NİFAK, ŞİKAK EŞİTTİR İNŞİKAK! (III)

Evet, sevgili okurlar.

“NİFAK, ŞİKAK EŞİTTİR İNŞİKAK” başlıklı yazı serimiz bugün de devam ediyor.

Zira toplumları yıkan, altını üstüne getiren, hatta devletleri dahi tarihten sildiren ana unsur; nifaktır, ikiyüzlülüktür, gerçek kimliğini içe gömmektir, saklamaktır ve içten gelen kini, garezi, nifakı dışarıya vurmaktır.

İçten kemirmektir.

Onların felsefesinde sinsilik içerisinde, kimliğini hep saklı tutmak vardır..

Tabi nifak kelimesinin böylesine tehlikeli manayı bünyesinde taşıdığı için, ondan “Şikak”, eşkıyalık, soygun, zorbalık, kan dökme, toplumların ekonomisini sıfıra indirme, sömürücü, kan emici birer fesat unsurları olan terörizmi üretir, çoğaltır ve insanların başına bela eder..

Bu ikiyüzlülük nifak tohumunu eken; yine de Yahudi’dir…

Yahudi’den gelmedir…

Yahudilik temelinden çıkan birer fitne hıyanetleridir.

Bunlar revaç ve geçerlilik görünce, toplumlar arasındaki bölünmeler de kaçınılmaz hal alır..

Zira tarafgirlik, nifak tohumlarının atılmasından meydana gelir…

Irklar arasında, renkler arasında, coğrafyalar arasında, bölgecilik arasında "bölünme" gerçeği kaçınılmaz olur.

Aynı ülke insanına kendini kabul ettirmeye çalışan FETÖ unsurları gibi daha nice hıyanetler vardır.

Gâh Yahudi’ye yanaşıyor, gâh ABD’ye, gâh CIA’ya vs. vs.

Ama onun temel hedefi; kimliğini gizleyerek, Müslümanlar arasında fitne zehrini saçmaktır.

Yani tek kelimeyle ifade etmek gerekiyorsa…

İslam dünyasının yıllardan beri daha doğrusu Medine’de kurulan İslam Devletinin varlığını içine sindirmeyen Medine Yahudileri başta tanımlamaya çalıştığım gibi nifak tohumları Müslümanlar arasında dahi ekilmiş ve Medine münafıkları başta Abdullah ibn-ü Übey’ler, onların direktif ve talimatları doğrultusunda yetişmişlerdir.

Abdullah ibn-ü Übey, İbn-ü Selül , Abdullah ibn-ü Sebe gibi Yahudi munafıklar, sahabeler arasındaki bir nevi kavga ve anlaşmazlığın temel taşı, ana gerçeği olmuşlardır..

Bu kişiliksiz münafıklar kavgayı ve bölünmeyi yaratmıştır..

Osmanlının son Padişahı Ulu Hakan Sultan Abdülhamid’e kadar uzanabilen Yahudi çalışmaları yüzünden, gerçekten bir İslam devleti olan Hilafet-i İslamiye sarsılmıştır, dağılmıştır.

İslam dünyası’nın bugünkü bu hale düşmüş olmasının ana unsuru da bunlardır ve bunların uzantıları da Selanik dönmeleridir.

* * *

O yüce İslam Peygamberi Hz. Muhammed (S.A.V)’in, İslam nurunu parlatan o yüce Peygamberin, Medine-i Münevvere’deki 10 yıllık çalışma hareketi, Yahudi ile münafıkların ittifak ettiği çalışmaları hep gün yüzüne çıkarmış ve tabiri caizse onları suçüstü yapmıştır.

Hz. Ömer’in (r.a) hilafetinde dahi bir Mecusi ile işbirliği yapan ve Hz. Ömer’in(r.a) şahadetine neden olan yine unutmayalım ki o Yahudilerin Müslümanlar arasındaki saçtığı politik zehirlerdir.

Yahudiler tarafından saçılan bu kirli zehir girişimi, ne yazık ki İslam ümmetinin cismine tarih boyu girmiştir ve İslam’ı tahrip etmiştir, ta günümüze dek.

Evet, tarih boyu İslam ümmetinin gelişme kaderiyle oynayan Abdullah ibn-ü Sebe gibi münafıklardan tutun da Kramitlere kadar, Haşhaşilere kadar, Ravendi’lere kadar…

Hatta İslam ne zaman, hangi tarihte gelişme ve terakkiyi kaydetmişse, mutlaka gizliden gizliye önüne engel koyulmuşsa; bunu yapan da yine Yahudilerdir.

Her ne kadar İngiltere, Fransa, İtalya, Almanya, Rusya vs. bugünkü deyimle ABD ve BM’yi bünyesinde toplayan unsurlar kesinlikle Yahudilerin talimatları doğrultusunda hareket ediyorlar.

Bunların bu siyaset uzantıları Abdülhamid’i nihayet tahttan indirebilmiştir.

İttihat Terakki hareketiyle, ırkçılığa dayalı Jon Türk komiteleriyle işbirliği yapan içimizdeki komiteci hıyanet erbaplarının çalışma stili, başlık olarak kullandığımız “NİFAK, ŞİKAK EŞİTTİR İNŞİKAK” manasından ibaret olup, gerçekten tarih boyu özellikle İslam dünyasının başı durumunda olan önce Osmanlılarla uğraşmışlar.

