsilcisi durumunda olan Suudi hükümetinin tasallutundan kendini kurtaramıyor.
Bu terör devletinin tasallutu bize göre İslam dünyasının bir imtihandan geçmesidir.
Acaba yeryüzündeki İslam dünyası bu imtihanı kazanır mı?
Bize göre kesinlikle kazanmaz.
Zira bugünkü İslam dünyası kökten İslam’a bağlı olmadığından dolayı peşinen bu imtihanı kaybetmiş durumdadır.
Mescid-ül Aksa’ya göz diken küfür dünyası da bu inançta olduğu için, oldukça şımararak edepsizce ilerliyor.
Bugün yeryüzünde İslam dünyası her ne kadar 7 milyar civarında varlığını gösteriyor ise de kesinlikle bu şeklidir, bu asli değildir.
Geçenlerde de yine açıklamaya çalıştığımız bilimsel bir kaziye şudur ki her şeyin değeri kıymetindedir, kametinde değildir.
Nice nice azınlıkta olan kavimler tarih boyunca çoğunlukta olup batıl yolda yürüyen kavimlere, toplumlara galebe çalmıştır.
Tıpkı bugünkü emperyalist dünyanın İslam dünyasına galibiyeti gibi…
* * *
Bakınız, sevgili okurlar.
İslam dünyasının dizginini eline alan iktidarlar, yönetimlerin genellikle olmasa bile çoğunlukta olanlar başta siyaset arenasındaki görünümleri öncelikle ve özellikle kişisel rant, politik oyun, makam, mevki, şan ve şeref ön plandadır.
Oysaki böylesine bir çoğunluk, hükmen azınlık durumundadır.
Düşünün, Hazreti Ömer’in hilafetindeki İslam’ın çok kısa bir süreç içerisinde yeryüzünde nasıl hâkimiyet kazandığını ve kimin sayesinde olduğuna tarih şahittir.
Yalan söylemeyen tarih, daima insanlara aydınlık getirmiştir.
Ama inkârcı ve yalan söyleyen tarih, insanların önünü kapatmıştır ve karanlık getirmiştir.
O Ömer ki Halifedir, hem de 2,5 sene gibi kısa bir süreç için.
Yeryüzünün 22 tane ülkelerini devletleriyle beraber fethetmiş bir İslam Halifesi.
O Ömer ki giydiği Halifelik cübbesinde 24 yama vardı.
O Ömer ki mesken olarak ailesiyle barındığı ev, tek katlı samanlı çamurdan yapılmış bir evdi.
Saraylar değil, sürmeli kaftanlar değil, 7 yıldızlı otellerde değil.
Bin daireli beyaz saraylar bile değildi..
Yirmi dört saatte iki saat uyuyan o Ömer.
İşte o Ömer, kısa süreç içerisinde 22 devleti İslam’a kazandıran bir İslam büyüğü.
Yeryüzünün Halifesi.
Fethettiği ülkelerin başında gelen Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans), ikincisi Sasaniler (İran Devleti).
Diğer 20 devletin hepsi de bu iki İmparatorluğa bağlıydılar.
İşte o günkü devrisaadetin İslam devleti.
Yani çok azınlıkta olan bir İslam ordusu ve bugünkü 7 milyardan ibaret olan bir ümmet ve başındakiler.
Ve bu İslam ülkeleri olarak geçinen bu toplulukların hemen hemen hepsinde kan var, terör var, ilkesizlik var.
Zira yönetimler içerisinde ya Masonik dev kafalar vardır veya da yolsuzluk, rüşvet ve adam kayırma söz konusudur.
Ciddiyet yok.
Tıpkı Suriye, Irak, Mısır ve Kuzey Afrika’nın diğer devletçikleri, Afganistan, Pakistan ve Rusya’nın Türkî Cumhuriyetleri gibi vs. vs.
Bu İslam dünyasının haline gülmek değil, ağlamak gerekir.
Ne kadar çoğunlukta olursa olsun, iktidarların hiçbirisi neredeyse muktedir olmamıştır.
* * *
Hele bu Türkiye’mizin haline bakın.
Sabah başka bir havada, akşam başka bir havada.
Kulvar hep değişiyor, terör başını almış gidiyor.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da artık güpegündüz şehirler arasında silahlı çatışmaların varlığı söz konusu.
Sormazlar mı?
Ey iktidar, ey devlet! Neredesiniz?
Evet, sevgili okurlar.
Dün Risalehaber.com adlı internet sitesinde şöyle bir yazı okudum.
Gazeteci Nevzat Çiçek’in kaleminden çıkan bir yazı…
“Be namaz İslamcılar, yolunu şaşıran cemaatler!”
Bu yazı gerçekten ciddi bir yazıdır.
İnsanlarımızın nabzını tutmuş ve herkesi ilgilendiren bir yazıdır.
Yazı üç sayfadan ibarettir ki ancak birkaç başlıkla sizinle paylaşmak isityorum.
***
Evet, Sayın Çiçek'in TimTurk’teki yazısı.
