HZ. İSA DECCAL’I ÖLDÜRECEK (II)

Evet, sevgili okurlar.

Dünkü sohbetimizde de değindiğim gibi IŞİD denilen bir örgüt sonradan ihdas edilmiş, gerçekten mahiyeti, gayesi ne olduğu büyük belirsizliklere rağmen, kendisine unvan olarak kullandığı kavram, “İslam Devleti” kavramı olduğu için bize göre terör örgütü olarak nitelendirilmemelidir.

Zira İslam kelimesinin manası; barıştır, kardeşliktir, huzurdur, mutluluktur.

Hiç kimseye karşı, özellikle dahili İslam coğrafyasında terör olarak yad edilmemelidir.

Ama bu da bir gerçektir ki yıllardan beri Irak’taki Maliki’nin ve Suriye’deki Esed’in Müslümanlara karşı yapmış olduğu katliam terörünün bir sonucu olabilir.

Zira dört seneden beri Suriye’deki Nusayrî, Dürzi mezhebine mensup olan Beşar Esed’in yapmış olduğu katliamların ve söndürülen ocaklar, yakılan yıkılan Diyar-ı İslam, camisinden medresesine kadar taş üstüne taş bırakmayan bir mezalimin sonucu olabilir bu IŞİD.

Keza Şia mezhebine bağlı Nuri El Maliki’nin de Irak’ta Amerika mezalimi paralelinde yapmış olduğu katliamların zirveye çıkmasının bir neticesidir diye düşünüyoruz.

Örneğin; “bir tavuk civcivlerini kedi köpekten nasıl koruma aktifliğine geçiyor, güçsüz olduğu halde kendi civcivlerini yedirmemek için kediye de köpeğe de sıçrıyor” misali.

Keza dün de belirttiğim gibi bir köpek bir kediye saldırdığı zaman, kedi kurtuluş çaresi bulamayınca, döner köpeğin yüzüne sıçrar, korkudan.

Tıpkı Kuzey Irak ve Suriye’de oluşan bu örgüt bir savunma mecburiyeti karşısında oluşmuş olabilir diye düşünüyoruz.

Ama ne var ki gerçekten üç aylık veya bilemedin altı aylık oluşa gelen bir örgüt, her nedense bütün ehl-i zulüm olan haçlı ve Siyonist emperyalist devletlerini ne kadar korkutuyorsa ve bunlar bunu ortadan kaldırmak için Birleşik Krallık’taki Newport şehrinde Nato zirvesi alelacele toplanıyor.

IŞİD’e karşı ittifak koalisyonu kurmak için büyük çaba gösteriliyor.

Özellikle ABD Başkanı Obama bütün dünyaya seslenip de bir an evvel terörist IŞİD örgütünü (!) ortadan kaldırmak için emru ferma dağıtıyor.

Ama her nedense dört seneden beri Esed’in Suriye’de taş üstüne taş bırakmadığı devlet terörünü görmüyorlar.

Yağdırdığı varil bombalarını görmezlikten geliyorlar.

İsrail’in 4 ay içerisinde Gazze’ye yaptığı katliama, hiç ama hiçbir Emperyalist ülke gam bile duymuyor.

Irak’taki Sünni insanların mağduriyeti ve katliamlar yazılmıyor ve devlet bunu görmüyor.

Üç dört senden beri Ortadoğu’da yapılan böylesine katliamları görmezlikten gelen Haçlı ve emperyalist dünya, ne oluyor da bu IŞİD örgütünün Yezidilere karşı saldırganlığını bahane ederek, yer yerinden oynatıyor.

Bir de NATO zirvesinde ABD Başkanı Obama, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’la özel olarak bir buçuk saat görüşüyor ve zirve dağıldıktan sonra Savunma Bakanını Ankara’ya gönderip IŞİD’e müdahale etmek için gerek Cumhurbaşkanı olsun, gerek Başbakan olsun, her ikisine de “teklif-i mala yutak” (kudretlerinin kaldıramadığı bir teklif) Türkiye’ye getiriyor ki o teklifin manası şudur: Irak’ın Amerika’ya girdiği gibi, Türkiye’yi de o badireye koymaya çalışıyor, hem de kurnazca.