Hedeflerine ulaşmışlar.

Ta ki cumhuriyetin kuruluşuna dek.

Cumhursuz, milli kültürden, gelenekten, görenekten, inancından tamamıyla yoksun bir anlayışla kurulan bu “Cumhuriyet” anlayışı, CHP’nin altı oklu ambleminin himayesi altında oldukça gelişmiştir…

Yıllardan beri masum insanların dökülen kanları, hem de oluk oluk dökülen kanlar, virane edilen nice ocaklara ödettirilen bedeller, tümüyle milli olmayan, Türk’ün inancıyla, tarihiyle bağdaşmayan bir “Cumhuriyet” anlayışı yüzünden olagelmiştir ve olmaya da devam etmektedir.

Bunun içindir ki AK Parti’yle MHP, milletin inancına paralel birliktelikle hareket ederek Anayasanın 18 maddesini değiştirebilme başarısını sağlayabilmişlerdir..

Ve nihayet Referandum olarak milletin “Oy”una sunmak üzere Meclis’ten çıkan bu karar elbette ki başta anlattığım gibi “Nifak ve Şikak” tohumlarını eken CHP’nin hesabına gelmez.

İçlerinde stres yaratmış, korku yaratmış, ne yaptıklarının farkında olmadığı için Kılıçdaroğlu bas bas bağırıyor, rejimi bahane ediyor.

“Rejim elden gidiyor.

AK Partinin bu Referandum hareketi rejimin değişikliğine yönelik bir harekettir” hezeyanı içerisinde bulunuyor…

Stres geçiriyor, nerdeyse cünun geçiriyor demek zorunda kalıyoruz.

Tabi bunlar kendi başına yapılmış bir hareket değil.

CHP, bu içine sindiremediği milli başarı sonucunda tarihten silineceğinin farkında olduğunu da çok iyi biliyor.

Artık CHP’nin Selanik Yahudilerine dayalı bu politik oyunlarının sonudur diye kendileri de hissetmiş durumda.

Zira “Görünen köy kılavuz istemez” misaliyle yola çıkarsak, “rejim” deyip tutturduğu bu anlayış aslında bize göre öküzün altında buzağı aramaktan başka bir şey değildir.

Aslında buzağı, öküzün altına girmez, girerse ineğin altına girer ve sütünü emer.

Ama öküzün altına girdiğini gören varsa yanlış görüyor demektir.

Gözü net bir şey görmüyor da onun için bahane arıyor.

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.

Tarih boyunca ırkçılığa dayalı bölünme hareketlerinin baş müessesi Sabatay Zifi’den gelmedir.

Bunların ana uzantıları, Medine’deki Hz. Resulullah (S.A.V)’a karşı temerrüt siyaseti yapan Yahudilerdir ve yerli münafıklar olmuştur.

Aynı o uzantı, Osmanlının son dönemine kadar gelmiş ve netice itibarıyla 20. yüzyılın başlarında İttihat ve Terakki Partisini kurdurabilmiştir.

Ama kime karşı?

Ulu Hakan Sultan Abdülhamid’e karşı.

Sultan Abdülhamid; ferasetli, zeki, etrafını net gören bir devlet adamı olduğu inkâr edilmez.

İçteki düşman olan Yahudi dönmeleri fark etmişti.

Yahudiler, ondan istedikleri Filistin’de bir karış toprak idi..

Bu toprağı elde etmek için çuvallarla altınları önüne dökmüşler ise de Abdülhamid’i kandıramamışlardır.

Bu söylemler, havadan cıvadan değil, rasgele hikâye de değil.

Bu gerçeği General “Cevat Rıfat Atilhan” kendi eserinde yazmaktadır.

Merhum Cevat Rıfat Atilhan şöyle diyor;

“Türklerin ve İslam ümmeti üzerindeki en tehlikeli düşmanı Siyonist dönmelerdir.

Bunları en iyi tanıyan da Sultan Abdülhamid’di.

Abdülhamid, onlardan nefret ettikleri kadar da hiçbir düşmandan o kadar nefret etmiyordu”

Kendisinin de kaleme aldığı gibi 33 sene gibi devletin başında sürdürdüğü uzun bir süreç, büyük bir zeka, azim ve ciddi bir iradeye dayanmış olmasıdır.

* * *

İnanın, sevgili okurlar.

Yüzyıl kadar önceki Abdülhamid’in siyasetini bugünlere kadar Recep Tayyip Erdoğan’dan başka hiçbir devlet adamı uygulayamamıştır..

Pek tabi ki taşıyamamıştır.

Gerçekten Sayın Erdoğan’ın kalbi derinliklerinde taşıdığı iman sayesinde, Abdülhamid’in zekasını ve ferasetini taşımakta olan bir devlet adamı olduğundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.

Abdülhamid’in etrafını saran dönme Yahudilerin başını çeken Hertzel ve Emanuel Karasu’ların varlığı inkâr edilmiyordu.

Günümüzde de aynı o isimleri taşıyan dönmeler yoksa da siyasi münafıkları oldukça çoktur.

Dost görünüp, gizliden gizliye düşman muamelesi uygulayan dönmeler de unutulmamalıdır.

En derin saygı ve sevgilerimle.

Hayırlı cumalar…