MİLLİ İRADE HAKİMİYETİ DİMDİK AYAKTADIR..
Türkiye "Yüz yılın" seçimi için sandık başına gitti. Tarihi ve stratejik öneme sahip seçimin "yasama temsiliyeti" sandıkta neticelendi.. Yani, Milletvekili "seçilen seçildi?".. Ama yürütmede, seçim ikinci tura kaldı.. Cumhurbaşkanı seçiminde yüzde 50 artı bir bulunmadığı için, 28 Mayıs'ta yeniden seçime gidilecek.. Elbette ki o gün "milli irade bir kez daha hâkimiyetini kılmak üzere dimdik ayakta" olacaktır…
***
Sahadaki veriler, seçmendeki teveccüh, ülkenin ve milletin "bekası" yönünde öyle görünüyor ki, muhterem Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bir kez daha "devletin yönetimini" eline alacaktır.. 21 yıllık iktidarında, "yasama yönünde güven tazeledi.." İnşallah, yürütmeyi de alacaktır... Çünkü oy oranları bunu bariz olarak gösteriyor..
***
Ben pazar günkü sonuçları bir zaman kaybı olarak görüyorum!.. Nedeni de yürütülen algı operasyonlarının seçmen nezdinde karşılık bulması. Tabi ki yedi düvel dahil, terör örgütleri bilaistisna hepsi birlikte, fitne ve fesat yuvaları da dahil olmak üzere ittifak etmesi.. AK Partiden ayrılanların CHP çatısı altında ittifak etmesi yekûn olarak, “zaman kaybı” yaşattı…
***
Şunu net ifade etmek isterim ki; 28 Mayıs’ta Milli İrade bir kez daha “dimdik ayakta” durarak, Erdoğan’a “güven” tazeletecektir.. Öyle inanıyorum ki, Erdoğan’da bu millete karşı mahcup olmaz, yine eskisi gibi yenilikleri, yatırımları, sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel yönde tarihi adımlar atacaktır.. Ve en önemli hizmeti de “güzel ahlakı toplumun gençliğine enjekte etmeye” çalışacaktır.
***
Her sohbetimde dile getirip, altını çizdiğim bir gerçek vardır.. O da “gençliğin iman şuuruyla, ahlakıyla” donatılması gerektiğidir… Aksi takdirde maddi olarak ülkemiz ve milletimiz ne kadar ilerlerse ilerlesin, “ahlaki” yönde sürekli, kan kaybeder.. Çöküntüyle, aile mefhumunun dağılmasıyla, toplumsal birliğin, dirliğin dağılmasıyla yüz yüze gelir.. Benlik kaybı yaşanır.
***
Malum, aile mefhumu denilen kutsal ve ulvi değerler kalmadığı zaman, o millet millet olmaktan çıkar, vahşi bir medeniyetin canlı yaratıkları haline dönüşürler… Kan, gözyaşı, şiddet, terör, rüşvet, yolsuzluk, rant, menfaatperestlik galebe çalar.. Vicdan, izan, hak, hukuk adalet, eşitlik, özgürlük denilen tüm kavramlar yok sayılır…
***
İman şuurumuz ne diyor? Medeniyeti kamil kılan, milletin ahlakıdır, kültürüdür, geçmişidir, inancıdır, aba ecdadından kalan mirastır.. Aksi takdirde vücut bulan medeniyet, ne rahmanidir ve ne de insanidir.. Olsa olsa Avrupa’dan ithal edilmiş “mimsiz medeniyet” olur.. Ki İslam toprağında gençlerimiz bu mimsiz denilen medeniyetle donatılırsa, toplum da Devlet-i Âliye de “Salih bir amel” icra etmiş olamaz… Nesilden hayır gelmez.. Ülke kendini kargaşadan, kavgadan, terörden, anarşiden kurtaramaz..
