İHALE VE ARSA MAFYASI ZİRVEDE!?

Evet, sevgili okurlar.

Her zaman bu köşede hep güncelliğini koruyan, yeni gündemlerin oluşuyor olması, memleket insanını oldukça rahatsız ediyor.

Der demez; korku ve kargaşa, endişeye sürüklüyor...

Bunu yapanlar da. şeklen insan olarak görünüm veriyorlarsa da ne yazık ki insanlık cibilliyetinden yoksundurlar.

Toplumumuz, günlük hayat akışları içerisinde vahim bir şekilde bu zorba gaspçılarla, haram yiyenlerle, mütecaviz saldırganlarla karşı karşıya gelmektedir!...

Ruhen vahşi canavarlaşmış bir hayvan ise de insan kılığında kendini göstermekten de geri kalmıyor.

Evet, ağa görünümünde görünüyor ama karakteristik olarak sadece bir canavar olmaktan başka görüntü vermiyor.

Ne yazık ki bu tür insanlar, memleketimizde, yani bu coğrafyamızda, özellikle Diyarbakır’ımızda oldukça türemektedirler...

Deyim yerindeyse mantar gibi üremektedirler...

Saltanatları da, krallık gibi..

Babadan oğula, oğuldan toruna bu hıyanet erbaplarının pislikleri, her dönem kendini var etmeye çalışmıştır.

Ne yazık ki insanlarımız da bu tür canavarlaşmış ruhlardan da çekiniyor.

Aman bana şerri, fitnesi dokunmasın...

Ne yaparsa yapsın” gibi haller yaşanıyor.

Onun için insan, saldırgan bir canavardan ne kadar korkarsa, o canavarın saldırganlığını ve cesaretini daha bir artırır...

Denir ya iştahını kabartır...

* * *

Bakınız, sevgili dostlar.

Dünkü Diyarbakır Söz Gazetesinin birinci sayfasındaki manşet haberi oldukça dikkat çekicidir.

Her şeyi anlatıyor, ele veriyor.

Sahada kimler nasıl cirit atıyor?...

Devleti kimler nasıl kirli emellerine alet ediyor...

İktidarı oy uğruna, kimler nasıl aldatabiliyor?

Sahte oy çoğunluğu göstermekle kendine makam, mevki, yer temin etmek isteyen, kimler yok ki?.

Bilindiği üzere tarihimize geçmiş, kültürümüze mal olmuş meşhur “Sülün Osman” hikayesi vardır.

Bu hikayede, Sülün Osman’ın ne kadar kirli aldatıcı rol oynadığını bilen biliyor.

Ama bilmeyenler için de kısaca bir iki cümleyle özetlemek süretiyle, bilgilendirmek istiyorum.

Sülün Osman’ın ilk icraatı, 1948’de oldu..

Yani, “adını duyurduğu ilk iş..

Fatih'te yeni tuttuğu evin sahibini dolandırarak, bunu yaptı.

1950 ve 60'lı yıllardaki "işleriyle" ün kazanan "Sülün Osman", tramvay, Galata Kulesi, kent meydanlarındaki saatler, şehir hatları vapurları gibi kamu mallarını saf vatandaşlara 'satarak' ya da 'kiraya vererek' efsane haline geldi.”

Böyle bir aldatıcı, kandırmacı, yalancı, sahtekâr, nasıl devleti, hükümeti kandırmaya çalışmış?..

Ve nasıl, nam vermiş..

Ne yazık ki bu coğrafyamızda da böylesine sahtekâr, namussuz, yüzsüz, edepsiz feodalite, varlık göstermektedir...

Değişik isimler altında ruhen meşhur PKK terör örgütünün yıllar yılı köleliğini yaparak hayatını idame etmiş, kimlik sahibi kişilerdir...

Aynı kimlikler, PKK terör örgütü devletin mücadelesiyle yavaş yavaş sindirilince bu kez kendini başka makyajla değiştirerek efendileşiyor ve iktidar partisinin kimliğine bürünüyor...

