İHALE VE ARSA MAFYASI ZİRVEDE!? (II)

Evet, sevgili okurlar.

Dünkü yazımızın son bölümündeki paragrafta belirttiğimiz gibi “Milli iradeyi üstlenen, omuzlarında taşıyan AK Partiye çok büyük görevler düşüyor..”

Bu görevlerin en önemlisi, her şeyin başını çeken Güneydoğu Anadolu Coğrafyasındaki “totaliter zorbalığa dayalı mafya türü oluşumları” engellemektir.

Aylardan beri kamu vicdanı adına biz bunları yazıyoruz, çiziyoruz, halkımızla paylaşıyoruz.

Ama ne fayda ki; devletin, iktidarı elinde tutan erkin, toplumun, kamu vicdanının istek ve arzularına pek kulak vermiyor...

Siyaset icabı, nam-ı diğeri politika icabı, koltuk ihtirası adına nerdeyse her şeye eyvallah demek zorunda kalınıyor.

Siyaset, oy adına, iktidarı elde tutma adına, mevcut sistemin gereği olarak her şey mubah görülüyor.

Ama adl-i ilahi hiçbir zaman buna geçit vermez.

Çünkü, dünya dönüyor ve hiçte durmuyor.

Mevsimler değişiyor?..

Ama velakin, her kıştan sonra baharın geldiğini de hiç kimse inkâr edemez.

Toplumu temsil etme görevi, çok ağır bir görevdir.

Buna emanet denilir.

Emanet demek, güven ve güvenilirlik demektir.

Emaneti tam manasıyla temsil etmemek, hıyanet demektir.

Bu itibarla yüce Allah, Hz. Peygamber (S.A.V)’e Nisa suresinin 105. Ayetinde şöyle ferman buyuruyor.

“(Ey Muhammed!) Doğrusu Biz sana gerçeğin ta kendisi olan Kur'an'ı indirdik ki, insanlar arasında Allah'ın sana öğrettikleri ile hükmedesin. Sakın hainlerin (destekleyicisi ve) savunucusu olma!”

Bunu defalarca siz değerli okurlarımızla paylaştık, yine paylaşalım.

Ayetin sebeb-i nüzulü şöyle;

Hırsızın biri, hırsızlık yaparken yakalanıyor. Ama suçunu Yahudi komşusuna atıyor?.. Ve Yahudi suçlanıyor... Ancak, Yahudi suçsuzluğunu ispat ediyor...Ama buna rağmen o hırsızın yakınları direniyorlar...

Hz. Peygamber (S.A.V)’e yalvarırcasına “sen bizim tarafımızı tut, zira bu bir Yahudi’dir, suçlu ise Müslüman’dır, senin ümmetindendir, sen onu tercih et.” diyorlar..

Bu  ayet gelmeden evvel, asıl suçluyu görmezlikten gelip, cezayı Yahudi çeksin imaları doğrultusunda Resulullah (S.A.V) geçici bir lahza da olsa duraklama içerisinde kalıyor.

Sonra, bu ayet-i celile geliyor.

Diyor ki;

Sakın hainlerin savunucusu olma...”

İşte bu ayet, ilahi bir mesajdır.

Peygamberimiz (S.A.V)’e yönelik gelen bir mesaj olmakla beraber kıyamete dek herkese, her idareye, her yönetime, her iktidara, her politikacıya yönelik bir ikazdır, bir uyarıdır.

Bu itibarla hep yazıyoruz, uyarıyoruz.

Ve diyoruz ki;

Dünya hukuk literatürüne göre (ama hukuk, hukuk olduğu zaman) her şeyin başını çeken “hukuk ve adalet ilkeleri” gereğince daima toplumun içinden kötülükleri kaldırıp, defedeceksiniz!...

Ki, ondan sonra da iyilikler kendiliğinden gelir..

Ama velakin hal-i durum hiçte öyle değil..

Çünkü, önce iyiliği tanımıyoruz, kötülüklere de göz yumuyoruz.

Hal böyle olunca da; gel de toplumdan huzur ve mutluluğu bekle.

Her şeyden evvel toplumun içinden öncelikle kötülükleri arındırıp, temizleyeceksin, ki Adalet ve Huzur kendiliğinden gelir..

Bu itibarla AK Partinin kuruluşundan günümüze kadar, hatta onun başlangıcı olan Refah ve Saadet Partilerine kadar, hep içinde kalmış bir insan olarak hakkın ve hakkaniyetin savunucusu olmuşuz...

Kanımıza, canımıza, varlığımıza mal olsa dahi zerre kadar bu misyonumuzdan taviz vermemişzdir...

Ki, bundan sonra da vermeyeceğiz.

