İSLAM MEDENİYETİ BİR ÇAĞDAŞLIKTIR!? (II)

El hak.. Hiç kuşkusuz ve tartışmasızdır; İslam Medeniyeti’nin her devrin öncüsü olduğu gerçeği.. Çünkü Yüce İslam dini, insanlık dinidir ve insaniyet-i kûbradır…  İslam’a inanıp onunla yaşayan, insaniyet-i kûbra olan yüce değerler vasfına sahip olmuş insan demektir… Salih ve kusursuz “gerçek adam” olmaktır.

***

İşte bu da Kur’an-ı Kerimin terazisiyle, mümkündür?!. Eğer ki, o yüce değerler ağır bastığı zaman, kişi “insaniyet-i kûbra” mertebesine ulaşmış olur.. Ulaşılan bu seviye, ne Sekülarizm, ne de Kemalizm anlayışının seviyesiyle mukayese edilemez…Ancak, İslam’a sırt dönüp bu iki kavramla yetinen kişi hiçbir zaman insaniyet-i kûbra olan üstünlük meziyetine ulaşamaz ve de kavuşamaz!.

***

Aksini iddia edenler ne derse desin, “laf-ı güzaftan” ibarettir.. Balon şişirmektir, havanda su dövmekten öte bir şey değildir…

Zira İslam dini evrenseldir.

İslam dini teknoloji dinidir.

İslam dini sosyolojik bir dindir.

İslam dini danışma ve muavenet dinidir.

İslam dini talim ve terbiye dinidir.

İslam dini hakkın, hukukun ve adaletin terazisidir.

Bu dinin kırmızıçizgileri vardır.

Bu kırmızıçizgileri basıp geçen her kim olursa olsun, insaniyet-i kûbradan yoksun kalır.

Değersiz bir varlık olur…

***

 

İşte bu itibarla diyoruz ki;

Mevcut küresel sistemlerin tümü hiçbir zaman evrensel değildir…

Evrensel olan tek medeniyet ve yönetim anlayışı; İslam’dır.

Yer küresinin neredesinden ve yaşamın hangi alanından bakarsanız bakın, İslam medeniyeti evrenselliğini bütün dünyaya ilan etmiştir ve etmektedir.

Çünkü İslam, insanlık hukukunun ana ilkeleriyle donatılmış ilahi bir dindir.

İnsanlara ulûhiyetin vahdaniyetini ve yüceliğini anlatıyor…

Yaşama ders veren yüce ilahi bir dindir İslam.

Bu dinle ters düşülemez…

Ters düşüldüğü zaman insanlık fıtratıyla ters düşülmüş olunur..

Fıtrat değerlerinden mahrum kalınır.

İnsanlık yaradılış değerleriyle ters düşmüş olur…

***

Gerçek şudur ki 124 bin peygamber insanlığa hidayet kaynağı olarak gönderilmiştir.. İşte bu sistem, ilahi bir sistemdir.  Bu ilahi sistemler, hiçbir zaman pusulasından şaşmaz, dosdoğru bir Hanif dini olarak yoluna devam eder..

Günde 5 vakit Ezan-ı Muhammedi ile insanları birlikteliğe, beraberliğe, yan yana olmaya davet eden bu yüce dinden başka, yeryüzünde hiçbir inanç ve dinde insanlığın bu ana ilkelerini temsil eden bir ezan yoktur.

***

Ne hazindir ki, bu dine ihanet eden bazı hıyanet şebekeleri hep var olmuştur.. Tarih sayfalarında kayıtlıdır; bu ihanetlikler… Ki 1923’ten, hatta 1908’li yıllardan günümüze dek, bazı zümreler herhangi bir gerçeğe dayanan, ilim irfana meyil veren, insan fıtratına uyan hal ve hareket içerisinde bulunmayarak, İslam’a karşı tavır sergilemiştir.. Batılın ve batının felsefesi rotasında, İslam Medeniyeti’nin bünyesinde yaşamasına, tahammül etmemiştir…

***

Bakınız… “En’am” suresinin 79. Ayetinde şöyle buyuruyor;

“Gökleri ve yerleri yaratan o fıtrat sahibine yüzümü tevcih ettim, çevirdim. Dosdoğru fıtrat dinine yüzümü çevirdim, ben müşriklerden değilim…”

“Ben müşriklerden değilim” ifadesi çok anlamlıdır.

Bu ayetten anlaşıldığı gibi yüzünü o yüce Allah’ın varlığına çevirmeyen, Hanif bir din olarak gönderilen yüce İslam dininin ana çizgilerine inanmayanların sonu vahamettir, uçurumdur, hüsrandır! Denir ya, yer küresinin hal-i durumu orta yerdedir..

***

 

Onun için, ister birey olsun, ister yekvücut toplumun varlığı olsun, bugün dünyanın geçirmiş olduğu buhranlar, özellikle savaş buhranları, teknolojik buhranlar, aldatıcı siyaset meydanları, insanlığı tümüyle, “insanlık vasfından” çıkarmıştır.. Çığırından çıkmıştır; insanlar… İnsan olmak yerine hükmen ve manen sanki insanlık fıtratından çıkıp maymunluk karakterine dönüştürülmüş bir yaşam haliyle karşı karşıyadır bugünkü insanlık.

* * *

Haram yeme.

Hakka tecavüz etme.

Haksızlığı hakka tercih etme.

İnsanlığa Allah’ı tanıtmak yerine unutturmak ve yüce İslam kavramından uzaklaştırmak.

* * *

Bunları da yapan bize göre mevcut sistemlerdir ve bu sistemlerin idaresini elinde tutanlardır…

Çünkü “maneviyattan” yoksun “maddiyata” tapan, ranta dayalı bir dünya siyaseti söz konusudur. Ki bu siyaset de, yutucudur, ahtapottur, dinozordur.  İnsanlığı “böl, parçala ve yut” anlayışına sahiptir…

***

İşte bugünkü zincirleme olarak karşı karşıya bulunduğumuz günlük hayat akışlarındaki olup bitenler, bunun birer kanıtlayıcı delilleridir.  İnsanlığa hizmet götüren kamu kurum ve kuruluşlarının yaşamakta olduğu hal açıkça kendini ele veriyor. Fıtrat dininden düşmüş, başka fıtratlara girme halini yaşıyor..

Rüşvet mi?

Zinanın yasallaştırılıp meşruiyet verilmesi mi?

Uyuşturucu baronlarının okul çağındaki gencecik körpe dimağlı çocukları kandırıp uyuşturucuyla tanıştırma hali ve yaptıklarının yanlarına kâr kalması mı?

Hepsi o biçim işliyor..

Fazla uzatmaya gerek yok.

Tek kelimeyle görünen odur ki; suçlu daima başı dik olarak yürüyor.

Zira eli cebindedir.  Gerektiği şekilde veriyor ve yediriyor.

Nitekim resmi kurum ve kuruluşlardaki maceraperestlerin hal-i vaziyeti açıktır.

Kamuoyunun dikkatinden de kaçmıyor.

* * *

Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın Amerika’nın New York kentinde BM Genel Kurulunda yaptığı konuşma anında bu sohbetimizi kaleme aldık.

Cumhurbaşkanı bütün dünyaya sesleniyor ve diyor ki;

“Dün ne demişsem bugün de aynısını söylüyorum ve arkasında duruyorum.

‘Dünya beşten büyüktür ve daha adil bir dünya mümkündür’ demeye devam edeceğiz.”

El hak, doğru söze ne denir ve ne yapılır?

Elbette ki alkış tutulup, şapka çıkarılır…

En derin saygı ve sevgilerimle.