MEVCUT SİSTEM BİR FİTNE UNSURU MU?! (III)

Evet, sevgili okurlar.
Başlık olarak yazımıza kullandığımız “Mevcut sistem bir fitne unsuru mu?” sorumuza yanıt olarak gelen cevap aynen şöyledir;
“Evet.
Gerçekten mevcut sistem bir fitne unsurudur.
Siyasi parti liderleri seçim boyunca birbirlerine kışkırtıcı atışmalarının sonucu seçmenleri kutuplaştırarak, ayaklandırdı. Toplumu birbirine karşı kışkırtıp, adeta düşmanlık unsurunu yaratmaya sebep oldular.
“Kaş yapayım derken, göz çıkardılar”
Böylece gerek Doğu ve Güneydoğu Anadolu olsun, gerekse de Türkiye’nin birçok yöresinde olsun…
Bu sebepten dolayı nice ocaklar söndürüldü?
Aileler arasında düşmanlık ve husumet oluşturdular ve bu fitnenin önünü de kimse bir türlü alamıyor ve önleyemiyor.
Yıllardan beri bu kışkırtıcı siyasal oyunlar, daha ne zamana kadar bu milletin mağduriyetine neden olacak?
Bu itibarla, değerli okurlarımızdan da gelen sorular bu yöndedir.
Gerçekten Kemalist, sosyalist, liberal, sözde demokratik bir sistemin kirliliği böylece ortaya çıkıyor.
Onun için soruluyor; “Mevcut sistem bir fitne unsuru mudur?”
Okurlardan gelen cevap; “Evet, evet, evet. Gerçekten bir fitne unsurudur."
***
Evet, yıllardan beri "batılılaşma anlayışıyla, tek dişi kalmış canavar" durumunda olan batı medeniyetinin hayranları acaba hangi yüzle, hangi gözle, hangi vicdanla bu milletin yüzüne bakıyorlar.
Ama kime dersin?
Hani kültürümüze mal olmuş bir slogan var; 
“Arsızın yüzüne tükürüldüğünde, arsız olduğu için fark etmez ve dokunmaz ona, oh yağmur yağdı der”
Diyarbakır bir haftadan beri yeni bir büyük fitne yörüngesine sokuldu.
Herkes huzursuz.
“Kimin eli kimin cebinde belli değil”
Siyaset, apayrı bir âlemde yürüyor.
Siyasal anlayış, ustaca kelime edebiyatı yaparak güzel, makyajlı nutukları atıyorlar ise de ne yazık ki olan yine bu millete oluyor.
Onlar da gitsinler, devletin bütçesinden, anaların, babaların alın teri olarak 15 milyar lirayı ceplerine indirsinler. Hem de 3 ay peşin olunca 50 milyar oluyor.
Ama bu coğrafyada da bağrı yanık, nice gencecik dul kalan kadınlar, yetim kalan çocuklar, aç kalan işsizler, yoksulluk, perişanlık diz boyu.
Haçlı ve Siyonist anlayış İslam dünyasını istila ederken, yüzyıl önce bu hain plan ve projelerini hazırlamış ve bugün tatbikata geçiriyor.
Bu nedenle toplumun da günahı yok diyemeyiz.
Basiretini yitiren, akla karayı birbirinden ayırt edemeyen, tüm kültürünü ve benliğini yitiren, gafletle yaşayan bir toplumun böylesine akıbeti de kaçınılmazdır.
Basiret çok önemlidir. 
Kalp gözünün beyinle birlikte çalışması demektir; Basiret!
Yıllardan beri bu milletin coğrafyasını bölücülük ideolojisiyle kirleten şovenist, faşizan ırkçılık edepsizliğiyle edepsizleştiren, tarihi İslam kültürünü Kemalizm ve Cumhuriyetçilik adı altında ortadan kaldıran anlayış, daha ne zamana kadar bu kışkırtıcı, fitne tavırlarıyla bu memleketin insanlarını birbirine düşürecek?
Bediüzzaman diyor ki;
“Sosyalistlik düsturları İslamiyet’in esasatını bozamaz.
Aslında İslamiyet’i yok eden temel esas, şu medeniyet-i sefihe-i rezile..
Dengeyi bozuyor.
Hem de millete ve ülkeye çok pahalıya mal ederek bozuyor.
Zira Mevcut olan sistem ve sistemin uygulaması, demokrasiyle hiç alakası olmamakla beraber, demokratik makyajıyla ortaya çıkıyor.