Ama yetkili ve etkilileri de dostane biçimde uyarıyoruz ve diyoruz ki.

Lütfen!

İçinizi temiz tutun.

İktidarı elde tutmak için “oylar gelsin de nerden gelirse gelsin” anlayışına artık dur demelisiniz...

Aksi takdirde 20 yıldan beri iktidarda olan bu parti özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da, hele hele Diyarbakır’ımızda uygulanmakta olan yanlış politikalar yüzünden ve yanlış, adamların temsil de yetkilendirilmesi sonucu ortaya çıkan siyaset, kirli siyasete dönüşmektedir..

Vaziyet böyle olunca, hiçbir zaman hiç kimse de bunu sonuna kadar götüremez.

Buradan acizane tavsiyemiz budur.

Ve diyoruz ki;

Ey devlet!

Ey iktidar!

Ey bakanlıklar!

Ey tüm resmi kurum ve kuruluşlar!

Lütfen!

Ne yapıyorsanız yapın, bu bölgemize cidden bir el atın.

Burada yıllardan beri organizeli mafya türü feodalite, ihale ve arsa mafyası olarak, devrededir.

Ranta dayalı kayıt dışı para koparma hareketi söz konusudur. 

Bu mafya türü uygulama şekli öylesine bir hal almış ki önü kesilebilecek gibi değildir.

Zira devletin özellikle yerel yönetimleri tarafından tüm bu zorbalığa el atıp ortadan kaldırmak için herhangi bir hareketi yok.

Ne valiliklerde var.

Ne kaymakamlıklarda var.

Ne belediyelerde var.

Ne yargıda var, ne de emniyette.

Her vatandaş da başına gelenleri cesaret göstererek bunları deşifre etmede imtina ediyor...

Çünkü biliyor ki başı beladan kurtulamaz!

Gelecekte ayağına ayak bağı olurlar...

Yaşam tarzına pranga atarlar...

Ya ölür, ya öldürülür, ya da kendisini vurur!.

Bu gibi haller söz konusu olduğu için herkes endişeli olarak çok kirli olaylara boyun eğmek zorundadır.

Bize göre bu olayın baş müsebbibi de devletin önemli kurumlarıdır.

Şu TOKİ’nin haline bakın.

Devletin bütçesini güçlendirmek için, yani devlet bütçesine katkı olsun diye hazineye ait olan taşınmazları resmi gazetede ilan ederek ihaleye çıkarıyor.

İhale edinceye kadar kimseden ses seda çıkmıyor.

İhale yapıldıktan sonra zorba, gaspçı, vurguncu, rantiyeci birileri tarafından ihaleyi kazanan adama tehditler savruluyor.

İllaki bu işten vazgeçeceksin, teminatını yakacaksın.

Veyahut da peşinen ölümüne rıza göstereceksin.

Veya da bizi göreceksin.

Bu arazi her ne kadar devletin arazisiyse de yıllardan beri biz işletiyoruz.”

Yapılan çok şikâyetlere rağmen, devlet bunun önlemini alamıyor.

Ya da almak mı istemiyor?

Veyahut da görmezlikten mi geliyor?

Millet birbirine düşsün” gibi yanlış ve haince bir anlayışı da aklımıza bile getirmek istiyoruz.

Ama her şeyden evvel hal-i âlem meydanda.

Orta yerde zorbalıklar var.

Orta yerde masum insanların kanı dökülüyor.

Orta yerde cirit atan totaliter zorbalığa dayalı müthiş bir faaliyet var.

Ama ne yazık ki bu tür kirli faaliyetler yapılırken de iktidardaki AK Partinin gölgesinde zaman zaman yapılıyor.

Biz her zaman kalemimizi basa basa diyoruz ki.

Ey AK Parti iktidarı!

Lütfen, içini temiz tut!

AK Partinin gömleğini giyen AKP’lileri tasfiye et.

Partinin 20 yıllık bir mazisi var.

İktidarını şerefle, izzetle buraya kadar getiren devletin başında Sayın Recep Tayyip Erdoğan var.

Evet, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın inançlı ve adil bir devlet adamı olduğundan hiçbir şüphemiz yoktur ve güveniyoruz.

Eğer olmasaydı bu kadar uzun yıllar devletin başında olmayacaktı.

Malum, “Yıldız Sarayına” sızdırılan nice devşirme, fesat komiteciler, Sultan Abdülhamid’i tahttan indirdiler...

Hatıratında kendisi de bunu itiraf ediyor.

Ve diyor ki;

Benim en çok üzüldüğüm nokta, bana tahttan indirme fermanını getiren üç tane zevat ki onlar da kendime en yakın gördüğüm insanlardı.”

En derin saygı ve sevgilerimle.