KEDİ İLE FARE DOST OLUNCA?! (II)

Sohbet başlığımız, yerini koruyor.. Ki aynı minval üzerinde hasbi hal edeceğiz.. Dedik ya; “Kedi ile Fare dost olunca” vay ki vay, o mekanın talan edilişine.. Ne varsa; topyekün hamuduyla, yer bitirirler..

Maalesef, ülkenin hal-i pür melali son 1.5 asırlık zaman dilimi içerisinde, hep “perişanlığı” yaşatmıştır…

Ki hep, bir önceki günün dünü aranmıştır…

Ülke ve millet; istikrarı, istikbali ve istiklali bir türlü “huzur ve güven” içerisinde, yaşayamadığı gibi, sağlayabilmiş de değildir…

Onun için de, diyoruz ki dün olduğu gibi bugün de müesses nizam, çözüm üretici değil, bilakis sorun yaratıcı..

***

Ki bugün, hangi mevzuya eğilsek, hangi kuruma el atsak, ister sivil ister resmi tüm mekanizmalar için, denir ya “nereye elini atarsan, elinde kalır” misali bir hal söz konusu.. Devenin fiziki hali gibi.. Malum deveye sormuşlar “boynun neden eğri” diye.. Verdiği cevap; “nerem doğru ki..”

Bakınız, yirmi ikinci yüzyılın yarısındayız.. Gelinen aşamaya bakıldığında, olup bitenler tüm çıplaklığıyla kendini deşifre ediyor ve  ele veriyor..

Tabiri caizse suçüstü yakalanıyor.

***

Köşenin müdavimleri bilirler..

Bir aydan beri “siyasetin ruh halini” yazıyor, çiziyoruz ve anlatmaya çalışıyoruz..

Ve diyoruz ki, “mevcut dünya siyaseti” siyaset üretmiyor, bilakis habaset üretici.

Habislik, yaratıcı!…

Fesattır, fitnedir, felakettir, dalalettir, büyük sapıklıktır ve saptırma unsuru olarak; varlık gösteriyor!..

Her şey mekir, hile ile dönüyor?..

Aldatmacalar..

Yalan söylemeler, sıradanlaştı…

İnsan temel hak ve özgürlüğüne ters düşen bir politika anlayışı hakim mevcut siyasette!…

Tek kelimeyle diyebiliriz ki, “sömürü düzeni” diktası var!.

Sömürdükçe sömürüyor…

Daha ağır bir deyimle söylersek yankesiciliktir..

İnsanların varlıkları üzerine gasp yapandır, işgalcidir ve istilacıdır.

***

Bugün batı dünyası yüz elli yıldan beri İslam ülkelerini ablukaya almış, sömürüyor…

İslamın asaletini, varlığını, temelini kökten kazmak suretiyle yola çıkan bir batı dünyasına boyun eğicilik var…

İçteki piyonların sayesinde çok büyük mekir, hile ve yalanla kendini idame ediyor ve ettirmeye çalışıyor…

Hegemonyasını içteki hıyanet piyonlarının vasıtasıyla sürdürüyor..

İçten kaleyi ele geçirmiş..

Yani içteki iradesiz bir anlayışa sahip satılmış piyon yöneticiler, İslam devletçiklerinin başına çöreklenmiş durumdadır…

Batılı güçler arkadan planları hazırlıyor, uygulamayı İslam ülkelerinin içindeki piyon yetkililer, yapıyor…

Bunlar, mekirlerini oldukça geniş tutuyor..

Deyim yerindeyse malı götürüyorlar.

Günümüzdeki asrımızın cühela tabakası birçok yönüyle, bunlara köle durumundadırlar…

İster devletin kilit noktalarında bulunsunlar, ister sosyal medyada, ister yazılı ve görsel medyada söz sahibi olsunlar, bunların nam-ı hesabına  mekirleri, hileleri oldukça mahir bir şekilde, uyguluyorlar…

***

Bakınız yüce kitabımız Kur’anı Kerim’de şöyle bir ifade var..

Şeyatinül insi velcinni”

Yani “insanlardan ve cinlerden oluşan şeytanlar işbaşında işlerini rahatlıkla başa götürüyorlar ve başarılı oluyorlar.”

Zira karşılarında ilim irfan sahibi olan güçler yok…

Çünkü, İslam toplumundan ayıklanarak yok olup gitmişlerdir.

Onlara bilimsel cevap verebilecek güç yok..

Bu güçsüzlükler içerisinde, fırsatçılıkla hedeflerine daima ulaşmakta oldukları açıktır.