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Bu tarihi gerçeği de sizinle paylaşmadan geçemiyorum.

Bize göre ortaya çıkan IŞİD’in hareketi, Müslümanları öldürme değil, Haçlı ve Siyonistlerle mücadele etmesidir, Esed’in ve Maliki’nin zulmünü ortadan kaldırma planıdır.

Bu arada Türkiye’yi de tuzağa çekmeye çalışıyorlar.

İnanın, sevgili okurlar.

Bu küfür dünyasının ve onların paralelinde giden sözüm ona Müslüman ülkelerin devlet başkanları ve yönetimleri bunlara aldanmamalıdır.

Zira Kur’anın gölgesinde yaşayan bir toplum; taşıyla, toprağıyla, insanıyla, her şeyiyle güçlü bir toplum olmalıdır ki güçlüdür ve imanlıdır.

Ehl-i küfre inanmamalı ve güvenmemelidirler.

***

Bakınız, “et-TEVBE” suresinin 7, 8, 9 ve 10. Ayetlerinin yüce meali aynen şöyledir; ama bu ayetlerin orijinal metnini insan okuduğu zaman, insanın ruhi derinliklerine serinlik verir, rahatlık verir, huzur getirir.

Ama gazetede orijinal metin yazamadığımız için zira satılmayan gazeteler kese kâğıdı olduğuna göre ayetin orijinal metni yazılamaz.

Bu nedenle meallerini yazarak, siz değerli okurlarımızla paylaşıyorum.

Bakınız, ayet ne diyor?

7. Ayet;

“Ahitlerini, antlaşmalarını bozup duran, ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında, Allah’a ortak koşan müşriklerin, Allah indinde ve Rasûlünün yanında nasıl saldırmazlık ve himâye antlaşmaları olabilir?

Ancak Mescid-i Haram yanında antlaşma yaptıklarınız, size karşı dürüst davranıp, antlaşmalarına riayet ettikçe, siz de onlara dürüst davranarak, antlaşmalara riâyet edin.

Allah kendisine sığınıp emirlerine yapışarak günahlardan arınıp, azaptan korunanları, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davranan, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olan mü’minleri sever”

8. Ayet de şöyle diyor;

“Onlarla antlaşmalar nasıl devam edebilir? Eğer onlar size bir üstünlük sağlarlar, ellerine fırsat geçerse, ne yemin, ne akrabalık hatırı dinlerler, ne de antlaşma gözetirler. Yarım ağızla sizi hoşnut etmeye çalışırlar. Kalpleri, akılları o kadarına da razı olmaz. Onların çoğu doğru ve mantıklı düşünmeyi terk etmiş fâsıktır, âsi ve bozguncudur”

9. ayet ise şöyledir;

“Onlar, Allah’ın âyetlerini, servet, makam, mevki gibi geçici dünya menfaatlerine birkaç pula değiştiler. İnsanları Allah yolundan, İslâm’a girmekten alıkoydular. İslâmî hayatı yaşamalarına, İslâmî faaliyet göstermelerine engel oldular. İşlemeye devam ettikleri ameller ne kötüdür”

10. ayet de şöyledir;

“Mü’minlerle ilgili ne yemin, ne akrabalık hatırı gözetirler, ne de antlaşma, taahhüt tanırlar. Onlar, işte onlar saldırganlığı alışkanlık haline getiren kimselerdir”

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Hani demişler ya “Az kelimeyle çok manayı ifade etmek de yazışmanın belagat ve edebin teknolojisidir, sanatıdır.

Az ve kısa sözden anlayan zeki insanlar için uzatıp hem mana hem de amacı dağıtmak yerinde değildir.

Zira buna boş yere uzatmak denir.

En derin saygı ve sevgilerimle.