KÜRESEL DÜZEYE YÜRÜYEN TÜRKİYE!?

Evet, sevgili okurlar.

Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, iki gün önce Tohma Köprüsü’nün, açılış törenine, video konferans sistemiyle katıldı...

Bu köprü, İç Anadolu bölgesi için hayati öneme sahip...

Malatya ve Sivas arasındaki Karakaya Baraj Gölü üzerinde inşa edilen bir köprü..

Sosyal ve ekonomik, katkısı yüksek...

Başkan Erdoğan, açılış töreninde ülkenin temel sorunlarına ilişkin önemli ve müjdeli açıklamalarda bulundu...

Ülkenin yeniden evrensel olma yolunda yürüttüğü mücadeleyi anlattı..

Yarınlar için, Türkiye’nin daha nice mega projelere hamile olduğuna işaret etti...

Özetle, Türkiye artık “küresel bir güç” olma yolunda emin adımlarla ilerliyor..

Tartışılmaz bir gerçektir...

İşte, Ak Parti iktidarı..

İşte Erdoğan’ın 18 yıldan bu yana “halkın büyük teveccühüyle” yönettiği ülke!...

Her seçimde yüzde 50’nin üzerinde oy alan tek lider...

Girdiği her seçimi kazanmıştır...

Başarısı da, halktan aldığı destek de; tartışılmaz bir gerçektir..

Ki kimse de inkâr edemez...

Bakınız, yer küresi büyük bir ekonomik sıkıntıdadır..

Türkiye’miz de öyle...

Ülkemize yönelik “küresel güçlerin” ekonomik yaptırımları..

Döviz kuru üzerinden “çektikleri operasyonlar?”..

Beri yanda, Suriye..

Beri yanda Libya..

Ve içimizde terörle mücadelede yürütülen başarılı operasyonlar..

İçimizde, milyonlarca Suriyeli göçmene yapılan yardımlar..

Daha sayabileceğimiz, onlarca hadiseye harcanan para..

Diğer yandan, “devasa” yatırımlar..

Yol..

Köprü..

Hastane..

Okul...

Yani, her şeye rağmen ülkenin ekonomisi “ayakta...”

G-20 ülkeleri arasında, ekonomisi büyüyen iki ülkeden biri, Türkiye...

Daha da önemlisi, yer küresini sarsan Kovid-19 belası...

Pandemi sürecine rağmen...

İşveren ve işçi kesimlerinin çalışmamasına rağmen..

Bir çok özel sektör, “kısıtlamalar” nedeniyle iş yapamaz hale gelmesine rağmen..

Yine de, kıt kanat de olsa Türkiye’nin ekonomisi “direniyor?”...

Özetle, Dünya devletlerinin karşısında başı dik, alnı açık bir Türkiye var artık...

İleriye doğru dev adımlarla, emin bir şekilde yürümektedir..

Nitekim Cumhurbaşkanı, her konuşmasında ümit var olun diyor...

Açık kalplilikle gerçekleri ortaya koyuyor.

Öyle inanıyoruz ki Erdoğan hiçbir şekilde siyasi ve politik konuşmuyor...

Hakikat neyse o!...

Gelip-giden liderler gibi “oy devşirme” gayesi içerisinde değil....

Biliyor ki...

Oy toplama maksadıyla zengin cümleler kullanıp, makyajlayıp ortaya koyulan iddialar, tezler, çok kısa bir dönemde itibar görüyorsa da sonu hüsrandır..

Denir ya yalancının mumu misali..

Nice Başbakanlarımız geldi, nice Cumhurbaşkanlarımız koltuklarda oturdu.

Ama bugün hiçbirisinin esamisi okunmuyor, icraatlarından söz edilmiyor...

Ke en lem yekûn.

Siyasetlerinin getirdiği bir şey de yok...

Elle tutulur, gözle görülür bir projeleri dahi yok..

Ama mevcut anayasa gereği dönemin devlet büyüğü olarak sürelerini tamamlayıp gittiler.

Ancak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan öyle değil.

İddia ettiği her davanın, yaptığı her konuşmanın arkasında duruyor..

Günü birlik konuşmuyor..

Belgeli konuşuyor, dayanaklı konuşuyor ve gerçekleri dile getiriyor..

Konuşurken de video konferans vasıtasıyla katıldığı tüm tören ve açılışlarda;  “Ya Allah, Bismillah” diyor...

***

Allah aşkına!

Ana muhalefet partisi olan CHP’den ve liderinden bu millet neyi bekliyor?

Denir ya;

“Denenmiş bir daha denenmez..”

İşte bu vecize sözle yola çıkarsak...

CHP, nereden bakarsanız 25 senelik çeyrek asır bir süreçte iktidarda kaldı.

12 sene onların başmühendisi Lord Curzon’ın has adamı İsmet İnönü Cumhurbaşkanlığı görevinde bulundu...

İşte, tek parti şeflik ve dipçik dönemi…

Ülke ve millet, hep kanlı olaylarla yüz yüze getirildi?

1950’den sonra iktidarda olmadığı halde müdahale etti..

Vesayetçi yapıyla işbirliği kurarak, bir Başbakan ve iki Bakanı idam sehpasına çıkardı...

Şimdi düşünüyorum…

27 Mayıs’tan sonra kaç tane darbe veya darbeye teşebbüs veya 28 Şubat’lar, 15 Temmuz’lar ve daha neler neler yaşanmadı ki bu ülkede!?

Bu kirli projeler; hep CHP’nin gizli odaklarla işbirliği yapmasının sonucu, hayat buldu...

Öyle inanıyoruz ki, bu millet artık onlara inanmıyor ve inanmak da istemiyor...

