EKONOMİKSEL SIKINTILARIMIZ=FAİZ VE KUR FACİASI!

Sevgili okurlar...

Herkesin malumudur “ekonomide” yaşanan ve derin hasarlara yol açan sıkıntılar, buhranlı bir dönemi yaşatıyor...

Devlet ve millet tedirgin..

Hayat pahalılığı, döviz kurundaki operasyonel gidişat, “durdurulamıyor?”...

Hükümet zor durumda..

Ne yazık ki “zor dönemlerin” dostu olması gereken, muhalefet…

Özellikle de, ana muhalefet nerdeyse “zil takıp” oynayacak derecede sevinç içerisinde...

***

Gerçek şudur ki dört bir taraftan, Türkiye saldırı altındadır..

Ekonomik..

Sosyal..

Siyasal..

Hatta kültürel diyebileceğim bir noktada, hükümeti alaşağı etmek adına organize edilen planlar, bir bir operasyonel faaliyete dönüşüyor...

Batı dünyası...

Ki özellikle ABD, Recep Tayyip Erdoğan’ın 20 yıllık süre gelen iktidarını, dün olduğu gibi bugün de “içine” sindiremiyor..

Bir an evvel “iktidardan” gitmesi için tatbik edilen bir dizi plan oluşturulmuştur..

Ama hiçbiri, sonuç getirmemiştir...

***

Hep ifade ediyorum “ağacın kurdu ağacın içinden değilse” o çınar ağacı yıkılmazdır..

Kurt içten çıkan ise çürüme kaçınılmazdır..

Nitekim son planların “yıkıcı ve yıpratıcı” olması içteki ihanet şebekelerinin varlık göstermesidir!...

Dış güçler, içteki hıyanet erbaplarıyla, birer ajan durumundaki muhalif oluşumları kullanarak, medyanın zehirli kalemlerini sahaya sürerek, algı üretiyorlar..

Ki TÜSİAD gibi sermaye baronlarını da “vesayetçi” kimlikle “belki bir yerleri gaza getirerek iktidarı devirebiliriz” planı sahneleniyor...

Ekonomiksel sıkıntı bir plandır..

Ülkeye tuzaktır..

Ve bu kirli planın oluşturduğu tuzak bir süre daha varlık gösterecek gibime geliyor...

Siyasal iktidar, üstesinden gelecektir..

Özellikle Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, ümit var olunuz ki er ya da geç bu işin içinden “alnının akıyla” çıkacaktır?

Erdoğan’ın derin siyaseti ve siyasetteki satranç oyunundan başarıyla galip geleceği ümidindeyiz.

Ancak sabır gerekli..

Ki sabır her şeyin başıdır.

“Es-sabru mif tahul farac”

“Sabır daima rahatlamanın çıkış yoludur ve anahtarıdır.”

CHP’nin özellikle liderinin ve o yolda giden kirli medya düşüncelerinin balonları sönecektir, planları da dağılacaktır..

Yeter ki, kurulan tuzaklara düşmeyelim...

***

Ancak bir de “amma velâkin’imiz” var...

O da şu..

Tüm bu güzel düşünce ve tesellilerimize rağmen iktidar partiye ve hükümete acizane ve dostane bazı tavsiyelerimiz de yok değil var..

Bu tavsiyeleri de “dost acı söyler” şiarıyla ifade ediyorum..

Tarihten bazı örnekler getirerek, ders-i ibret noktasında aktarmak istiyorum..

* * *

Bakınız, sevgili dostlar.

Osmanlı devletini kuran ve koruyan büyük devlet adamı Sultan Osman Gazi Hazretleri, ölüm döşeğindeyken oğlu Orhan Gazi Hazretlerine yazılı olarak tavsiyede bulunuyor...

Ki vasiyetnamedir..

Adı da, “Vasiyet-i Devlet-i Osmaniye’dir..”

Osman Gazi Hazretlerinin adı da Emir Osman...

“Devlet-i Osmaniye”nin baş müessisiydi ve koruyucusuydu...

Devleti koruyup idame etme şiarı, temel unsuru ve ana gerçeği de Allah yolunda cihadıydı.

İdari planlarda ve devlet nüfuzunu elde etme başarısının ana aklı da daima gerçek din âlimleriyle iç içe olmasıydı...

O dönemin gerçek ulemaları, yani din adamları, Sultan Emir Osman Hazretlerinin etrafında birer nur ışığı gibi yol göstericiydiler..

Tavsiyeleri doğrultusunda devlet yönetimi ikmal edilirdi..

Kur’an-ı Kerimden nebean eden (süzülen) fıkhi meseleleri devlet büyüklerine bu âlimler enjekte ediyorlardı.

Ve devlet plan ve projelerini o şekilde gerçekleştiriyordu.

Ki Emir Osman Gazi Hazretleri ölüm döşeğinde yatarken, dönemin tarihçisi Süleyman Çelebi Hazretleri bazı vasiyetnamelerini tescil etmişti.

Ve bu vasiyetnameler oğlu Orhan Gazi Hazretlerine yönelik olarak yazıldı...

Dört maddeden ibaret olan bu vasiyetnamelerin temel anlamı şuydu...

“Ey oğlum!

Allah’ın emri dışında herhangi bir şeyle karşılaştığın zaman çıkış yolunu bulamadığın, zorluklarla karşı karşıya geldiğin zaman mutlaka gerçek ulemalarla istişare et, onlarla istişareyi sakın elden bırakma.