Böylece,  rahatlıkla o adres altında, o sıfatlar altında cirit atıyor...

Devleti elinde tutan siyaset anlayışı, yani iktidarlar, sahte oylarla da olsa o oyların hatırına binaen her şeye gözlerini yumuyor.

Halbuki oy potansiyeli diye bir şey de yok.

Sülün Osman” gibi havadan cıvadan çaldıkları minarelere kılıf uyduruyorlar.

Böylece AK Parti iktidarının gölgesinde kirli emellerine ulaşıyorlar.

Örnek mi istiyorsunuz?

Evet, Diyarbakır’ımızda yıllardan beri orta yerde rol oynayan arsa mafyaları, arazi mafyaları, ihale mafyaları kol geziyor.

Çok rahatlıkla oyun oynuyorlar.

Devletin satmış olduğu tapulu arazilere göz dikiyorlar...

Kamuoyunu rahatsız ediyorlar...

Üç-beş kuruş para koparmak için, sebepsiz yere zenginleşmek için, vatandaşların üzerine korku salıyorlar...

Kendilerini güçlü aşiret ağaları, müridi çok olan sahte müteşeyyihler silsilesine sokarak milleti taciz ediyorlar.

Bakınız, birkaç aydan beri birileri ihale yoluyla devletten satın almış olduğu arazileri başkasına devretmek için, yani malını satıp iş yapmak için iş çevrelerini ablukaya alarak tehditte bulunuyor...

Şantaj, saldırı vs. vs. halleri içinde kendilerine hayatiyet kazandırmak istiyorlar..

Ya ölürüm, ya alırım” manasıyla haksız yere vatandaşı mağdur edip ondan “haraç” almaya çalışıyorlar...

Yani çökme yapıyorlar..

Tüm bu yaşananlar, bize göre iktidar partisinin ayıbıdır.

Çünkü bunlar, AK Parti’ye sızmış, AKP’lilerdir..

Ve yaptıkları her olumsuz şey; “İktidara” fatura edilmektedir...

Denir ya, Ak Parti’ye “suikast” yapılıyor..

Partiyi hükmen boğuyor, soyuyor ve kirletiyor.

Kanı beş kuruş etmeyen başıboş bu insan kılıklı karakterler bir kravatla, güzel bir takım elbiseyle, kendini bürokrat veya ağa tipine sokarak, pazarlamaktadır...

Ya milletvekili, ya bakan, ya belediye başkanı veyahut da etraflarındaki kirli saldırgan kurtları besliyor ve millete saldırtıyor.

Dört gün önce Diyarbakır’ın en ünlü alışveriş merkezinin önünde gece karanlığından faydalanarak bir iş adamına önce tehdit ve korkutma, sonra da silahlı saldırıda bulunarak “Sen misin bizim kullandığımız arsaları devletten almışsın? Derhal o işten vazgeçeceksin, seni uyardık, sen vazgeçmedin. Bugün de senin canına mal oluyor” diyerek beş el ateş ediyor.

Çok şayan-ı dikkattir ki kaçan bu hain 100 metre ilerideki AK Parti İl Binasına sığınmaya çalışıyor.

Polisler bunu yakalayıp, gözaltına alıyor..

Ancak, yukarıda saydıklarımın hiçbiri bireysel bir failiyet, eylem ve saldırı değil..

Organizedir.

Şebekedir.

Çetedir.

Ve bu çetenin başı da siyasetin bünyesine girmiş kravatlı, efendi görünümlü, ahlaksız şahıslardır.

Bu şahısların burada isimlerini de söyleyebiliriz.

Ama görülen lüzum üzerine şimdilik değil.

Ancak ileride kesinlikle deşifre edilecektir.

