FEODAL YAPI VE KORKU İMPARATORLUĞU?!

Evet, sevgili okurlar.

Biz Diyarbakır, hatta tüm Türkiye kamuoyu adına yayın yapan bir medya kuruluşuyuz.

Anayasanın 28. Maddesinin hükümleri gereğince;

Basın hürdür, sansür edilemez. Basımevi kurmak izin alma ve mali teminat yatırma şartına bağlanamaz...

Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır...”

Bu itibarla bölgemizde, hatta ilimizde, hatta zaman zaman görüyoruz ki Türkiye’nin birçok önemli bölgelerinde arsa ve ihale mafyası tarafından kurulan çetelerce adeta halkın üzerine korku imparatorluğu yaratılarak, insanlarımızı açıkça tehdit etmektedirler.

Nitekim Diyarbakır’ımızda bu tür olaylara sık sık rastlanılmaktadır...

Ki inkar edilemez ve ve aşikârdır.

Öylesine açıktır ki devletin resmi kayıtlarına geçmiş durumdadır.

Bunun en bariz şekli de TOKİ’nin ihaleye çıkarmış olduğu devlet arazilerinin üzerine oynanan oyunlardır.

Bu mevcut feodal yapı tarafından adeta korku imparatorluğu yaratılarak, iş çevreleri, hatta toplumun birçok kesimini sindirmeye çalışmaktadırlar...

Bu korku imparatorluğunun yaratıcıları, zaman zaman eyleme de geçerek ya cinayet işlemekte, ya ölüme kastetmekte, ya da büyük rant temini elde etmektedir!...

Nitekim 13 Ağustos Cuma akşamı saat 20.00 sularında Diyarbakır’ın en önemli iş merkezi otoparkında İş İnsanı Süleyman Kürkçüoğlu, otoparkta arabasına binerken önü kesiliyor.. Eşinin yanında, önceden tehdit edildiği meşhur feodal yapının tetikçilerinden Yunus Lale tarafından silahlı saldırıya uğruyor..

Silahlı saldırı neticesinde ağır yaralanan Kürkçüoğlu, hastaneye kaldırılırken, o saldırgan cani Yunus Lale de olayın gerçekleştiği yere 100 metre uzaklıktaki AK Parti İl Teşkilat binasının bahçesine kaçarken güvenlik güçleri tarafından silahıyla suçüstü yakalandı.

Emniyete teslim edildi.

Bilahare adam öldürmeye teşebbüsten tutuklanarak cezaevine gönderildi...

Yunus Lale’nin şeceresine baktığınız da, “vay be dememek” elde değil..

Çünkü, tetikçi Yunus Lale, Lale ailesinin bir mensubu olup, annesi, babası, diğer kardeşleri ile birlikte kimi Sur İlçe Emniyet Müdürlüğünde, kimi Sur İlçe Belediyesinde, kimi de AK Parti Sur İlçe Teşkilatı bünyesinde sıradan işler yapmaktadırlar.

Ailenin bazı fertleri devlet işine yasal olarak alınmaması gerekmesine rağmen Diyarbakır AK Parti İl Teşkilatının bazı mensupları tarafından referans olarak işe sokulmuş olmaları da koskocaman iktidar partisinin kötü niyetli insanlar tarafından nasıl da kötüye kullanıldığını deşifre etmektedir...

Bu tetikçi Yunus Lale’nin o akşamki eyleminden evvel, iki üç ay boyunca yakın amcaları tarafından; Kürkçüoğlu’nun “tehdit” edildiği ortaya çıktı...

Tavuklu Köyü Muhtarı Ramazan Lale ve kardeşi Nihat Lale ile diğer bazı yakınları tarafından sık sık ağır yaralanan Süleyman Kürkçüoğlu ile ortaklarını tehdit ederek sözde uyarıyorlar..

Diyorlar ki...

Teminatınızı yakacaksınız, işi bize bırakacaksınız. Aksi takdirde geleceğiniz kanla biter...”

Bu tür tehditkâr hal, kamuoyuna mal olmuş bir gerçektir.

Demek yukarıda başlık olarak kullandığımız “FEODAL YAPI VE KORKU İMPARATORLUĞU?!” ifadesi boşuna değildir.