Aslında maddeperestlik ve engizisyonluk mayesiyle neş-û nema buluyor.
Engizisyonluk ve maddeperestlikle neş-û nema bulan medeniyet-i hazire(hazır medeniyet), her hususuyla kendini makyajlıyor.
Aldatıcıdır.
Pislikleri teşvik ediyor ve tüm cazibedar, geçici kişisel rantlara vasıta oluyor ve kirli planlarıyla da neredeyse hedefine ulaşıyor.
O sihirbazlık ve aldatıcı manyetizmden oluşan bu kirlenme; din, namus, fazilet mukabilinde kandırarak, aldatarak, kendini piyasaya satabiliyor.
Oysa ki toplum farkında bile değildir ki nasıl arkadan hançerleniyor ve nasıl kökten yok edilmeye çalışılıyor.
Şaşalı bir hayatı gösterip, berrak, parlayan bir yaşam tarzını gösteriyor.
Milletin önünde kendini takdim ediyor.
Aldatılan, basiret gözünden mahrum kalan bir ümmet, neredeyse artık dinden, namustan fazla fazla taviz vermeye mecbur kılınıyor.
Oysaki sosyalistlik ise bu tür cazibedar hıyanet planlara karşı basit kalıyor.
Toplumun ve ülkenin ana sermayesi olan din, namus, iman sermayesi ortadan kaldırılmış durumda.
Bunun sebeb-i mucibesi de; olsa olsa mevcut fitne kökeni sistemin varlığıdır.
* * *
Evet, sevgili dostlar.
Ülkemizin, özellikle coğrafyamızın yaraları çok derin.
Sosyal denge alt üst olmuş.
Halkın günlük hayat akışları korkutucu bir şekilde tehlikeli…
Zira gerçek olmayan, belirsiz bir siyasetin, kışkırtıcı oyunları, ülke bütünlüğüne halel getirdiği gibi, insanların dostça, kardeşçe bir araya getirilmesi yerine birbirine kapı komşu durumunda olanlar büyük husumetle, büyük düşmanlıkla karşı karşıya bırakılmaktadır.
Bunun sebeb-i mucibesi de parti liderlerinin kışkırtıcı konuşmalarıdır ve ideolojik siyasal rantların hakimiyetinin sağlanması için bulanık bir havanın yaratılmasıdır.
Hani diyorlar ya;
“Kurt dumanlı havayı sever ve yarar sağlar”
***
Gerçekten, düşman belirsizlik içerisinde çalıştığı zaman topluma daha çok fazla zarar verir.
Hele hele aldatıcı ve kandırıcı olursa, daha çok habisleşir, kirlenir, insanlara zarar verir.
Fesat ve bozgunculuğu daha şiddetli olur.
Düşman dışarıdan değil dahilden olursa, zararı daha büyük olur.
Zira dahili düşman toplumun gücünü dağıtır, cesaretini azaltır, bilinmeyen nedenlerle birbirine düşürür ve düşmanlık yaratır.
Harici düşman ise tam tersine asabiyetini şiddetlendirir, salabetini artırır, küfür ve münafıklığın cinayetini İslam üzerine oldukça büyütür.
Âlemi İslam’ı sosyal depremlere maruz bırakan tek neden de nifaktır, münafıklıktır.
Bunun içindir ki yüce kitabımız Kur’an-ı Azim Şan, içi ve dışı bir olmayan gizli münafıkları şiddetle lanetliyor, kötülüyor ve kirli planlarını deşifre ediyor.
Allah bu toplumun encamını hayreylesin.
Mutlak bir iman ve İslam nokta-i nazarında ve Kur’anın gölgesinde büyük barış sağlansın ki siyasetten gelen nifak tohumlarından toplumu korusun.
Evet.
Toplumun vermiş olduğu emanet, rasgele sandığa atılan bir oydan ibaret değildir.
Sandığa atılan o oyların taşıdığı değer, yerle gök kadar ağırlığı vardır.
Zira milletin emanetidir.
Millet, hangi partiye oy verirse versin…
Niyeti, toplum geleceğinin mutluluğuyla ilgilidir.
Refah, barış ve kardeşlik anlayışıyla atılan o oylar ne yazık ki kirli, kalpleri paslı bazı siyaset erbaplarının kirli ideolojilerine, kişilerin rant temini uğrunda kullanmaya neden olunuyor.
O da bize göre çok tehlikeli.
En derin saygı ve sevgilerimle.
Hayırlı Cumalar..