EY ÂLEM-İ İSLAM, NEREDEN YÜRÜYORSUN?! (IV)
Evet, sevgili okurlar.
Dünkü sohbetimizin son bölümünde izaha çalıştığımız çok
önemli konuları bugüne havale edeceğimizi duyurmuştuk..
Onun için de dünden devam diyoruz..
Bildiğiniz gibi ben-i beşerde, yani insanoğlunda mevcut
olan karakter, kişinin bünyesinde taşıdığıdır…
Mizaç ne olursa olsun, bünyesinde taşıdığı o karakter
yaradılış kanunu gereği sahibini yönetir.
İstediği yöne o çevirir…
Sohbetimizin dünkü bölümünde açıklamaya çalıştığımız
sayılan toplumdaki bazı yanlış insanlar yeri gelince, bırakın millete varlığını
feda etmeyi, millet yolunda çalışma ve halisane sadakatle toplumun hakkını
hukukunu savunma gibi şeylerin yapılmasını…
Tam tersine millete intisap eden böylesine insanlar, bir
dirhem zararını bin lira milletin uğruna feda etmeyenlerdir.
Hem de menfaatini insanların zararında görendir…
Karakteri bozuk olan böylesi kişilerden, devlet gibi
milletin iradesini omzuna alan güvenilir merkezler, hiçbir zaman istimdat ve
fedakârlık beklememelidir.
Ve onlara barış eli uzatıp da adına barış süreci koymakla
bir yere gidilemez.
Hele hele bazı taklitçi hazretlerinin, misyo
gevezelerinin riyasetleri ve dayatmaları altında milleti kandırarak, çeşitli
yöntemlerle toplumu bölme, böldürme bozgunculuğuna kalkışanlarla hiçbir zaman
devlet, bağdaş kuramaz ve kurmamalıdır.
Aksi halde sonuç nedamet verir (pişmanlık verir).
Bildiğiniz gibi mevcut Türk medyası ne yazık ki yüz
yıldan beri hep “Karayı ak, akı kara” olarak göstermiştir.
Hainleri tümüyle sapasağlam, “sütten çıkmış ak kaşık”
gibi göstermiştir.
Ne yazık ki, hıyanet çöplüğünde, ihanet bataklığında yer
edinen bu tür medyanın hain kalemşorları, kanaat önderleri bugün yine "akı
kara, karayı ak" gösterme gayretiyle, Parlamentoyu ve Siyasal iktidarı
"yanıltma" gayreti içerisindedirler…
Aman ha dikkat…
* * *
İnanın, sevgili dostlar.
Bunların hiçbirisi Türkiye’ye dost olamamışlar ve bundan
sonra da olamazlar.
Çıktıkları yer bellidir..
Para puldan başka hiçbir misyon taşımayacak kadar geveze,
dil ve kalem sahibidirler...
Bakınız, Üstat Bediüzzaman Hazretleri “Münazarat” isimli
kitabında yüz yıl hatta yüz on yıl önce eski deyimle Kürdistan’da Kürt
aşiretlerle konuşurken, o günü okuduğu gibi bugünü de görerek, bunları tüm
çıplaklığıyla dile getirmiştir.
O dönemin aşiret mensuplarından biri Üstattan şunu
soruyor.
“Ey Üstadım!
Bu lakap takıp saydığın insanlar, anlayışlar, hepsi mi
fenadırlar?
Oysaki içinde bizim hayrımızı, iyiliklerimizi isteyenlerin
varlığı görünüyor”
Üstat cevaben diyor ki;
“Hayır.
Yanlış düşünüyorsunuz.
Hiçbir müfsit, ben müfsidim demez.
Hiçbir bozguncu kişi bozgunculuğunu itiraf etmez..
Daima kendini suret-i haktan gösterir.
Hep batıl olan şeylere hak görünümü verdirir ve kandırır,
yanıltır.
Bunun için, onlara aldanmayın.
Zira hiç kimse hiçbir zaman ‘benim yoğurdum ekşidir, ben
kötüyüm, yanlışım’ demez.
Fakat siz bu tür insanları denemeden, karakterlerini
mihenk taşına vurmadan bunlara güvenmeyin ve içinize de almayın.
Hatta benim söylediklerimi dahi mihenk taşına vurmadan,
tam öğrenmeden kabul etmeyin.
Belki bilmediğim halde ben de yanlış konuşmuş olabilirim.
Onun için, her politikacının söylediklerini beyninize ve
kalbinize yerleştirmeyin, önce deneyin,
yoksa pişman olursunuz”
O Kürt aşiretler üyelerinden gelen ikinci bir soru da
şöyle…
“Ey Üstadımız!
