MELEZ VE KOZMOPOLİT SİYASETLERİN GELECEĞİ VAHİMDİR! (II)

Evet, sevgili okurlar.

Gerçekten düşünmek gerekir.

Batı dünyası nereye gidiyor?

Acaba yeni bir haçlı seferi peşinde mi?

İslam dünyasını yiyip yutmak için bir bahane mi arıyor?

Kurtla kuzu meselesi gibi…

Hani kültürümüze mal olmuş bir deyim varya;

“Kurt illa kuzuyu yemek istiyor. Kuzuya bahane bulmak için, diyor ki sen üzerime gelen suyu bulandırdın.

Kuzu diyor ki suyu senin tarafına bulandırmam için suyun başında olmam lazım, oysaki sen yukarıdasın ben aşağıdayım.

Suyun tersten akmayacağına göre bulandıran varsa sensin.

Kurt diyor ki tamam, geçen sene senin baban benim üzerime gelen suyu bulandırmıştı”

Gaye; suçsuz olduğu halde kuzuyu yemek!.

Tıpkı bugünkü batı dünyası gibi.

Fransa’sı öyle, Belçika’sı öyle, Almanya’sı öyle, İngiltere’si öyle…

Habire oradaki Müslüman göçmenlerin ibadethanelerine, camilerine saldırıyorlar ve kendilerine bir nevi propaganda malzemesi yapıyorlar.

Zaman zaman bu tür saldırıları Müslüman göçmenlere yaptırıp kendini haklı çıkarmak için büyük bir propaganda zemini hazırlıyorlar.

Paris’teki dünya liderlerinin yürüyüşe katılımı gibi…

Nitekim Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın da dün Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’la yaptığı basın toplantısında da söylediği gibi "işi Fransızlar yapmışlar, Müslümanlara mal ediyorlar."

Gerçekten, bir nevi hileli oyun, sahte, tuzak ve kirli bir senaryodur bu.

Ama unutmayalım ki eskiden beri dilimizde kullanıla gelen bir atasözü var, “İtin eceli gelirse, cami duvarına…….. ” misali bunların cami duvarı değil, Kabe duvarı durumunda olan o yüce İslam Peygamberine karşı yaptıkları terbiyesizlik, edepsizlik, elbette ki haçlı anlayışların daha erken yok olmalarına neden olabileceği düşüncesindeyiz.

Çünkü, Allah’ın kahrı, satveti, yüceliği, her şeyden üstündür.

Bunların İslam’a karşı yapmış olduğu kirli tezgâh, öyle ümit ediyoruz ki başlarını yiyecektir.

Her ne kadar kendilerini medeni dünya olarak telakki ediyorlar ise de medeniyetle uzaktan-yakından alakası olmayan bir dünyayla karşı karşıyayız.

Gerçekten, dünya yeniden çağdaş bir cahiliyeyle karşı karşıyadır.

İllaki kendilerini üstün tutmak için yerküremizdeki bulunan diğer insanlara tahakküm etmek, istibdat, mezalim ve zorbalığını yaşatmak istiyorlar.

Onlar ilimle, inançla, gerçek insaniyet-i kûbra denilen İslam medeniyetiyle tanışmak istemiyorlar.

Biliyorlar ki, orada, onlar için bir rant ve sömürme geçidi yok.

İslam tahakküme, ranta, cahiliye feodalitesine geçit vermez.

Bu nedenle bu batı dünyasının, sözüm ona medeniyet-i hazire denilen mevcut çağdaş zorbalığı insanlığa yutturmasına İslam izin vermediği için, İslam’a karşı diretiyorlar.

Onların karakteri; insanlığın başına, İslamiyet’in başına yeniden ortaçağ cahiliyesini ihdas etmektedir.

 

* * *

 

Oysaki yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in “Maide” suresinin 50. ayeti mealen şöyle diyor;

“Yoksa onlar cahiliye dönemi hükmünü mü istiyorlar! Oysaki iyi bilen ve inanan bir topluluk için Allah'ın kanunlarından daha güzel kanun olamaz”

Evet, bu ayet-i celilenin paralelinde Üstat Bediüzzaman Hazretlerinin yorumu da şöyledir;

“Vaktaki medeniyet-i gayri meşrua, vasıta-i tedafu için (caydırıcı savunma unsuru olarak meşru saydılar) ve buna da fetva verdiler”

O halde İslam dini bütün şeriatların tespit edip, emrettikleri dini cihada müsaade etmek yerine tam tersine cihadı meşru kılmıştır.