“İslamcılar için "Bugün İslam’a karşı bir İslam anlayışı gibi İslamcılara karşı da  dönme, Kemalist, koltuk, milliyetçi, İktidar  ve Benamaz İslamcıların saldırılarını görüyoruz" ifadelerini kullanan Çiçek, cemaatler için de şöyle diyor:
"Türkiye’deki cemaatlerin çoğu AK Parti iktidarında, yeni Türkiye’nin özgürlük alanını sonuna kadar kullanmak, alternatif eğitim modelleri oluşturmak, gençliğe yönelmek, yeni eğitim sistemleri ortaya koymak, toplumun entelektüel seviyesini daha da yükseltmek yerine farklı bir yola saptılar."
TÜRKİYE'DEKİ İSLAMCILARIN HALLERİ
Türkiye’de AK Parti iktidarı ile birlikte bir çok işadamı, yazar, çizer, sanatçı, ideolojik dönme, STK temsilcisi, akademisyenler, seküler yaşamın ikonları birden karşımıza İslamcı olarak çıktılar… Çünkü bu zamanda İslamcı demek AK Partili demekti ve mahalle değiştirildiği için AK Parti’de bir çok kapıyı açıyordu. Bunlara biz “Dönme İslamcılar” diyoruz.
Mevlana’nın Pergel Metaforu gibi bir ayağı geçmişten itibaren yaşayışıyla, bedel ödemesiyle ve ilkelerinden tavizsiz şekilde yaşamını sürdürmeye çalışan “Hakiki İslamcılar” dönme İslamcılar tarafından geçmişte kalmakla, yeni Türkiye’yi okuyamamakla, çoğulculuğa inanmamakla suçlandı ve bunlar küstürüldü. Bu küstürme bunların AK Parti’den uzak tutulmasına yol açtı ve bunlar da daha çok içe kapanarak bir şeyler değiştirmeye çalıştılar.
Eski militan İslamcıların bir kısmı devletin sahibi olduklarına inandılar ve çürümüş, değiştirilmesi gereken yapıları değiştirmek yerine, zihniyetle uğraşmak yerine adam değiştirerek sisteme daha çok sahip çıkmaya başladılar. Bu İslamcılar ise nasıl olsa geçmişte yaptığımı bizim mahalledekiler konuşamaz, ne yaptıysak beraber yaptık, götürdüysek beraber götürdük mantığıyla yeni  “Kemalist İslamcı”  olarak karşımıza çıkartıldılar.
Kemalist İslamcılar kabuk değiştirerek öteki mahalleye yaranmak için hem eskiyi hem de mevcut durumu kötülemeye başladılar. Öyle ki, bu insanlar AK Parti’nin ilk dönemlerinde atandıkları bütün kamu kurumlarını çarçur etmekten, kul hakkı yemekten çekinmemişler ama AK Parti onları görevden alınca birden demokratik kültürü hatırlamışlar ve yapılanın yanlış olduğunu ifade etmeye başladılar. Kısacası bunların İslamcılığı “Koltuk İslamcılığı” olarak karşımıza çıkıyor. Cemaatteki, iktidardaki, iş yaşamındaki veya STK'lardaki görevlerini kaybedince hakikati söylerler”
* * *
Evet, sevgili okurlar.
Günümüzdeki olup bitenleri yansıtan bu yazıya katılmamak mümkün değil.
Nevzat Çiçek Bey’i bu yazmış olduğu yazıdan dolayı tüm kamuoyu nezdinde tebrik ediyorum.
Gerçekten “Dönme İslamcılar” basmakalıp, şekilci ve kendilerini akil insanlar olarak nitelendiren sözüm ona kanaat önderleri.
İkide bir televizyon ekranlarında utanmadan halkın karşısına çıkıp, süreçten bahsedip, Hükümetle PKK arasındaki Barış Süreci’nin kahramanları olarak geçinen birçok yoz beyinler.
Bunlar, bu partiyi nereye götürüyorlar.
Onlar zannediyorlar ki gerçek manada yüce İslam dinine gönül vermiş, inançlı, muhafazakâr bir toplumun oyları çantada keklik gibidir.
180 derece fır değişime giren ve son zamanlarda hukuku, adaleti tersyüz edip, yani Türk Adaletine deyim yerindeyse kara şal çekip, Ergenekon ve Balyoz sanıklarını bir çırpıda “hak ihlali” adı altında Anayasa Mahkemesini bir fetva mercii olarak kullandılar.
Bakalım bu memleketin sonu ne olacak?
İnanın, sevgili okurlar.
Benim hiçbir siyasi partiye güvenim kalmadı, itibar da etmiyorum.
Zira Sayın Çiçek’in dediği gibi “Müslüman geçinip de basmakalıp dönme İslamcılar olmak üzere her gün biraz daha kılıktan kılığa girip yüz değiştirenler bu memleket için yarar yerine zararlı birer yaratık olarak görünüyorlar”
Doğu ve Güneydoğu Anadolu insanları bayramı buruk olarak geçirdiler.
Karanlık bir hal yaşandı.
Kan akıtıldı, gözyaşları döküldü.
Hem de 3 günde 40-50 kişinin ölümü..
Yine bildik sloganlar.
Sonra da hiçbir şey olmamış gibi parti teşkilatlarını yokluyorlar.
Evet, dönme İslamcılar, basmakalıp İslamcılar, samimiyetsiz görüntüden ibaret İslamcılar, bize göre en büyük tehlikedirler.
En derin saygı ve sevgilerimle.