KUR’AN’DAN BAŞKA ÇARE ARAMAK MI?! (III)
Sevgili okurlar…
Sohbet serimiz devam ediyor, bugün üçüncü faslı icra ediyoruz… Kur’an-ı Kerim Allah’ın kelamıdır… 1400 sene evvel Hz. Muhammed (S.A.V)’in kalbi üzerine vahiy olarak inmiştir... Vasıta olarak da Cibril-i Emin kullanılmıştır...
***
Kur’an-ı Kerim’in yer yüzüne nüzulüyle, o güne kadar gelen-giden tüm semavi kitapların hepsini, iptal ettirmiştir... Ne Tevrat’a, ne İncil’e ne de Zebur’a yer bırakmamıştır... Bütün beşeriyetin ihtiyacına cevap veren sadece ve sadece Kur’an-ı Kerim olmuştur... Çünkü, tüm bu semavi kitapları, içerisinde barındırıyor...
***
Hiç kuşkusuz ki onlar da kelamullah’tır... Ancak Kur’an-ı Kerim hepsini kapsıyor… Kıyamete kadar tüm beşeriyeti sevk ve idare edebilecek, Allah’ın kelamını içeren bir manzume-i ilahidir Kur’an-ı Kerim… Tüm sosyal dengeyi koruyandır Kur’an. Aynı zamanda yeryüzünde kıyamete kadar korunan yegâne kitap Kur’an’dır. Kur’an’dan başka çare aramak beyhudedir, dalalettir, hatta küfürdür.
***
Kur’an diğer tüm semavi kitapların yerine geçti. Tıpkı Hz. Muhammed (S.A.V)’in tüm Peygamberlerin yerine geçtiği gibi. Diğer kitaplara ihtiyaç kalmadı, Kur’an hepsini kapsıyor çünkü. Kur’an-ı Mu’ciz’ül-Beyan, bize kıyamete kadar yeter de artar bile. Ne mutlu o ümmete ki Kur’an’ın şemsiyesi altında kendini biçimlendirebilsin… Onun gölgesinde yürüyebilsin.
Kendini Kur’an’ın şemsiyesinden uzak tutmasın.
***
Kur’an, kelam-ı ezelidir. İsm-i azamı bünyesine taşımıştır... Ki, Kur’an’dan sonra da kitap gelmez. Peygamberimiz (S.A.V)’den sonra vahiy de gelmez. Ona göre vahiy umumi olarak bilinmelidir. Kur’an’ın dediği gibi sımsıkı Kur’an’a sarılmak lazım. İnanan toplumlar, hatta tüm insanlık Allah’ın ezeli kitabının hükümlerine sığınması gerekir, ona biat etmelidir…
***
Allah’ın kelamına sığınmayan beşeriyet, hiçbir şekilde huzuru ve mutluluğu bulamayacağı gibi, istikrarı ve birliği, dirliği de sağlayamaz... Kur’an’sız, ancak güçlü olan insanların zayıf olan insanları kendine kul yapabilme şansını alır. Ama Kur’an hâkimiyeti olursa eşitlik, hak, hukuk, adalet, her şey Kur’an’ın bünyesinden alınır ve ona tabi olunur. Müslümanlar sımsıkı onu korumaya da mecburdurlar... Ta ki kıyamete kadar.
***
Şayet Kur’an’ın hükümlerini bünyesine taşımayıp onunla amel etmeyen toplumlar bilmiş olalım ki Müslüman olamazlar... Müslüman olamadıkları gibi kendine bir hayat şansı da elde edemezler… Çünkü şiddet ve tefrika batağında yok olup gider… Vahşi çöl hayvanları gibi güçlü güçsüze hâkim olur.
***
Kur’an, Allah’ın kelamı olma hasebiyle beşeriyete ilahi bir kanun olarak nazil olmuştur… Onun için, onunla hemhal olması lazım... Ama bilenlere… Bilmeyenler ise boş canavar hayvanlar gibi dolaşan topluluktan öteye gitmezler…
***
Kur’an-ı Kerim, 114 sure ile 6236 ayetiyle orta yerdedir… Bir hüküm kitabıdır. Bir Adalet kitabıdır… Bir hukuk nizamnamesidir… Bir ibadet kitabıdır. Allah’la insanların arasında diyalog sağlayan vahiy bir köprüdür… Demek ki insanlık âlemi Kur’an’dan uzak kalmamalıdır…
***
Eğer ki insanlık âlemi, Kur’an’dan uzak kalırsa demek ki pusulasını şaşırmıştır... Demek ki vahşet vadilerinde yürüyordur… Belki farkında belki de farkında değildir... Onun için Kur’an’ın tüm ayetlerini incelemeliyiz. Kur’an’ın tüm surelerini, cümlelerini incelemeliyiz. Tefsirini okumalıyız, onunla amel etmeliyiz.
***
Velhasıl... Kur’an hem dünya kitabıdır hem de ahiret kitabıdır. Ne mutlu o insana ki öldüğü zaman Kur’an’ın sahip çıkmasıyla kabre girsin. Onun yerine Kur’an melaikelere cevap versin. Ruhu da, bedeni de nur içerisinde kalsın...
***
Amma velakin, Kur’an’a sarılmayan bir toplum, kesinlikle her zaman söylediğimiz gibi pusulasını şaşırmıştır. Kendine dosdoğru bir yol seçemez. İstikamet de veremez. Nurun değil, tufanların ortasında kalır…
En derin saygı ve sevgilerimle.