HAK VE HAKKANİYET TAKARRÜR EDİNCEYE KADAR?! (IV)

Evet, sevgili okurlar.

Bugün de başlığımız “HAK VE HAKKANİYET TAKARRÜR EDİNCEYE KADAR” ifadesini taşımaktadır..

Zira dünkü sohbetimizde de tüm kapsamıyla sizinle paylaşmak istediğimiz gerçek, “toplumsal bir hukukun üstünlüğü anlayışının tahakkuk edilmesine” ilişkindi..

Ne var ki, ülke yıllardan beri yani cumhursuz kurulan bir cumhuriyetin kuruluşundan günümüze dek, hep “hukukun üstünlüğü anlayışı” aranıp, durulmuştur..

Ama nerde?..

Çünkü çeyrek asır boyunca kullanılan kutsal ifadelerin, kavramların, kelimelerin haddi hesabı yok, ancak onların gölgesinde, onların aldatmacasında siyaset çok kirli işlerin altına imza attı!...

Hem de kanlı kirlenmeler.

İstiklal savaşımızda, inanın haçlılara karşı vermiş olduğumuz mücadelede şehit verdiklerimiz, çeyrek asırlık tek parti şeflik ve dipçik dönemindeki akıtılan kandan kat be kat fazladır..

Diyebiliriz ki, “kanları akıtılanların” tümü masum vatandaşlardı...

Yirmi dört saat ilimleriyle, irfanlarıyla, Kur’anlarıyla, Hadislerle ve vaazlarıyla milleti  irşada çağıran nice İslam büyükleri bu kirli mücadelede can verdi.

* * *

İşte dedik ya “cumhuriyet” gibi “kurtarıcılık” gibi “devrimler” gibi kullanılan ifadelerin gölgesinde bu millete çok büyük yanlışlıklar yapıldı.

Kanlı ve kirli bir mücadele dedik.

Ve zaman gösterdi ki bugün söylediklerimiz tamamıyla bire bir ortaya çıkmaktadır...

Onun için başlık olarak; “Adalet, hukukun üstünlüğü, insan temel hak ve özgürlüğü takarrür edinceye kadar” ifadesini kullandık..

 

Şu bir gerçektir...

Özellikle bu bölgemizde görünen gerçekler hiçbir zaman gözden kaçmaz.

Zira “cumhuriyet” olsun, “hürriyet” olsun, “adalet” olsun, “hukukun üstünlüğü” olsun, “demokrasi” olsun.

İllaki her şeyden evvel milli iradenin inandığı nokta üzerinde olmalıdır.

Oradan geçmelidir.

Milletin inancından, milli irade inancından geçmeyen hiçbir siyasi kavram geçerli değildir..

Makyajlıdır, aldatmacadan ibarettir.

İstibdat gittikçe güçleniyor.

Bu istibdat, İttihat Terakki Cemiyetinin ve tek parti şeflik ve dipçik dönemine dek yapılan istibdat (mezalim) antidemokratik hukuk dışılık, bugün ne yazık ki AK Parti döneminde aynen yapıla gelmektedir.

Bölgemizdeki sürdürülmekte olan feodalite gerçeğini hiç kimse inkâr edemez.

Hem de öylesine bir feodalite ki tek başına zorba, gaspçı bir anlayışın millete yapamadığı dayatmaları, ne yazık ki mevcut siyasetin gölgesinde yapıla gelmektedir.

Hem de AK Parti siyasetinin gölgesinde yapıyor.

Partiye giriyor, AK Partili değil.

AKP’lidir, zorbadır.

Ve gaspçıdır.

Dünkü yazımda “zi’bi müteğannim” kelimesini kullanmıştım.

Koyun postuna girmiş saldırgan mütecaviz bir kurt gibi yaşıyor.

Ona yaşama hakkı da veriliyor?

Ki imkân da sağlanıyor.

İşte bu yüzden kamuoyu adına Cumhurbaşkanımızdan istirhamımız var...

İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu Beyefendi’nin bakanlığı bünyesinde yıllardan beri terörle yapılan mücadele, nerdeyse sonuca varılmış gibidir.

Yani büyük bir üstünlük sağlayan devlet güçleri, TSK ve Emniyet teşkilatımız, her hususuyla PKK’ya karşı verilen amansız mücadele inkâr edilemez.

Ama “Görünen köy kılavuz istemez” örneğiyle yola çıkarsak, PKK’dan daha fazlasıyla tehlikeli feodal anlayış bölgede hakimiyetini kurmuş durumda!.

