HİLE VE HIYANET!

Evet, sevgili okurlar.

Bilimsel olarak ister sosyolojik durumlarda olsun, ister biyolojik olsun, toplumdaki sosyal dengeleri koruyan veya yıkıp da altını üstüne getiren hareketler, davranışlar, bunların hepsi hayvanlarda mevcut olduğu gibi insanlarda da vardır.

Zaten genetik olarak da olsa insanların huy ve tabiat durumları zaman zaman bazı hayvanlarla eşdeğerdir.

Onun için birçok sosyoloji bilimine vakıf olan bazı bilginlerin, ilmi değer ve kariyerlerine dayanarak yapmış oldukları tespitler; gerçekten tamamıyla ilmi gerçeklere dayanıyor.

Mesela hayvanların fıtrat halini, bazı insanların fıtrat halleriyle birebir örtüştüğü ifade edilir.

Ve bu benzetmede de inanıyoruz ki hiç hata yoktur.

Köpek üzerine bazı örnekleri getirirsek, inanıyoruz ki siz değerli okurlarımızla beraber bir gerçeğe parmaklarımızı basmış olacağız.

Örneğin; köpek, hayvanlar âleminde sahibini koruyan ve hiçbir zaman sahibiyle ters düşmeyen, evini ve hayvanlarını ve hatta sahibine bağlı olan mesken dahil olmak üzere hepsi ona emanet edilir ve o masum hayvan kendini o sorumluluk içerisinde görür, hiçbir zaman sahibine hıyanetlik yapmaz.

Köpeğin hem biyolojik, hem sosyolojik karakterinde bu vardır ve olmazsa olmazıdır.

Aç kalır, “Ben açım” demez.

Hatalı bir iş yapar, sahibi tarafından kovulursa bile yine döner gelir, kapıda yatar.

Ölümüne dahi olsa hiçbir zaman tehlikeyi sorumlu bulunduğu alana yaklaştırmaz.

Daha burada sayamadığımız bir çok meziyeti var.

Yani köpek hayvanının çok üstün kaliteli kariyeri vardır.

Tüm bu güzelliklere rağmen, Allahû Teâlâ onu sevimli olma yerine nefretli ve necis (haram) türünden saymıştır.

Yaş iken insanın elbiselerine veyahut herhangi bir yerine temas etmesi, salyası kadar zararlı ve kuduz gibi tehlikeli hastalık taşıdığı için, Allahû Teâlâ onu zararlı "necis yaratıklarından" saymıştır.

Pek tabi ki Köpeğin sahibine ve sorumluluk alanına ilişkin bu güzel vasıflarına rağmen, bilmeyerek ama bilmeyerek bazı yanlışları da vardır.

Onun sorumluluğu altına verilen, sahibinin koruması gereken alanına dışarıdan göz dikmiş hırsızlar zaman zaman onu aldatarak, rahatlıkla alanına girebiliyorlar ve sahibinin malını da çalabiliyorlar.

Hele hele cins köpeklerden olmazsa…

Cins köpeklerinden dahi olsa zaman zaman hırsızlara, kendi ihtirası için, kişisel rantı için kendini ele verir ve sahibine de zarar verir.

Tıpkı insanlar gibi…

Mesela; hırsızın göz diktiği bir yere oraya rahat girip de isteğine kavuşması için birkaç gün önce gündüzden köpeğe yanaşır, ona bir şeyler verir, yemek verir, et verir ve sırtını sıvazlar, böylece köpeği kendine alıştırır, kendini köpeğe dost olarak tanıtır.

Arayı bulunca da geceleyin hangi saatte olursa olsun, hırsızlık yapabildiği mıntıkaya rahatlıkla girebilir.

Köpek görse dahi sesini çıkarmaz.

Neden?

Çünkü önceden köpeğin himayesindeki alana girebilme icazetini almış durumda.

İşte burada o masum hayvan, geleceğinin ne kadar tehlikeli olduğunu ve sahibine ne kadar hıyanetlik yapmış olduğunu ve hırsız tarafından hileli oyunlarla kandırıldığını, sahibine zarar vereceğinin farkında olmadığı için, köpek bir idrak ve geleceği görebilecek zeka ve fetanete sahip değildir.

Eğer Allah bunu da o hayvana nasip etseydi, kesinlikle peşinen o hain hırsızdan rüşvet almazdı.

Ama geleceği meçhul olduğu için, sadece o anda o hırsızın vermiş olduğu bir lokma ekmek karşısında kendini ele verdiğinin farkında olmadığı için, hırsız o alana rahatlıkla giriyor ve malı alıp götürüyor.

Tıpkı bazı insanların sosyolojik ve biyolojik tarzı gibi…

* * *

Gerek siyaset alanı olsun, gerek ticaret alanı olsun, gerek ahlaki alan olsun, gerek medya alanı olsun, gerek devletin kamu kurum ve kuruluşlarının bünyesindeki yaşanan olumsuzluklar olsun…

Hepsi A’dan Z’ye kadar o hain ve hileli hırsızla aldatılmış köpek misali!.

Biri birisiyle denge kurabilir, paralellik arz edebilir ve o benzetme yerli yerinde olur.

