HALK, MEVCUT DÜZENLE BARIŞIK DEĞİLDİR!? (III)
Sohbet başlığımız, hakikatin haykırışını içermektedir. Ki, bu haykırış, 1.5 asırlık zaman dilimi içerisinde yaşanan ve yaşatılanları ifşa ediyor. Çünkü yaşanan ve yaşatılan hal-i durumlar, kendiliğinden gelişmedi. Hepsi, Osmanlı’yı içten kemiren “ırkçı, şoven, inkâr ve asimilasyona dayalı siyasi ve ideolojik akımların oluşturduğu vesayetle, vücut buldu. Kendini “kurtarıcı pozisyona” sokarak, gelişti…
***
Ne diyoruz, Türkiye’de halkın yüzde 99’u Müslümandır. Aynı zamanda, milliyetçidir ve de memleketçidir. İster Türk’ü olsun, ister Kürdü olsun, ister Arap’ı olsun, ister Laz’ı olsun isterseniz Çerkez’i olsun… Her kim olursa olsun, bu topraklarda nefes alıp-veriyorsa, künyesinde bu coğrafyanın bir ferdi diyorsa, hepsi birdir. Ki bin seneden beri omuz omuza vererek “Allahû Ekber” nidalarıyla küfürle savaşmışlardır…
***
Küfre, Siyonizm’e, Komünizme, Hıristiyanlığa veya Yahudiliğe karşı, 7’den 70’e yekvücut olup, mücadele vermiş bir milletin evlatlarıyız… Hakkârili Hüseyin Amcayla, Edirneli Hasan Dayı omuz omuza vererek Çanakkale savaşında Allahû Ekber nidalarıyla tevhit inancını korumak için ehl-i salibi denize dökmüşlerdir.
***
O tarihi kahramanca zaferlere rağmen, ne yazık ve hazindir ki o büyük ecdadın devri bilinçli ve organizeli şekilde, kapatıldı... Ve o kahramanlıklar görülmez hale getirildi. Bir gece yarısı, Türkiye insanının bin yıllık kültürü arka plana atıldı... Tarihinin üzerine şal çekildi... Orta yerde eğitimden, öğrenimden ıraklaştırılıp, adeta cahilleştirildi… Toplum okuryazarsız kaldı…
***
Çünkü bin senelik bir alfabeye sahip, medeniyetler üstü bir medeniyete sahip milletin, tüm değerleri maziye terk edildi... Ülke ve toplum mutlak bir cehalet karanlığıyla adeta karşı karşıya bırakıldı... Yerine ihdas edilen, Laiklik, Kemalizm, Batıcılık, Cumhuriyetçilik…
***
Burada hakikati sesli düşünerek, ifade etmek isterim… Peki, tüm bu değişim ve dönüşüme rağmen, söz konusu mevcut düzeni ikmale getiren Laiklik, Kemalizm, Batıcılık ve Cumhuriyet gelen-giden iktidarların elinde nasıl bir işlem gördü ve yüz yıldan beri bu millete ne kazandırdı?
***
Sormak istiyorum! İlerleme kaydı nedir? Kültürel gelişmesi nedir? Ticari ve teknolojik kazanımları ne oldu? Hakikatin penceresinde teraziye aldığımızda, söze maalesef diyerek başlamak zorunda kalıyoruz… Çünkü kazanım yok, bilakis kayıplar çok... Demek ki, işleyişte, ruhunda ve yönetimsel anlayışta, bir hile var, hud’a var (kandırmaca var).
***
Olup-bitenlere karşı millet, dün olduğu gibi bugün de ecdadının kültürünü yeniden öğrenmek, yaşamak ve onunla nesillerini yetiştirmek istiyor... Halk Çanakkale’deki ehl-i saliple İ’la-yı Kelimetullah için savaşan ecdadın ruhunu, yeşertmek istiyor... Çünkü hal-i hazırda esamisi okutulmuyor... Ke’en lem yekûn edilmiştir. Toplumsal inanç neredeyse sıfıra düşmüştür.
