MİLLİ İRADE HAKİMİYETİ DİMDİK AYAKTADIR.. (III)

 Sohbet serimize devam ediyoruz! Bugün üçüncü gündeyiz.. Dedik ya; “Milli İrade Hakimiyeti Dimdik Ayaktadır..” Amma velâkin, mevcut sistem ve mevcut siyasi felsefe onun muktedir olmasına engel teşkil ediyor... Pranga misali ayak bağı.. Çünkü Milli iradenin ruhunda, milli kültür vardır, milli tarih vardır, milli ekonomi ve teknoloji vardır... Onlara taç olan da; Milli inanç ve İslam hâkimiyetidir..

***

İşte, İslam dünyası! Salt Türkiye değil, Ortadoğu’nun birçok ülkesinde, mevcut hal hiç de iyi bir hal içermiyor.. Ki, şansımıza kısmi de olsa, “onlardan iyi durumdayız..” Demem o ki, Yüzde 99’u Müslüman olan bir toplum, Devlet-i Âliye, eğer ki İslamiyet’i tam manasıyla yaşamıyorsa, milli iradeyi elinde tutan iktidarlar İslam şiarıyla temsiliyet almıyorsa, vay ki vay o ülkelerin ve milletlerin haline!..

***

Kaldı ki, “Demokrasilerde” milli irade ne ise, milleti temsil edenler de ona uymak zorundadır..Aksi durumda “demokrasiyle ters düşüldüğü gibi”, antidemokratik bir hal oluşur.. Her şey mecrasından çıkar, menfaatperest bir anlayış hâkim olur... Nitekim, Türkiye’nin hal-i pür melali gösteriyor ki yüz yıldan beri böylesi bir siyasi kulvarda, seyr-u sefer yapılıyor..

***

Ki her seçim döneminde, milli irade sandık başına gidiyor. Oyunu kullanıyor, Milletvekili seçiyor.. Ve Meclis temsiliyeti alınıyor.. Dün Parlamenter sistemdi, bugün Partili Cumhurbaşkanlığı sistemi.. Ne var ki iki sistemin de vücut bulduğu uygulamanın ana ruhu, Milletin “milli ve yerli ruhunu” temsil etmiyor..

***

Dün de ifade ettim. Ki elime kalemi aldığım gün itibariyle dile getiriyorum.. İster muhalefet olsun, ister iktidar olsun.. Denir ya her kim olursa olsun, milletin oyunu alarak Türkiye Büyük Millet Meclisine giden 600 milletvekiline düşen temel görev, “ona rey veren” milletin iradesi paralelinde, “milli kültürü” yaşatması gerekir…

***

Özünü bilmeli, özünü yaşamalı! Batıdan veya batıl anlayıştan “ithal edilmiş bir yönetim” felsefesiyle, kültürüyle, kanun ve nizamlarıyla, ülkeyi yönetemeyeceği gibi; temsil de edemez! Sadra şifa veremeyeceği gibi; ülke de bir yere varamaz.. Ne ilerleme, ne kalkınma, ne büyüme, ne de huzur, istikrar, istiklal ve istikbal temin edebilir?

***

Bakınız tarih sayfalarında, ecdadımız hangi inanç ve kudretle kendini idame etmiştir?! Selçuklulardan tutun da Osmanlılara kadar… İman ve inanç şuuru, kendi milli kültürü ve medeniyeti olmuştur… Nitekim bu ulvi değerlerin ışığında gelişen, büyüyen, dünyaya meydan okuyan, milyonlarca kilometrekarelik coğrafyaya yayılarak, İslam’ın bayrağı yeryüzünde dalgalandırıldı?

***

Hiçbir zaman, özünden zerre-i miskal taviz vermedi!.. Kur’an’ın ışığında, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in de rehberliğinde ve miras bıraktığı İslam medeniyetiyle, varlığına varlık kattı.. Samimi ve ihlasla hareket etti.. Geleneğini de, göreneğini de, örf ve adetini de milli kültürüyle donatıp, yaşattı.. Nesillerini de Kur’an tedrisatıyla yetiştirdi…