İslam dünyasını sömürüyorlar, yiyorlar bitiremiyorlar.

İslam dünyasının içindeki özellikle Osmanlının mirası üzerine konan Türkiye’yi yönetenlerin, hele hele CHP anlayışına sahip olan nice beyinsiz anlayışlar vardır..

İşte bu anlayış, adeta fare misali evin içine girmişler tahrip ediyor.

İlla yıkıyorlar, yakıyorlar…

O farelere sözde pusu kuran ev kedisi ise ne yazık ki gizliden gizliye aynı farelerle sulh anlaşmasını yapmış, işbirliği içindedir…

Evin yıkılmasına, yakılmasına hükmen yardımcı oluyor.

Kimse de bunun farkında bile değil.

Farkında olsa da işine geliyor..

Nerdeyse iki asırdır bunların İslama karşı kurmuş olduğu makyajlı hile ve parlak anlatımlar İslam dünyasını içten vurmuştur..

Mevcut olan hal de zaten kendini gösteriyor.

Şimdi İslam dünyasının tek ümidi Türkiye idi.

Osmanlıydı…

İslam Dünya Birliği’nin dayanak noktası Türkiye’ydi…

Ne yazık ki Türkiye de özellikle, yüz elli yıldan beri atılan kirli eller Türkiye’yi de beklenen hedefinden saptırabilmişlerdir..

Aynı zamanda çoğulcu demokratik parlamenter sistem altında veyahut da son beş yıldan beri söz tek insanın olsun diye Cumhurbaşkanına ihale edilmişse de fakat heyhat!

Ümit verecek hiçbir şey yok…

Türkiye oldukça sarsılıyor, sarsılmaya devam ediyor, zira ekonomiksel hal bir yanda, aile çürümüşlüğü başka yönde yürüyor..

Gençlik arasında ahlaki çöküntüler başını almış gidiyor.

Uyuşturucu, fuhuş, faiz, faili meçhuller gibi daha  neler neler…

Özellikle ve özelde Diyarbakır’ımızı, Güneydoğu Anadolu coğrafyasını düşünürsek, yıllardan beri kirli ellerin parmakları oldukça işleri karıştırıyor , terör yaratıyor ve aynı zamanda sözde ülkeyi koruyan, kollayan, ev sahibini yalnız bırakmayan, sadakatini (!) gösteren kedi ise ne yazık ki büsbütün ahlaksızlıkların içine girmiş, farelere göz kırpıyor ve mekanları yakıyor, yıkıyor.

Görünümde mevcut olan iktidarlar, devletin güçleri, özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri’nin harcadığı çabalara rağmen bir türlü önü kesilemiyor.

Bir yandan yıllardan beri terör odaklarına akıtılan sermaye, büyük meblağlar içeriyor…

Öbür yandan partilerin çıkardığı tefrika, bölünme patırtıları..

Özellikle iktidar partisinin bu bölgedeki aşiret ağalığı altında veya şeyhlik, müritlik adı altında despot rezaletini sürdüren farelerin varlığı…

Koruyucu ve kollayıcı ev kedileri noktasındaki yapılar da, ne yazık ki büyük bir teslimiyet içerisinde hayatiyet gösteriyorlar bu farelerin cirit atmasına!.

İşte buna gülelim mi ağlayalım mı?

Ben iktidara geleyim, iktidar koltuğu benim olsun, ben siyasi hayatımı ve ailemi, yakınlarımı ve hatta çevremdeki iş çevreleri ile işbirliği yaparak HDP’nin bu bölgede yaptığı tahribatları, bugünkü yapılan yanlışlar ve iş başında olan yanlış insanlar yüzünden halk artık bu partiden de, yani iktidar partisinden de yavaş yavaş elini kolunu çekmek zorunda kalıyor.

Herkes büyük bir kurtuluş çaresi arayışı içerisinde çaba gösterirken, fakat Hindistan’daki sağır sultan gibi duyanlar duymayanlar keellemyekün bir hal yaşanıyor.

Sonuç itibarıyla diyebiliriz ki halk AK Parti’nin bu bölgedeki ve Diyarbakır’daki yönetenlerin büyük şaibelerine karşı genel merkezde, Cumhurbaşkanlığı ve içişleri bakanlığı hala da sessiz kalıyorsa bize göre vay bu milletin haline..

Tabiri caizse söylediğimiz gibi temsilde hata yok..

Bu minvalde yola çıkarsak “Kedi ile farenin barışması” gibi dükkan ve evin kısa sürede, harabeye çevrilebilir endişesini taşımamak elde değil.

En derin saygı ve sevgilerimle…