***
İşte, çarşı-pazardaki kadınların hali… Korkunç bir şekilde, kadınlar emtia haline sokulmuştur… Kadınlar, bugün kadınlık fıtratından sıyırtılmıştır… Tamamen, elin gavuru olan batının tek dişi kalmış canavar medeniyetinin eseri olarak, onların kılık kıyafetiyle donatılmış ve cinsellikten öteye, bir değer taşımaz hale getirilmiştir… Ne acı bir tablodur ki, bu şekilde yaşamaktadır.
Onların kültürüyle kendini adeta zehirliyor…
***
Lakin Ecdadın kültüründe, Nene Hatun’lar var Maraşlı Sütçü İmam’lar var. Ve o inançla yaşayıp, onu kendine rehber ve aydınlık meşalesi olarak, kullananlar var… İ’la-yı Kelimetullah uğruna bir aşk, bir şevk, bir çalışma azminin hâkimiyeti var... Ama bugün, onu yaşatmak, büyütmek adına ne iktidarların bir cabası var, ne de milletin hissiyatını yanıt veren var…
***
Harf devrimi, kim ne derse desin, Türkiye’nin bin yıllık tarihini de, kültürünü de, medeniyetini de, sıfıra düşürdü… Yeni harfler getirildi. Ki, O kültürün kütüphanelerini kimse okuyamaz hale geldi. Bunlar dostça bir hareket midir, yoksa düşmanca bir hareket midir? Yanıtı belli, onu siz söyleyin…
***
Dile kolay, bir milletin kültürünü bir gecede yok et, sonra da çık “Ben seni cehaletten kurtardım” de… Ne tezat bir durum… Olabilir mi? Olsa olsa bir milleti inancıyla, ilmiyle, kültürüyle, tarihiyle mutlak bir cehalet çukuruna gömmek olur... Ki öyle yapıldı... Kim ne der bilmem, ama meşru zeminde bu millet hakkını arayacaktır.
***
Nitekim yasal zeminde bu millet yeniden kendi öz kültürünü istiyor, onun ruhuyla gelişmek istiyor. Buna öncülük yapmak da pırıl pırıl imanlı iktidarlara ve büyük devlet adamlarına düşer... Demokratik zeminde bu sağlanacaktır mutlaka. Bugün olmaz yarın olur, yarın olmaz bir sene sonra olur. Bir sene sonra olmasa bile ileride mutlaka meşru zeminde bu millet hak mücadelesini verecektir. Millet hınca hınç kültürünü istiyor.
***
Kandırmacalarla, bilmem değişik yaftalarla, millet kandırılamaz. Millet kökünü istiyor, mazisini istiyor. Ecdadının ilim irfan yuvasını istiyor. Yeniden Selçuklu ve Osmanlının İslam’a dayalı kültürünü temsil eden kütüphanelerinin kurulmasını istiyor. Medreselerini, ilim yuvalarını yeniden istiyor.
***
Ama heyhat! Milletin sesi ne yazık ki kimseye gitmiyor. Yüz yıldan beri tutturmuşlar “Vay laiklik, vay laik Türkiye, vay efendim Kemalizm, vay Atatürkçülük” vs. vs.
Hal böyle olduğu içindir ki gelen giden iktidarlara milletin giderek güveni zayıflıyor. Artık millet, onlara inanmıyor.
***
Biz de bir medya kurumu olarak, yaptığımız gözlemlerde halk bu minvalde konuşuyor, tepkisini veriyor… Bize gelen talep ve beklentiler bu yöndedir... Biz de bir medya kuruluşu ve mensubu olarak, görevimiz gereği talepleri, beklentileri tebliğ ediyoruz… Öğretmek, ilan etmek, bildirmektir bizim misyonumuz... Ama icra mercii değiliz. İcra mercii Meclis’tir, Cumhurbaşkanlığıdır. Devleti yöneten iradedir…
En derin saygı ve sevgilerimle.