***

Eşitliği, özgürlüğü ve insan hakları alanındaki İslam medeniyetini gittiği her toprakta yeşertmiştir.. Fethettiği ülkelerde, hiçbir zaman zulmü millete reva görmemiştir.. İslam’ı benimsemeyenleri öldürüp, işkence etmek yerine onları kucaklamış, İslam’a geçişlerine ikna etmiştir.. Ki bunu da zorla, baskı yaparak yapmış değildir.. Milli kültürünün himmetiyle, güzel ahlakla, güzel yaşamla, merhametle, şefkatle yapmıştır…

***

Onun içindir ki, milyonlarca kilometrekarelik coğrafyada birçok inanç ve medeniyet özgürce yaşayabilmiştir… Ve bu özgürlüğü, İslam anlayışını benimseyen yönetimlerin çatısı altında yaşamıştır.. Ama ne yazık ki bugünkü mevcut hal, Türkiye’miz de dahil olmak üzere bu anlayıştan, bu iman şuuru ve medeniyetinden fersah fersah uzaktır.. Ki her şey aşikârdır. Deriz ya, hal-i âlem orta yerde…

***

İşte, Türkiye ve işte gençlik ile toplumun hal-i pür melali! Ne İslam kültürü, ne İslam terbiyesi ne de o iman şuuru, bugün tam teşekküllü yaşanmıyor?! Gençlik “laikçi bir düzenin hegemonyasıyla yetişiyor?..” Her ne kadar, Milli Eğitim müfredatında “din dersleri” söz konusu ise de kıymet-i harbiyesi bir müzik dersi ya da beden eğitimi dersi kadar bile değil.. Görüntü var, uygulama yok..

***

Yozlaşan bir toplum, değerlerinden ırak yetişen bir gençlik!.. İçki mi, uyuşturucu mu, fuhuş mu, gayri ahlaki yaşam şekilleri mi? Bini bir para misali; toplumsal bir erozyon yaşanıyor.. Sokaklar zombi olmuş gençlerle dolu.. Okul bahçelerinde uyuşturucu partileri, sigara, esrar tüketimi sıradanlaştı… Hırsızlık, soygun, gasp, yasadışı çete oluşumları… Kumar, bahis, iddia gibi “yuva yıkan” haller..

***

Ya şiddet, terör, kan ve gözyaşı.. Evler, sokaklar, caddeler mezbahane gibi.. Aile denilen müessese sıradanlaştı.. Artık maddi bir mukavele ile yürütülür hale gelindi… Sevgi, saygı, muhabbet yok.. Evladın anneye, annenin babaya verdiği bir kıymet dahi kalmadı.. Evler otel misali, sofralar self servis… Birey toplumdan, toplum ise bireyden uzaklaşır hale geldi..

***

Hâsılı kelam, güzel Türkiye’miz ve güzel insanlarımızın birliği ve dirliği için, Milli iradenin “vekâletini” alan Milletvekillerimizin bilaistisna, yekvücut şekilde “manevi değerlerimize” odaklanması gerekir? Ki bunu da ancak ve ancak İslami medeniyetle kâmil kılabilir... Milli ahlak, milli kültür, milli tarihi yeniden toplumun ve Devletin tüm kılcal damarlarında yeniden şahlandırmak gerekir..

***

Samimiyetle ve ciddiyetle, milli değerlerine sahip öğretmenlerimizle gençliğimizi eğitmeliyiz! Bilmeliyiz ki milli ahlakla yetişen gençlik ancak, ekonomimizi, sanayimizi, teknolojimizi geliştirebilir, ülkenin birlik ve dirliğini sağlayabilir.. Laikçi bir eğitimle, laik geçinen bir anlayışla; bir yere varamayız.. Ki yüz yıllık zaman dilimi bunun en bariz şahididir…

***

Demem o ki lütfen bu gençliğimiz, Müslüman bir toplumun gençliğidir. Bu gençlik geçmişe yönelik kutsal bir kültürle yetiştirilsin ki; yarınlarımız aydınlık olsun… Bunun da ilk basamağı, milli eğitim sistemi ve müfredatıdır... Her şey milli ve yerli olmalı... Netice itibariyle, sadece alfabeyle, laikçilik anlayışını okullarda çocuklara enjekte etmekle, Kemalist anlayışla gençliğin beyinlerini yıkamakla toplumun bir yere varamayacağını bilmemiz gerekir… Bunu da idrak edecek olan; Milli İradeyi temsil eden anlayıştır…

En derin saygı ve sevgilerimle.