***
Demem o ki, her şeyden evvel insan şeref ve haysiyetine yakışır bir medeniyetle toplumu yönetmek lazım. Selçukludan, Osmanlıdan, Cumhuriyetin kuruluşuna kadar gelen medeniyetin temel ilkeleriyle, mümkün olabilir.. Bu milleti ayakta tutacak temel etken, “ecdat medeniyetinin” ülke yönetiminde söz sahibi olmasıdır… Yoksa şuradan, buradan ithal edilmiş, kiralık kalemlerin veyahut kiralık piyonların yönetimleriyle sulh sağlanamaz…
***
Hal-i alem orta yerde cereyan ediyor.. Evet, yegane kurtuluş çaresi İslam medeniyetidir… Ecdadın kahramanlığıdır.. Toplumsal terbiyesidir ve kültürüdür. Nüfusun yüzde 99’unun Müslüman olması hasebiyle, Toplumu Müslümanlık gereği olan Kur’an ve Hadislerle donatmak gerekir…. Bireyden aile fertlerine, toplumdan millete kadar, 7’den 70’e herkes Kur’an ve Hadis’le tanışmalı.. Onunla hemhal olmalı, yaşam biçimi olarak görmelidir…
***
Yoksa batı dünyasından ithal edilen mimsiz bir medeniyette kaldığımız sürece, “sahil-i selameti” yakalamamız mümkün olmaz.. Çünkü mevcut yıkıcı anlayış ve medeniyetle ülke donatıldığı taktirde, “deniyyet” oluşur.. Ki o da alçalıştır.. Memleket geriye gider ve hiç bir ilerleme veya kalkınma kaydedemez.
***
Kimse kusura bakmasın… Gelen giden yönetimler, iktidarlar, her ne pahasına mal olursa olsun geçmişe yönelik aba ecdadının talim ve terbiyesi ne ise ülke insanını onunla donatması lazım, diye haykırıyorum… Eğer o olmazsa içi boşaltılmış bir laik cumhuriyet veyahut Atatürkçülük adı altında “mimsiz bir medeniyet” ile bu ülke insanı eğitilirse, çok büyük şeylerimiz kaybedilmiş olur.
Nitekim hal-i âlem meydandadır.
***
Ne ahlaki cihetten, ne ekonomi cihetinden, ne de teknoloji cihetinden, sağlıklı değiliz… Nitekim hep gerileme, hep fakruzaruret, işsizlik, mutlak bir cehalet söz konusu.. Vahşi ve canileşen bir insan potansiyeli söz konusu… İnsanı diri diri yakan, öldüren, katleden bir gençlikle ülke karşı karşıya kalmıştır.
***
Bu itibarla diyoruz ki;
Ecdadımız nasıl dünyaya hükümran olmuş, cepheden cepheye 7 düvele meydan okumuş, hep İslam bayrağıyla şan ve şerefiyle ayakta durmuş ve hayat idamesini sağlamışsa…
Aralarına kavga girmemiş, terör girmemiş, masum insanların kanı dökülmemişse…
Bunun da reçetesi, Kur’an medeniyetiyle terbiyelenmiş bir toplumun varlığı olmuşsa…
Bize ne oluyor ki; “birbirimize hısım olmamız gerekirken, hasım olmuşuz..”
***
Ne yazık ki cumhuriyet döneminden günümüze dek o medeniyetin ters yüz edilmesiyle birlikte kelime itibariyle “deniyyeti” yaşıyoruz… Gayriahlaki yaşam biçimi, o biçim hâkimiyet kazanmıştır.. Bu yaşam biçimi, İslam medeniyetiyle ters düşmektedir.. Ki buna millet rıza göstermiyor..
***
Son seçimlerde salt çoğunlukla milletin oyunu alan AK Partiye ve Recep Tayyip Erdoğan’a düşen görev; ecdattan kalan kültürle bu milletin yeniden donatılması, okullarda gençliğin din dersleriyle eğitilmesini sağlamasıdır… Bu medeniyetle bütünlük sağlanabilir..
Aksi halde toplum yine CHP’nin o batıl zihniyetiyle karşı karşıya kalmak zorunda kalır.. Ki bir daha böyle bir fırsat ele geçmez.
AK Partinin başında olan zat da zaten bu ferasete sahiptir.
***
Muhterem Erdoğan iman ve İslam nokta-i nazarında kendini donatmış bir insan olarak ortaya çıkmıştır. Millet ona güveniyor ve onun için oylarını veriyor.. Milli ahlak, milli üstünlük demektir. Milli medeniyet, milli varlık demektir. Eğer bu milletin ahlakı, geçmişten gelen medeniyet millete unutturulursa, millet sırtüstü düşer ve faturası da ağır olur.
***
Onun için iktidarlardan tavsiyemiz ki millet adına söylüyoruz bunu… Osmanlının, Selçuklunun medeniyeti ne ise bu milletin onunla donatılması lazım… Her şeyden evvel batı dünyasının batıl ahlaki değerlerine değil, teknolojisine sahip çıkmak gerekir.
O teknolojiyle millet yücelir, kalkınır ve ilerler. İşte bunun için de idareyi eline alanlar ihlaslı hareket etmesi lazım… Çünkü milli irade hâkimiyeti dimdik ayaktadır…
En derin saygı ve sevgilerimle.