İSLAM HUKUKUNDA BEŞ ANA UNSUR!

Evet, sevgili okurlar.

Bir önceki sohbetlerimizde ifade etmeye çalıştığımız gibi gerçekten bilimsel olarak yapılan araştırmalar sonucunda elde edilen deneyimler, bize çok önemli "döneler" veriyor.

Günümüzdeki yaşanmakta olan çirkin görüntüler ne yazık ki, yeryüzünde adeta dumanlı hava yaratıyor… Ki o dumanlı havadan faydalanan da insan suretindeki yırtıcı yaratıklardır.

Kurtlar mı dersin, maymun mu dersin, tilki mi, çakal mı dersin?

Ne dersen deyin!?.

Gerçekten mevcut sistemlerin, düzenlerin, rejimlerin kanun koyucusu Allah’tan değil insanlardan geliyorsa, işte o zaman her şey alt üst oluyor…

Dengeler sıfıra iniyor ve kıyamet de ondan kopuyor.

Günümüzdeki mevcut verilen görüntü bu tanımlama için yeter de artar bile.

Irkçılık ve renkçiliğe dayalı batıl düzenlerin gölgesinde ve himayesinde oluşa gelen totaliter düzenler, insanları inim inim inletiyor.

Güçsüzün güçlünün elinden çektiği çile bugün yeryüzünün yüzkarası olmuştur.,

Hele hele günümüzde kendini dünya devleti olarak tanımlayan ABD gibi bir devletin yeni seçilen başkanı Donald Trump’ın ayağının tozuyla gelip koltuğu işgal etmekle birlikte, burnundan kıl aldırmadan totaliter bir megalomanyak olarak ilk yaptığı iş; kutuplaşma oldu.

7 Müslüman ülkenin insanlarına Amerika topraklarına girmeyi KHK ile yasaklaması nedeniyle, medeni dünyanın buna karşı çıkıp, rahatsız olması gerekirdi…

Ama nerde diyeceksiniz?

Bırakın rahatsız olan bir dünyayı…

Kimse kimseyi artık kandırmasın.

Zaten “El Küfru milletun vahide” kaidesi var.

“Küfür tek millettir”

Yıllardan beri Suriye’de yağdırılan mezalimi görmezlikten gelen sözde medeni dünya, sadece laftan ibaret, timsah gözyaşı dökerek “ah, vah” ediyor.

Ama zerre kadar o masum Suriyeli insanların yardımına koşmuyor.

Koşan varsa o da Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’sidir.

Medeniyeti ve çağdaşlığı kimselere bırakmayan sözde medeni dünya, adeta “Tavşana kaç, tazıya tut” misaliyle timsah gözyaşları döküyor.

Evet, Timsah dedik.

Gerçekten timsahın dik alası olan Beşar Esed’in beş yıl içerisinde kendi özbeöz insanıyla kavga edip, 5-6 milyon insanı katletme hareketi, iyi düşünen bir dünya varsa, bir ders-i ibret olmalıdır.

Ama iyi düşünüp, iyi gören bir dünya yoksa…

Basmakalıp, şekilcilik bir demokrasiden bahsediliyorsa…

O zaman “insanlarımızın vay haline” demekten başka bir şey bulamıyoruz.

Kanun koyucusu insan olan bir düzen, bir rejim, bir sistemden ne beklenti olabilir ki?

Zaten kendilerinin mutlak bir acizlik içerisinde oldukları inkâr edilmediği halde…

Ama ne var ki günümüzdeki çağdaş dünya dediğimiz bir medeni dünya ortada varsa ki vardır.

Ancak insanlıkla bir alakası olmadığı gibi, mutlak bir canavarlaşmaktan başka bir şey de değildir.

Ama İslam hukukunun toplumlara kazandırmış olduğu beş ana unsurun varlığı çağlar üstü bir medeniyettir..

Ki o medeniyet insanlardan değil, ta arşı aladan gelmiş bir medeniyettir.

Ki o medeniyet; yüce İslam Peygamberi Hz. Muhammed (S.A.V)’in kalbi üzerine gelen vahiyler manzumesidir.

İnsanların dahli yoktur, olamaz da.

İşte o vahiy silsilesinin içinden çıkan İslam şeriatı bize beş ana unsuru tanımlıyor, koruma altına alıyor ve insanlara bağışlıyor.

O beş ana unsur, insanlığın sosyal dengesini koruyan gerçek ana unsurlardır.

Ama mevcut medeni dünyanın yasalarında bu yoktur…

* * *

Bakınız sevgili okurlar.

İslam adaletinin kurmuş olduğu bu beş ana unsuru sizinle burada paylaşalım.

Bu yüce İslam şeriatının getirmiş olduğu bazı sorumluluklar insanlığa hiçbir zaman eziyet değil, hükümranlık değil, bilakis insanlığın olmazsa olmazıdır ve bundan kaçınmamalıdır.

O beş ana unsurdan birincisi dindir.

Yüce İslam dininin ana kural ve kaideleridir ve onların yaşam biçimlendirilmesidir.

Zira bunlar hem din, hem de dünyayı koruyabilen gerçekler manzumesidir.

Yüce İslam dinine inanılmışlığıdır.

Olmazsa olmazıdır...

2- Nefsin koruma altına alınması.

3- İnsan aklıdır.

Akıl olmazsa yaşam altüst olur, dengesizlik söz konusu olabilir.

Bu da olmazsa olmazdır.

4- Neslin varlığıdır.

Nesilsiz istikamet ve denge korunmasının sağlanması söz konusu değildir.

5- Maldır, mülktür, yani ekonomidir.

Herhangi bir toplumda, ekonomide dengesizlik söz konusu olursa, fakiri daha fakir olmaktan, zengini de daha zengin yapmaktan başka bir neticenin verilmesi de düşünülemez.

Örneğin; toplumda faiz ve tefecilik sistemlerinin geçerliliği zaten bize bunu gösteriyor.

* * *

Evet.

Yeryüzündeki mevcut ve herşeyin temel unsuru olan bu beş ana unsurlardan birisi dahi toplumun içinde yaşam kuralını kendi kendine muhafaza etmezse, hem de devlet eliyle koruma altına alınmıyorsa…

Peşinen söyleyelim ki o devlet, o ülke, o millet, kendi kültüründen ve inancından herhangi bir fedakârlık alamamıştır.

Bir İslam ülkesinde yüce İslam dininin ana kural ve ilkeleri koruma altına alınmıyorsa…

Hatta “Namaz” gibi Allah’ın temel bir hükmü hafife alınıyorsa, toplumda “benamaz”lar kafilesi her gün artıyorsa, o toplumun nefislerine de, aklına da, nesline de, malına da hiçbir faydası olmadığı gibi onlarla karmakarışık bir hayat söz konusu olur ki bu da mutlak bir başıboşluktur.

Keza insan nefsi kutsaldır.

Nefis yanlış yerlere yönlendirirse, topluma yarar yerine zarar verir.

Keza akılsız bir toplum da düşünülemez.

Aklını yitiren bir toplumun ana unsurundan ibaret olan gençliğidir..

Gençlik, uyuşturucuyla veyahut diğer müskiratlarla aklını yitirmiş duruma girerse, artık o toplumla tanışmak, oturup konuşmak bir yanlışlıktır.

Bu itibarla diyoruz ki;

İslam hukukunun beş ana unsuru olan din, nefis, nesil, akıl, ekonomi, koruma altına alınırsa, toplum her zaman güllük-gülistanlık bir durumda yaşar. 

En derin saygı ve sevgilerimle.