Bu zorlukları aşmak için ulema meclisini kur ve onlardan fikir al.”

İkinci vasiyet;

“Ey oğlum!

Senin etrafında dolaşan, samimi olmayan menfaat ve çıkar gruplarını etrafından uzaklaştır.

Sakın onlarla işbirliği yapma.

Orduya ve askere çok önem ver.

Ama tüm bunlara rağmen şeytan, asker ve devlet zenginliği gücüyle seni yoldan çıkarmasın.

Sakın ha şeriat hükümlerinden uzak durma!”

Üçüncü vasiyet;

“Ey evladım!

Devletimizin kuruluş amacı, Allah’ın rızasına dayalı olmaktır.

Allah’ın rızasını kazanmak için küfür sistemleriyle mücadele ediyor ve İslam cihadını açıyoruz.

İslam yolundaki cihadın çeşitli yollarını arıyoruz ve böylece hem kendi ülkemizi, hem de tüm dünyayı aydınlatan bir başarı için yola çıkıyoruz.

Ama hedef sadece Allah’ın rızasıdır ve ülkenin, milletin selametidir.

Kişisel rant ve çıkar değildir.”

Dördüncü vasiyet ise şöyle;

“Ey evladım!

Biz kendi geleceğimizi şöhret ve kapitalizmi güçlendirmek için yola çıkmış değiliz.

Biz İslam’la kalkıyor ve İslam’la oturuyoruz.

İslam’la diriliyoruz, İslam’la ölüyoruz.

Ey evladım!

İnanıyorum ki sen de buna ehilsin.

Ve bu vasiyetleri omzunda taşıyacaksın.

Devletimizin temel amaçlarından birisi ve en önemlisi; Osmanlı devletinin bünyesinde ilme çok önem veriyor, bilime çok sadakat gösteriyoruz, askere ve askeri tesisatları güçlendirmeye çalışıyoruz.

Ve bunu da ulemalarla memleket âlimleriyle iç içe yapıyor ve böylece açtığımız devlet cihadıyla fütuhatlarımızı yer coğrafyasının en uzak yerlerine kadar götürebileceğiz.

O bayrakları yeryüzünde dalgalandırmaya devam edeceğiz.”
 

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Bakınız Osman Gazinin devlet tecrübelerine dayanarak oğlu Orhan Gazinin idare tesciline yazdığı bu vasiyetname bize göre kıyamete dek devletimizi yönetenler için de geçerlidir.

Ancak bunu da kaydetmeden geçmek istemiyoruz.

Bugünkü Türkiye’mizin ekonomiksel olarak düştüğü sıkıntılara, özellikle ABD’nin dolarına karşı Türk Lirasının erime halinin yaşanmasına temel neden ve temel sıkıntı Cumhurbaşkanımızın da dediği gibi “önce faizdir ve faizden doğan, gelişen enflasyondur.”

Bu faiz ve enflasyonun Türk ekonomisine yerleşme şekli bugün değildir.

Ne yazık ki devletimizin kuruluşundan günümüze dek devam ede gelmiştir.

Ama bugün ABD’nin Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidarını içlerine sindiremedikleri için bir an evvel ana muhalefet partisi CHP’nin kirli ve yanlış, tarihi kirlenme ve yanlışlıklarına Türkiye’yi peşkeş ettirmek için gösterdikleri bir çaba olduğundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.

Amma velâkin.

Bize göre 20 yıldan beri devleti elinde tutan AK Partinin temel anlayış ve felsefesi; bu tür badirelerin sık sık yaşatılmaması için mutlaka kendine çekidüzen vermesi gerekir.

Gerek Türkiye genelinde olsun, gerekse bölgemizde olsun…

Kişisel çıkar için partiyi ele geçiren rantiyeci lobilerden bu partiyi kurtarması ve arındırması gerekir..

O rantiyeci lobilerin isimlerini burada deşifre etmek bize göre henüz erkendir.

Ama günü gelince de deşifre edebiliriz, kamuoyuyla da paylaşabiliriz.

Ancak şu da bir gerçektir ki “Şüyuu vukuundan beter” olan insanları, partinin kilit noktalarına getirip konuşma hakkı verilmesi, halkın huzuruna çıkarıp ön plana alınmaları, milletin çok zoruna gidiyor.

Millet onları içine sindiremiyor.

Çünkü 20 yıldan beri bunlar kendi kişisel rantları doğrultusunda çalışmaktan başka yapmış oldukları herhangi bir şey olmadığı gibi, bıraktıkları bir eser  de yoktur..

İşleri-güçleri kişisel çıkardır, rant teminidir ve siyasi geleceğini partinin sırtından temin etme halidir ve devlet ihalelerini peşkeş etme halidir.

Ve yüzde 10 gibi bir komisyonun şayiasıdır.

Bu itibarla bize göre bir an evvel, tez elden bu yanlış unsurlar partiden uzaklaştırılmalıdır.

Gerek Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da olsun, gerek Diyarbakır’ımızda olsun, gerekse tüm Türkiye’de olsun…

İktidarın temel dayanakları haline getirilen yanlışlıklar bir an evvel giderilmezse, gelecek seçimlerde kamuoyu ister istemez tarihi efsanevi CHP’nin değirmenine su taşımaktan başka bir şey olmaz.

Bizden naçizane uyarı...

En derin saygı ve sevgilerimizle diyoruz.