Devlet kapısında yani kamu kurum ve kuruluşlarında birer emanetçi durumunda olan yetkili ve etkili kimseler, devletin neresinde olursa olsun, yargısı olsun, yasama kurumu olsun, yürütme kurumu olsun veya medya alanı olsun, kişilere devlet tarafından, halk tarafından, ülke tarafından emanet edilmiş olduğu çok kıymetli sorumluluklar eğer kişisel rant karşısında bir çırpıda dış ülkelere dahi olsa veyahut ülkenin içinde bulunduğu rantiyeci yalakalar tarafından kıymetsiz bir rant uğruna devletin herşeyini bir çırpıda ayaklar altına alarak bilgi veriyorsa, kendi mesleğinde hıyanetlik yaparak aldatıcı çıkar oyunlarının peşine düşerse o insanla aldatılmış köpek arasında hiçbir zaman fark yoktur.

Hatta köpeğe masum da diyebilirsin.

Çünkü kıyamet gününde sorguya çekilmiyor.

Ve geleceği görme açısından ilmi bir melekeye sahip değildir.

Ama, İnsan ilmi melekesine de sahiptir.

İnsanlar geniş çaplı çevreye baktığında çok önemli emare ve alametlere bakarak bir şeyleri sezebilir.

Geleceğin ne kadar kötü ve tehlikeli olduğunu rahatlıkla keşfeder.

Ve bir davanın mükellefiyeti omzunda taşıdığı için her zaman onun farkındadır, farkında olduğu halde kişisel rant ve çıkar uğruna yanlış yaptığı zaman aynı derekeye ve ahlaki çöküntülere düşeceğine kuşku yoktur.

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Nitekim her zaman burada değindiğim mevzuuların ana teması bu konumu taşıyor.

92 yıldan beri kurulmuş bir cumhuriyet…

Ve bu cumhuriyetin devletin üzerinde taşıdığı sorumluluk ve hükümranlık içerisinde kanunların, yasaların hükümran olduğu halde, bakıyorsun ki o yasalar günü gelmiş ayaklar altına alınmış, o kanunlar çiğnenmiş, tamamıyla bir ideolojik düşünce uğruna veyahut rantiyecilik anlayışına her şey kurban edilmiş ve denge alt üst edilmiştir.

Örneğin; kurulan cumhuriyet milli mücadele savaşından sonra kurulmuş bir cumhuriyettir.

Bu cumhuriyeti kuranlar tarafından elbette ki milli çıkar ve menfaatler ön planda tutulmuştur.

Ülkenin bölünmez bütünlüğü, milletin birlikteliği, çıkar ve geleceğinin birer teminatı olarak kurulmuş bir cumhuriyet ve anayasa.

Ve bu anayasa paralelindeki kurulan devletin bazı kurum ve kuruluşları.

Elbette ki bunlar ülkenin ve milletin birer milli teminatı durumunda olmak zorundadır.

Ama görünen odur ki hiç de öyle değildir.

Yargı; bugün başlı başlına bu ülke için bir sorun durumundadır.

Emniyet teşkilatının bünyesindeki bu keşmekeşlik ve ha bire polislerin gözaltına alınıp, sorgulanmaları elbette ki bunlar boşuna değildir.

Medya kalemşorlarının kargaşaya ve teröre davetiye çıkarması, apayrı bir rezalettir.

Hele devletin ve milletin can damarı durumunda olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin yıllar yılı bünyesinde yaşanmış Balyoz, Ergenekon anlayışlar apayrı bir tehlike arz ediyor.

Bunların tümünü ele alırsak, bu gibi önemli kurumların bünyesinde yaşayan sorumlu bazı insanlar, bu sorumluluğun idrakinde bulunmalıdırlar.

Aksi takdirde sohbetimizin başında anlattığım gibi teşbihte hata olmasın ki olamaz da aldatılmış bir köpek ne kadar bilmeyerek bir hıyanetlik yapıyorsa, insanlar da onlara tevdi edilmiş emanetleri yasa ve kanunlar paralelinde uygulamıyorlarsa kendilerini hiçbir zaman o hıyanetten, o hilebazlıktan kurtaramazlar.

Bu durumda, önümüzdeki günlerde her zaman olduğu gibi bu yeni sezonda bazı önemli kurum ve kuruluşları ilgilendiren çok önemli konuları ele alacağız ve birilerinin ipliğini pazara çıkaracağımızdan da hiç kimsenin kuşkusu olmasın.

Bizim söylediklerimiz tamamıyla bilimseldir, sosyolojiktir ve insan karakterine dayalı gerçekleri simgeleyen konular olacaktır.

Yargısından tut medyasına kadar…

Yürütme kurumlarına kadar…

Ve siyasi partilere kadar..

Özellikle siyasi partilerin konumlarına kadar.

Herşeyi ama herşeyi kamuoyuna bildirmek suretiyle, basına verilen düşünce ve yazma özgürlüğü paralelinde birçok yanlış insanların yanlışlıklarını yasalar zemininde çarşaf çarşaf ortaya sereceğiz.

En derin saygı ve sevgilerimle.