Belki birilerinin hakkındaki beslediğimiz hüsn-ü zannımız
(güzel düşünmemiz), siz yanlış algılayabilirsiniz.
Oysaki ittihat terakki cemiyetlerinde, yani 1908’lerden
önceki dönemlerde o hükümet seni hiçbir zaman haktan ve hukuktan çeviremediler.
Senin savunduğun hep haktı.
Jon Türkler sizi kendilerine alt etmek için, senin aklını
başından alamadılar.
Her ne kadar seni hapsettilerse de hatta Hurşit Paşa’nın
mahkemesinde seni asacaklardı, sen tezellül etmedin ve Allah seni başarılı
kıldı”
Üstat'ın buna cevabı şöyle…
“Evet, gerçekten hakkı ve hukuku tanıyan, hakkın hatırını
bilen, hiçbir zaman hakkın hatırını
başka şeye feda etmez.
Zira daima hakkın hatırı yüksektir ve yükseklerde
tutulur.
Herhangi başka kirli hatırlara değişilmez ve alt
edilemez”
* * *
Üstat Hazretleri bu tür tartışmayı zaman zaman yapmıştır
ve o dönemin Kürtlerini ikna etmiştir ve başka bölücü, ırkçı unsurların eline
teslim etmemiştir.
Kürtlerle Türklerin özgürce ve kardeşçe bir arada
yaşamalarını birer ikiz kardeş gibi görmüş ve daima bu şekilde savunmuştur.
Tüm bu gerçeklere rağmen, ne yazık ki İslam dünyası bir
türlü İslam’ın kıble pusulasını yaşam alanında kullanamamışlardır ve bundan
sonra da inşallah o eski maceralara aldanmayacaktırlar..
Gerçek yönünü çizecektir.
Kıbleyle putperestlik arasındaki açıklığı görecektir..
Bu tağuti düzenin yetiştirdiği siyaset madrabazlıklarının
elinde bu ülke nereye gidecek?
Kesinlikle artık tüm İslam dünyasının uyanması gerekmekle
beraber, Türkiye’mizde özellikle bölgemizde Kürt sorunu adı altında halkı
yanıltarak, düşmanlık yaratarak, Marksist, Leninist, ırkçılığa dayalı şovenist
ve Bolşevizm’in gömleğini Kürt halkına kimse giydiremez.
Giydirdikleri zaman zarar eden millet olur..?
Yolundan çıkmış olur…
Bir daha millet yörüngesine giremeyebilecek..?
Ve sonuçta sahipsiz ve kimliksiz bir millet meydana
gelebilir.
Bu da millet için çok kötü bir badire olur…
İttihat (kardeşlik ve birliktelik) devletler bünyesindeki
istibdadın varlığına geçit vermezler.
İttihad-ı ümmet, İttihad-ı millidir ve İttihad-ı
Muhammedi’dir.
Efendimiz (S.A.V)’in göstermiş olduğu “Müminler ancak
kardeştir” ayetinin hükmü bir namus-i ilahidir.
Bu yüce değeri iyi tanımalıyız, kardeşliğimizi onunla
pekiştirmeliyiz.
Biz bunu yakalayamadığımız takdirde, ben şahsen İslam
dünyasını muntazam, nizamlı, intizamlı değil de yörüngesinden çıkmış, intizamı
bozulmuş bir meclis-i mebusana ve encümen-i şuraya benzetiyorum.
Allah bu memleketimize huzuru, sağlık ve mutluluğu nasip
eylesin.
Allah hepimize daima mazlumun yanında yer alıp, mazlumun
birer savunucusu olmayı nasip eylesin.
Canilerden, katilerden, bizi ve memleketimizi korusun.
Zalim olmaktansa mazlum olmaya bizi razı kılsın.
Onun için bakınız, Akif ne diyor;
“Eyvah! Beş on kâfirin imanına kandık
Bir uykuya daldık ki cehennemde uyandık”
İşte İstiklal şairimizin bu haykırışını Allah bize de
nasip eylesin.
Devamla Akif şunu diyor;
“Küfrün o sefil elleri âyâtını sildi:
Binlerce cevâmi' yıkılıp hâke serildi”
En derin saygı ve sevgilerimle.
Hayırlı cumalar…
***
ANALİZ
Mutad olarak, her cuma akşamı "Analiz" adlı
canlı yayın programım var.
Bu akşam, saat 200'de…
Uzay ve Söz Tv'nin ortak yayınıyla, ekranınızda olacak.
Soru ve düşüncelerinizi bekliyorum.
Şimdiden, hayırlı seyirler.