GERÇEK MANADA MİLLİ İRADE VE TEMSİLİYET!?

Dünkü sohbette, milletin nasıl bir yaşam istediğini dile getirip, kendimize özgü bir portre çizdik! Ahalinin hayal ettiği yaşam biçimi nedir, hal-i hazırda yaşananlar ve yaşatılmak istenen nedir?!.. Ne yazık ki halkın istediği ile yaşanan hal-i vaziyet, zıt kutuplardan oluşmaktadır.. Ki her geçen gün; makas açılmaktadır..

***

Ne diyoruz, milli iradeyi temsil hakkı alan siyasetin yapması gereken, milletle hemhal olmasıdır.. Onun istek ve arzularına göre hareket etmelidir.. Her daim, milletle iç içe olup, birlikte ülkenin negatif ve pozitif hadiselerini soluması gerekir!.. Sadece ve sadece "seçimden seçime" milletin arasına girmemesi gerekir. Ankara'ya giden, Meclis'te sandalye alan tüm illerin Milletvekilleri; gerçek manada temsilci olmalı, temsil yetkisini kullanmalıdır...

***

Halk deyimiyle, "Salla başını, al maaşını" olmamalı.. Ya da kendisine özgü, çıkar ve menfaat gözeterek o koltukta oturmamalı.. Eşini, dostunu, çevresini palazlandırmak, rant temini ve çullu olmaya meyil etmek, hak, hukuk, adalet tanımazlık içerisinde, enva-i gayriahlaki işlerle, illegal yapılarla, hareket etmemesi gerekir… "Koltuğu kaptım, gerisi beni bağlamaz" dememeli…

***

Ne diyor sokaktaki vatandaş!.. "Benim yaşadıklarımı gör, benim istediklerime kulak ver. Sana tevdi ettiğim göreve, emanete sadık ol".. ve şunu da ekleyerek sorguluyor.. "Ben milletvekili oldum, bakan oldum, şu oldum, bu oldum, işim tamam. Artık kimseyi takmam" anlayışından da vazgeçin.. Ve yüksek sesle; "Yeter artık, ettiğiniz yemine bari sadık kalın" diyor..

***

Siyasetteki "menfaatperestlik" ruhu, ne kendisine, ne ülkeye, ne de temsil ettiği camiaya belki maddi yönde bir kazanım sağlamıştır, amma velakin manevi yönde; er ya da geç halktan "şamarı" yemiştir… Çünkü bu millet sabırlıdır, metanetlidir, sağduyuludur, bazı şeyleri kabul edebilir, sineye çekebilir.. Ama günü ve zamanı gelince; gerekeni yapar!.. Tarih sayfaları buna şahittir...

***

Demem o ki; hükümetlerin, iktidarların yegâne görevi; milletimize ter-ü taze bir "Osmanlı ahlakını" yeniden getirip, yeşertmesi gerekir... Yekvücut olarak aynı ahlakı topluma enjekte etmeleri lazım.. Ki O ahlakı arayanlar da ancak Kur’an-ı Kerim’de onu bulur, yaşar... O Kur’an-ı Kerim’in gölgesinde yaşayan bir toplum hiçbir zaman pusulasını şaşırmaz, kıblesi aynı olur.  Siyasi kıblesi de doğru dürüst olur ve dürüst insanlarla geleceğini çizer, ona göre karar verir.

***

Bakın, hal-i âlem meydandadır. Ülke büyük bir çarpıklık içerisinde yürümektedir. Zira her şey orta yerde yaşanmaktadır. Adam kayırma, rüşvet, suiistimaller, hele hele bölgemize gönderilen bazı bürokratlar, hem de kilit noktalardaki koltuklarda oturan bürokratlar; korkunç tahribatlara neden olmaktadırlar… Mesela adaleti temsil eden bazı adliyelerdeki bazı başsavcıların ilişkileri!