Zaten dünkü ve bugünkü gazetemizde de gördüğünüz üzre, yakalanan saldırgan canavar, kendisinin AK Partili Hani Belediye Başkanı olan meşhur İbrahim Lale’nin kuzeni olduğunu, yakın adamı olduğunu açıkça söylemektedir.

Bu zincirleme silsileli organize, öyle düşünelim ki inanın yalnızca bir tetikçiden ibaret değildir.

Bu bir şebekedir, çetedir, mafyadır.

Ve ne yazık ki AK Partinin bünyesinde yaşanıyor.

Maddi geleceğini bu iktidar partisinin gölgesinde temin ediyor.

Bunun gibi örnekler çok var.

Yani kurt tıynetli ağa görünümlü, siyasetin gölgesinde kendine gelecek temin etmek için devletin bütçesini, devletin siyasetini, devletin bürokratını çok rahatlıkla kullanabiliyor.

Ama halk buna kesinlikle rıza göstermiyor.

Halk bunu çok iyi biliyor.

Halk arkasında böylesine zarar veren yaratıkları ortadan kaldırmak için siyasetten imdat istiyor.

Ama ne yazık ki makam ve mevkilerden beklediğini yakalayamayan halk, çok büyük ümitsizlikler içerisinde yaşamaya devam ediyor.

Öyle bilelim ki bu hamur daha çok su çekecektir...

Ve bu işin sonu çok daha vahim olacak diye düşünmemek de elde değildir.

AK Partinin yetkili ve etkili zevatına kamu vicdanı adına diyoruz ki;

Bu işler böyle yürümesin!

Kamu vicdanı hiçbir zaman bu tespitlere karşı göz yummaz, bu kirlenmeyi yutmaz.

Ve iktidar partisinin de buna karşı kesinlikle tavır koyması gerekir.

* * *

Bakınız, sevgili dostlar.

Dünkü görsel ve yazılı medyanın manşetlerine taşıdıkları haberler hep Afganistan’dan ve Taliban’dan bahsediyor.

Akit Gazetesinin bir haberini sizinle paylaşalım.

KABİL TESLİM OLDU” başlıklı haber şöyle devam ediyor,

Afganistan’da ikinci Taliban dönemi başladı. 20 yıl önce iktidarı Taliban’dan alan ABD, 830 milyar dolar harcamasına rağmen baş edemeyince Afganistan’dan kaçış kararı aldı.

Taliban, ABD’nin son personelini tahliye etmesinin hemen ardından Kabil’i ele geçirdi.

Cumhurbaşkanı Eşref Gani ise ülkeyi terk etti.”

Bu haber bize göre Türkiye’nin geleceği için çok büyük bir mesajdır.

Bakınız, ABD, haçlı ve Siyonist dünya, İslam ülkesini ablukası altına almış sömürdükçe sömürüyor.

Mısır elden gitti.

Suriye elden gitti.

Irak elden gitti.

Suudi Arabistan,

Yemen elden gitti.

BAE elden gitti.

Ama Afganistan ve Pakistan dimdik ayakta…

Çünkü bu hareketi yapan Taliban, 20 yıldan beri Amerika’ya karşı ciddiyetini korumuş, ülkedeki satılmış, hain, vurguncu ve piyon bir siyasetin sonu itibariyle ülkenin samimi insanlarının 20 yıl boyunca verdikleri mücadele neticesinde yine yerlerine oturdular.

ABD ise “süt dökmüş kedi gibi” dönüp arkasına bakıyor.

Diğer bir tabirle “dut yemiş bülbül gibi” seyrediyor.

İşte inşallah bu Afganistan’ın akıbeti, darısı Irak’ın başına, Suriye’nin başına ve Türkiye’deki yanlış müesses sistemin başına diye dua ediyoruz.

Çünkü bu sistem milli değildir, yerli değildir.

İthal malı olduğu için bünyesinde böylesine yağmacı teröristleri yetiştiriyor ve millet ıstırap duyuyor.

En derin saygı ve sevgilerimle.