Bunların sahte savunuculuğuna karşı yüce İslam dini, mücadeleyi kesinlikle vacip kılmıştır.

Bundan yüz çevirip geri çekilen kim olursa olsun, ahirete gitmeden evvel, bu dünyada zillet ve rezaletle karşı karşıya kalır.

Bu itibarla yüce İslam dini tarih boyu küfür sistemlerine karşı boyun eğmemiş ve bundan sonra da zilletle boyun eğmeyecektir.

Bunlarla mücadele edip, başı dik, alnı açık bir ümmet olarak meşru zeminde mücadelesine devam edecektir.

Ne kadar oyun ve hileleri tezgâhlıyorlarsa tezgahlasınlar, hiçbir şey de tutturamayacaklar.

 

* * *

 

İşte hali âlem meydanda…

Amerika 11 Eylül’ü uyguladı, Irak ile Afganistan’ı işgal etti.

Ama bugün dünya çapında ABD huzurlu değil, maddi ve manevi çok büyük sıkıntılarla karşı karşıyadır.

Ve hiçbir zaman ABD yönetimi rahat uyuyamıyor.

Bu kez Fransa da aynı plan!

Yani "mizah dergisi" tezgahı.

Hz. Peygamber’in hayatını karikatürize etme sevdası peşine düştü ve yine kendi vatandaşları tarafından 17 kişiyi katlettilerse de Müslümanlara mal etmeye çalıştılar ki hedeflerinde bu kez bir İslam ülkesini işgal etmek vardır.

Nitekim Fransa, bu tür kirli ve kanlı oyunlardan uzak değildir.

İşte; dünkü Cezayir, Tunus, Mali ve Afrika’nın birçok ülkesini işgal etmiş durumda.

Acımasızca insanların, özellikle Afrika’daki Müslümanların kanını kene gibi emmiştir ve hala da emmeye devam ediyor.

Öylesine inanıyoruz ki yine hedeflerinde kirli bir oyun var, ama insanlık dünyası yakında bu kirli oyunu görecektir.

Zaten haçlı dünyasının geçmişi de bundan ibaret olmuştur.

İsterseniz tarihin derinliklerine bir göz atalım.

Bakın, zalim Neron gibilerin kılıçlarının akıttıkları mazlum kanı ile nasıl boyandığı görülecektir.

Ey insan tarihe kulak ver.

Dinle ki engizisyon cemiyetinin tazyikiyle yükselen ah u enin, feryat ve telin sedalarını işiteceksiniz.

Öyle ki bu cemiyetin yani engizisyon mahkemelerinin ika ettiği, oluşturduğu acip mezalimler karşısında beş yüz sene müddetinde akıllar dehşet içerisinde bırakılmıştır.

Bediüzzaman şöyle diyor;

“Benim nazarımda engizisyon mahkemeleri denilen o vahşi cemiyet hala da ölmüş değil, belki medeniyet suretinde tenasüh etmiş, medeniyet adı altında reenkarnasyon şekline bürünmüş, kılık değiştirmiş.

Ama o ruh, eski zalim geçmişlerinin ruhunu yaşıyor.

Veya da medeniyet ve siyasetin hile ve hudalarına (tezgâhlarına) sarılarak, yeniden zamanımıza gelmiştir.

Ecnebilerin İsevi olmayanlarla olan muameleleri bu davanın delilidir.

Bediüzzaman Hazretleri şöyle devam ediyor;

“İstersen Fransa tarihine bak ki mezheplerinin kendi aralarında vukua getirdikleri ihtilaflar neticesinde koparılan ihtilaller, karışıklıklar, daima fukaraları dehşetlere düşürdüğü gibi, mazlumlar üstünde de aynı zulmü hala da icra etmektedirler”

Ve 400 seneye kadar bu mezalim devam ede gelmiş, karanlıklı inkılâplar araştırıldıkça görülecektir.

Nitekim lâiklik gibi toplumları dinden uzaklaştırma, sekülarizm, onların eseridir.

O geçmişlerin ruhunu kendilerinde tazelemek için yeniden harekete geçmiş durumdadır Fransa.

Ama İslam dünyası ve Müslümanların uyanık olması gerekir”

Demişler ya; “Gavurdan dost olmaz, domuzdan da post olmaz”

En derin saygı ve sevgilerimle.