***

Özellikle Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı... Kaç kişi onunla hemhal oluyor acaba? Hem de nasıl bir devlet temsilcisi olarak görüntü verebiliyor? Bunu bakanlığın incelemesi gerekmez mi? Rastgele kilit noktadaki bürokratları gönderip de kontrol altına almadan, teftiş etmeden, kimlerle iş birliği içerisinde olduğunu bilmeden, makam tevdi edilir mi? Bunu Bakanlığın incelemesi ve görmesi gerekmez mi?

***

Yargıladığı insanların kahvaltı sofrasına oturup beraber kahvaltı yapan yetkililerin, ister adliye mensubu olsun, ister emniyet mensubu olsun, ister yerel yönetimde olsun; onların şeffaflığı söz konusu olabilir mi? Ya da dürüstlüğü, makam ve mevkiin hakkaniyet ölçüsünde, resmiyet kazandığını?! Bunları çok titizlikle Bakanlığın kontrol etmesi lazım…

***

Serbest bırakıyorlar...  Sonrasında da bakıyoruz ki önemli noktalarda oturan bazı yetkili insanlar, rastgele işlerine geldiği gibi davranıyorlar, ne idüğü belirsiz insanlarla oturup kalkıyorlar, günlerini gün ediyorlar.  Gerek Adalet Bakanlığı olsun, gerek İçişleri Bakanlığı olsun; bunların uzaktan da olsa denetim altında olmaları gerekmez mi?  Zira bu yönde yaşanan haller ve ortaya çıkan görüntüler karşısında, halkın güveni sarsılmaktadır.. Der demez, "olumsuz düşüncelere" kapılıp, acabaları aklına getiriyor?

***

Sen devleti temsil ediyorsun, doğru dürüst makamında otur ve doğru dürüst insanların işlerini gerçekleştir! Yoksa bir gün orada, bir gün başka bir yerde, olamazsın! Yargılanan insanların sofrasına oturup kahvaltı yapmak, köylerine gidip ziyafet çekmek, samimi bir bürokratın işi değildir, olmamalıdır da…

***

“Cebimi doldurayım, millet ne halde yaşarsa yaşasın umurumda değil” gibi anlayışlar bu memlekete bir şey kazandırmadığı gibi hükümete de, iktidara da bir yarar sağlamaz… İktidarın bunu kontrol altına alması lazım… Tespitli, şahitli, delilli bazı bürokratların kimlerle oturup kalktığını, makamlarına kimlerin girip çıktığını, bunları özellikle Adalet Bakanlığının kontrol altına alması lazım…

***

Ne yazık ki, böyle bir kontrol mekanizması olmayınca, günü birlik işlerle geçiştirmek devletin gücünü, birliğini ve varlığını hafife düşürür. Bu itibarla bu memlekete gönderilen bürokratlar, ister adli olsun, ister idari olsun, nerede olursa olsun, daima mazbut, Allah’tan korkan, gözü milletin cebinde olmayan, değerli kimliğe sahip bürokratların olması gerekir... Kilit noktaya onların getirilmesi lazım...

***

Biz yıllardan beri bunları yazıyoruz, çiziyoruz.  Ama ne yazık ki hiç de Adalet Bakanlığı bu söylediklerimizi göz önüne almıyor, bildiğini okuyor. Millet de inim inim inliyor…  Ta ki zamanı gelene kadar, zamanı gelince de iş başından alıyor… Ama ne zaman onu bilemiyoruz tabii?

Devleti temsil eden iktidarların ciddiyetine yakışır bürokratları Diyarbakır’ımıza, Güneydoğu Anadolu’ya göndermeleri lazım…

***

Adalet Bakanlığına, İçişleri Bakanlığına, millet adına basın mensubu olarak bunu bildiriyoruz.

Bizden dostça uyarı.. Vicdanına dayanan, mazbut, inançlı, imanlı bürokratları bu memlekete göndermeleri gerekir.

İhlaslı, temiz, deneyimli bürokratların devletin kilit noktalarında olması gerekir ki; huzur, güven ve istikrar olsun...

***

Halk bunu çok dikkatle takip ediyor. Onun için iktidarın ciddiyetini korumak için, halkın teveccühüne mazhar olabilmek için bu işlere çok dikkat etmesi gerekir.

En derin saygı ve sevgilerimle.