O feodalite anlayışı, çalışan namuslu insanları çok mağdur etmektedir.

Devlet, PKK’nın üstesinden geldi...

Ama bu gizli PKK’lı anlayış, “koyun postuna giren kurt” misali gizliden gizliye mafya türü çalışmalarıyla, “terörden” daha azgın..

Özellikle bölgede, Diyarbakır’ımızda devlet ihalelerine girmek isteyenler iş insanlarına, zorbaca dayatmalarda bulunarak, vazgeçirtme çabası içerisinde bulunuyorlar...

İhale mafyacılığı...

Arazi mafyacılığı...

Öyle ki milletin arsasını gasp ediyor, “yıllardan beri ben kullanıyorum, giremezsin. Girdiğin takdirde çok kötü olur” gibi tehditlerle çökmek istiyorlar...

Yağmalıyorlar...

Ne hazindir ki tüm bunlar bürokrasinin ve siyasetin “kulvarında, gölgesinde” hikâye görülerek, yapılıyor...

Hal bu olunca, iktidarın kullandığı makyajlı parlak ifadelerin ne kadar boşta kaldığını göstermektedir...

Zaten bu hal toplumun içinde kendini ele veriyor.

Ama vatandaş derdini kime anlatsın?

Medya grubu olarak zaman zaman yakaladığımız kötülüklerin üzerine gidiyor olmamıza rağmen, siyasetin gölgesinde aynı hal, aynı yaşam devam etmektedir.

Burada sizinle paylaşmak istediğimiz bahse konu; “hakkaniyet, adalet ve hukukun üstünlüğünün” sağlanmasıdır..

Ki bunun için mücadelemiz devam ediyor.

Bakınız Bediüzzaman Said-i Nursi Hazretleri “Münazarat” isimli eserinde, nelere atıfta bulunuyor...

Yüz sene evvelki İttihat Terakki Hükümetinin adil olmayan tahakkümüne karşı ve toplumda yaşanmış olan bazı olumsuzluklara dikkat çekiyor..

Yani, Toplumun üzerine Demokles’in Kılıcı” gibi sallanan istibdadı defetmek için şu tespitlerde bulunmuştur..

O büyük Üstat diyor ki;

“Korkuyorum; ehliyetsizlikle beraber, teşeyyuh veya necâbeti dâvâ edenler, aşâir içinde o rüesâlara kardeşlik dâvâ ederek miraslarını alsınlar, iki başlı bir belâ kesilsinler.

(O dönemin Kürt aşiretlerine söylüyor)

Zira sizdeki cehâlet-i avrâ ve itaat-i amyâ, ağaiyet ve tahakküme tenâsuh hükmünü verir.

Yani sizdeki körü körüne yaşanmakta olan bir cehalet ve körü körüne hak etmeyen birilerine itaat etmek sizi ne yapar?

Kör bir zorbalıkla bölgedeki ağalık tahakkümünün meydana gelmesine sebebiyet verir.

Güya ağaiyet sûretiyle ölse, efendilik kalıbıyla veyahut teşeyyuh cismiyle veya asilzâdelik şekliyle hayatlanacaktır.

Sözde ağalık suretini taşıyorsa da efendilik kalıbıyla veyahut şeyh olmadığı halde mürşid olarak tecessüm etmesiyle veya kendini asilzade bir aileye mensup şeklini vermesiyle hayatlandıracaktır.

İşte benim maksadım, ve meyl-i ağalık ve meyl-i tahakküm ve meyl-i riyaseti (milletin üzerine büyüklük taslama) öldürmek, bu anlayışları yok edip kökten kaldırmaktır.”

Artık millet bu iki başlı bela kesilenlerden kurtulabilmelidir?

Yoksa bölgede yüz yıldan beri devam ede gelen ağalık, şeyhlik, tahakküm, zorbalık, asilzadelik gibi nesilden nesile tenasüh edip yaşama şekli, bölgede insanları rahatsız ediyor.

Öyle bir rahatsız ediyor ki halkı tamamıyla iktidardan soğutmaya neden oluyor.

Öyle inanıyoruz ki bu da bölgedeki AK Partili geçinip AKP’li olanların eliyle yapılmaktadır.

Herkes aklını başına almalıdır...

Memlekete milli irade paralelinde hizmet etmelidir.

En derin saygı ve sevgilerimle.