Amma velâkin. 

Bu da bir gerçektir ki Cumhurbaşkanımızın tüm bu siyasi dehasına ve devlet kabiliyetine rağmen, ne çare ki partinin bünyesi yalaka, vurguncu, çıkarcı, rantını diğer insanların zararında arayan insanlar, çürük elma misali varlık göstermektedirler...

Nitekim dikkat edilirse, her seçimde hep Cumhurbaşkanının oyları fazla çıkıyor.

Ama gel gör ki AK Partinin oyları daha az çıkıyor.

Demek ki burada bir şey var.

Millet mesaj veriyor.

AK Partinin bünyesi, arıza verici diye!..

Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da, özellikle Diyarbakır’ımızda, partinin bünyesi hiç de temiz tutulmuyor.

Onun için Cumhurbaşkanımızdan kamu vicdanının büyük bir istirhamı var..

Denilen şu; bunlara da bir el atılsa…

Neşter vurulsa..

Bize göre AK Partinin bölgemizde ve Diyarbakır’ımızda gerçek manada yeni bir mega projeye hamle yapmak istiyorsa; açılabilecek en büyük pencere, parti içerisindeki kirli yapıyı temizlemelidir...

Yerel ve merkezi idarecilerin de ehliyet ve liyakat sahibi olması gerekir...

Bazı bürokratlar var ki maazallah...!

Öyle bir hal almış ki mumla aranan önemli makamları ihraz eden vali ve kaymakamlar söz konusu!

Büyük bir keyfiyet ve sorumsuzluk hâkim!

Kısacası, bölgemiz de Diyarbakır’ımız da bunları hak etmiyor..

Çünkü halkın, hakkı yeniliyor, gasp altına alınıyor...

İsim vermek istemiyorum..

Bir iki kayyım dışında, atananlar gerçekten devleti temsil edebilecek düzeye sahip değiller...

Bakınız, gelen giden bürokratlarımızı halk güler yüzle karşılıyor, kapılarını, gönüllerini sonuna kadar açıp, kucaklıyor..

Ama ne yazık ki, aynı hassasiyeti gösteren yok...

Tam tersine o bürokratlar ellerinin tersiyle milleti itiyorlar...

Üst perdeden bakıyorlar...

Derdini anlatmak isteyen vatandaşı, kapı önünde, özel kalemlerinde, “bekleme mahkumiyetine” alıyorlar..

O devletin kapısını, o devletin vatandaşına kapatıyorlar...

İnanın kamu vicdanını yoklayan medya grubumuz, günlük toplumsal hayat akışı içerisinde öyle şeylere rastlıyor ki; bu minvaldeki olayların haddi hesabı yok...

Bazı bürokratların, bölgede tanınmış çok karanlık ve kirli işlerle uğraşan, hatta arazi mafyalarıyla işbirliği içerisinde bulunan, hele hele bazı STK’ların başkanlarıyla kalkıp oturmaları gerçekten düşündürücüdür.

Vahimdir.

Çekilecek gibi değil.

Bu hal’e artık muhal denmelidir.

Ya yeni hal ya da izmihlal!

Evet, böyle olunca izmihlale doğru gidiyoruz.

***

Diyoruz ya, kilit noktadaki bazı bürokratlarımız ne yazık ki kuş bakışıyla insanlara bakıyorlar.

Ve şaibeli bazı iş çevrelerini ön plana alıyorlar.

PKK’ya yakın bazı STK temsilcileriyle sıkı fıkı iş içerisindedirler..

Çok büyük ümitle bekleyen vatandaşlar hayal kırıklığına uğruyor ve sırtını dönüp gidiyor.

“Bir daha bu partiye oy vermem” demekle yetiniyor.

* * *

Bu itibarla diyoruz ki AK Partiye yazık oluyor.

Cumhurbaşkanımızın bunca sarf ettiği çabalara yazık oluyor.

Yıllardan beri vermiş olduğu emek, hizmet, somut bir şekilde halka karşı ümitler, bunların yüzünden heba oluyor..

Bazı STK’ların başındaki kişilerin karanlık çok gizli fraksiyonlarla iç içe olduğu gerçeğini kimse inkâr edemez.

İşte bunlar da, devletin nüfuzunu zihni fakir bazı makam sahiplerinin gölgesinde, ranta dönüştürmektedirler..

İşte OSB’ler...

Yıllardan beri devletin Vali ve yardımcılarını kendi kirli emellerine alet ederek, nitelikli dolandırıcılık suçu işlemektedirler...

Ne yazık ki bunu da devletin valilerinin iyi niyetleri gölgesinde sembolik Başkan olarak imzalarını kullanarak yapıyorlar..

Her zaman bu köşede yazdığımız gibi…

Özellikle Sanayi ve Teknoloji Bakanı ve hatta Devlet Denetleme Kurulu tarafından müfettişlerin marifetiyle, Diyarbakır’ımızdaki bazı STK’ları, özellikle de Diyarbakır Organize Sanayi Bölge Müdürlüğünü incelemeye tabi tutmaları gerekiyor...

Böylesi bir denetlemede, öyle inanıyoruz ki çok büyük skandalları, hak, hukuk tanımazlıkları, yolsuzluk ve usulsüzlükleri gün yüzüne çıkaracaktır...

Ki herkese de bir ders-i ibret olacaktır.

Yeter ki mercek tutulsun..

Ama ne yazık ki yine bölgemizin ve Diyarbakır’ımızın “rant düşkünü” siyaseti ve politikasının sergilediği “sahiplenme” oyunuyla, gerçeklerin üzeri örtülmek isteniliyor..

İzin verilmiyor, şal kalksın diye...

En derin saygı ve sevgilerimle.