Bir hukuk devleti içerisinde böylesine baskıcı feodal yapının ve korku imparatorluğunun serbestçe yaşanmakta olması, oldukça üzücüdür ve çok büyük tehlike yaratmaktadır.

Bu tür organizeli suç yapısı devlet tarafından engellenip el konulmazsa, bu işler daha fazlasıyla yayılacağı kaçınılmazdır..

Bölgenin birçok aileleri arasında aşiretvari kanlı olaylara neden olabilecek durumda olduğunu şimdiden kamuoyuyla paylaşarak, başta il yetkilileri dâhil olmak üzere bölgenin tüm yetkili makamlarını uyarmak istiyoruz.

Aynı zamanda olayın makûs hali, Cumhurbaşkanlığına, İçişleri Bakanlığına ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığına da bildirildiği gibi, haberdardırlar..

Bakalım bu feodal, zorba çete yapısının tehlikesine karşı, devlet ne yapacak?...

Olaya, devlet el koyar mı?

Kamu vicdanı gereğince el koyması bekleniyor.

Yoksa nerdeyse bu hal PKK’nın geçmişe yönelik somut çalışmalarını aşmıştır.

Ve hatta o HDP’li Belediye Başkanlarına nerdeyse rahmet okutmaktadır...

Zira o dönemdeki HDP’nin başta Büyükşehir Belediye Başkanı olmak üzere diğer ilçelerin Belediye Başkanlıkları bünyesinde PKK adına yaşamış olması yüzünden devlet el koymuş.

Kayyım olarak atama yapılmış.

Kayyım olarak atanan Vali ve Vali Yardımcıları, Kaymakamların çalışmaları ne kadar güzel ve ümit verici gösteriliyorsa da bünyesindeki ekip ve o HDP’den kalan kalıntıların varlığı da unutulmamalıdır.

Bunlar görmezlikten de gelinemez.

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Biz burada tüm kamuoyuyla memleket meselelerini paylaşıyoruz.

Bakınız, şerefli Türk Silahlı Kuvvetlerinin omuzlarına taşıdıkları kutsal üniformaları altında toplumun üzerine korku imparatorluğu yaratarak 10 yılda bir darbe girişiminde bulunan jakoben, zorba darbeciler, geç de olsa adalet tecellisi neticesinde o darbe kalıntısı cuntacılar cezaevine gönderildi..

Ama velakin, bazı işgüzar yöneticiler ve darbecilerin gözde partisi CHP’nin İzmir Büyükşehir Belediyesi meydanlarında cuntacıların ismini yaşatmakta ısrar ediyor olması da apayrı bir skandaldır.

Çağın da ayıbıdır.

Aslında kamuoyunun isteği, bu darbecilerin rütbeleriyle birlikte isimlerinin de sökülmesi gerektiğidir.

Kamu vicdanında yer alan ve 20 yıldan beri toplumun zihninde sorular halinde kazıntı yapan o 28 Şubat darbecilerinin sivil yandaşlarının da serbest bırakılmaması gerekir.

Onların da aynı şekilde devlete ve Türk Silahlı Kuvvetlerine kendi kirli siyasi emelleri doğrultusunda bu işleri yapmışlardır...

Ülkeyi, askeri darbelere sürüklemişlerdir.

Ki bazı paşalar da kerameti kendinden menkul, darbelere soyunmuşlardır...

Onların da ağa paşa olarak yaptıkları yanlarında kar kalmıştır.

Mesela dünkü yazılı medyanın manşetlerinde aynen şöyle yazıyor;

“SİLAHSIZ KUVVETLER DE HESAP VERSİN”

Yekta Güngör Özden, Ecevit’in avukatlığından Anayasa Mahkemesi Başkanlığına atanan meşhur İslam düşmanı bir jakoben.

Sözde hukukçu.

Vural Savaş, Yargıtay Cumhuriyet eski Başsavcısı.

Semih Kanadoğlu gibi dinozor anlayışa sahip zevatın da sorgulanması gerekmez mi?

Bize göre bu yaptıkları onların yanına kar kalmamalıdır.

En derin saygı ve sevgilerimle.