O AZİZ’DİR, ZÜNTİKAM’DIR! (II)

Evet, sevgili okurlar.

Dün Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, İzmir’de yüz binleri aşan çok büyük bir insan potansiyeli karşısına çıktı.

Yine aynı o güzel üslup, güzel hitabet ve belagatiyle adeta İzmirlileri büyüledi.

Ve oradaki herkes büyük bir tempoyla Cumhurbaşkanını alkışlarken, “Seninle gurur duyuyoruz” diye seslendi…

Ve Cumhurbaşkanı Erdoğan…

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nu hem de hiçbir tarafı mükemmel olmayan bir Kemal’i deyim yerindeyse yerin dibine batırıp çıkardı.

Ama kime diyorsun?

Hani diyorlar ya;

“Arsızın yüzüne tükürüldüğü zaman, haya duygusundan yoksun olduğu için, elini yüzüne sürer oh yağmur yağdı der” misali.

İşte bu perspektiften yola çıkarsak, bu arsız utanmaz CHP anlayışı ne yazık ki bunca söylemlere rağmen, hiç utanmadan yoluna devam ediyor.

Cumhurbaşkanı, mükemmeliyetten mahrum olan Kemal’e şöyle sesleniyordu;

“Kasetle parti başına geldin.”

Yani hileyle eski Genel Başkan’a kumpas kurarak geldin…

7 defadır seçim kaybediyorsun, yine de istifa etmiyorsun.

Kılıçdaroğlu bana hitaben diyor ki; Tek kişiye bunca yetki veriliyor, hem Cumhurbaşkanlığı görevi hem de parti başkanlığı görevi veriliyor.

Sayın Kılıçdaroğlu, cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal hem parti başkanı, hem de Cumhurbaşkanı değil miydi?

1940’larda İsmet İnönü hem Cumhurbaşkanı, hem de parti genel başkanı değil miydi?” diye konuştu Cumhurbaşkanı Erdoğan…

Gerçekten tarihi bir konuşma neticesinde halkın geçmişe yönelik tek parti şeflik ve dipçik döneminde yaşanan rezalete bir kez daha vakıf olmasını sağlamıştır…

Ki bu beyanları da tüm kamuoyunu mutlu etmiştir.

Türkiye’ye bir ümit kaynağı olmuştur.

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, yarınlara dair yepyeni bir Türkiye vaat ediyor.

İzmir halkına seslenirken; “16 Nisan'da sandıkları EVET ile patlatmaya hazır mısın?” dedi…

Keyifliydi, mutluydu.

Çünkü İzmir halkı, "tarihsel bir değişimle" Türkiye'deki mevcut sistemin değişimine "evet" kararı almıştı.

Türkiye "gerçek kimliğine ve özüne" dönüyor.

Evet, Cumhurbaşkanı yeni bir Türkiye’yi müjdeliyordu.

Biz de bu paralelde ümit var olacağız.

16 Nisan’dan sonra hem Türkiye, hem de tüm İslam dünyası, öylesine inanıyoruz ki yepyeni bir dünya yaşantısına kavuşacaktır.

* * *

İşte kulağımızın dibindeki Suriye’de vuku bulan kepazeliği ve insanlık dışı tabloyu görüyoruz.

İnsan kılığındaki satılmış bir hain, kendi özbeöz halkını katliama tabi tutuyor?

Soykırımcı bu ajan Esed, her ne kadar fiziksel olarak insan görüntüsünü veriyorsa da bize göre maymunun alçalmış ve aşağılanmış halinden bir farkı yoktur.

4 Nisan’da İdlib halkına zehirli bomba atarak, bunca masum yavruları katleden hain, bu dünyada ölmeden hesabını vereceğine inandığımız gibi kıyamet gününde de hem kendisi, hem de arkasındaki dünya emperyalist kefereleriyle beraber sorgulanacaktır…

“Azizün züntikam” olan o yüce kudret, bu masum ve maktul yavruların ah u eninlerini, bunların burunlarından fitil fitil getirecektir.

Bu ümitle kendimizi teselli etmek zorundayız.

Yoksa bu dünyada her itin yapmış olduğu edepsizlik yanında kar kalırsa, Allah korusun insan inandığı yüce İslam dini inancına halel getirme tehlikesiyle karşı karşıya kalır.

Ama bu bir gerçektir ki o yüce Allahû Teâlâ, kıyamet gününde zalim kefereleri kesinlikle ve hem de “Mahkeme-i Kûbrada” inceden inceye ve derinden derine sorgulayacaktır.

Bu itibarla yüce Kur’an-ı Kerim’in “Tekvir” suresinin 8 ve 9. Ayetlerinde, cahiliye döneminde suçsuz kız çocuklarını diri diri toprağa gömerek öldürülen o masum ve maktul çocuklara sorduğu gibi, bu lanetli Esed’in eliyle zehir bombalarıyla katledilen o masum bebelere de şöyle soracak?

“Hangi suçtan dolayı öldürüldü” diye sorulduğu gibi Esed’in soykırımıyla ölen masum çocuklara da soracaktır Cenab-ı Allah.

(8–14)

“Hangi suçtan dolayı öldürüldü diye” diri diri toprağa gömülen kıza sorulduğu, Amel defterleri açıldığı, Gökteki cisimler yörüngesinden kaydırılıp söküldüğü, Cehennem (suçlular için) alevlendirildiği, Cennet (inananlara) yakınlaştırıldığı zaman, Herkes, önceden (iyi ve kötü) ne hazırlamışsa (onu) bilecektir.”

Bu çağdaş cahiliye vahşetinden dolayı öldürülen bunca masum insanların hukukunu arayan yüce Allahû Teâla soracaktır.

***

Evet, sevgili okurlar.

Gerçekten günümüzde yaşanmakta olan ortaçağ cahiliye vahşetinden ötedir…

Bugün kendini “Medeni dünya” olarak tanımlamaya çalışan bir vahşi dünya söz konusudur…

Ve bu vahşi dünya insanlığa hiçbir şey verememiştir, vermez de…

Bundan sonra da veremeyecektir.

Eğer bir megalomanyak durumunda domuz ve maymun karakterini taşıyan bir Esed’in arkasında Rusya gibi bir devlet duruyorsa…

Bir de Müslüman geçinen bir İran var ise…

Almanya gibi emperyalist ülkeler, zımnen ve hükmen arkasında duruyorsa…

Ve tüm bu "aşağılık" ilişkiler ağı içerisinde, Türkiye’nin lideri Erdoğan’ın bu keferelere karşı dik duruyor olması; "büyük bir cesarettir."

Böylesi bir devlet büyüğü bize göre hem Türkiye için büyük bir şanstır, hem de tüm İslam dünyası için büyük bir şanstır.

İslam dünyasının Erdoğan'ı büyük bir İslam lideri olarak görmeleri de elbette ki, ülkemiz ve milletimiz için sevindiricidir.

İnşallah, Allah kimsenin umudunu boşa çıkarmaz.

Sayın Erdoğan, bu iman meşalesiyle yola çıkmış bir İslam kahramanıdır.

İmanla donatılmış yüce bir insandır…

Onun içindir ki, Bediüzzaman Saidi Nursi Hazretleri şöyle diyor…

"İman hem nurdur, hem kuvvettir.

Evet, hakikî imanı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir

İman insanı insan eder…

Belki insanı sultan eder…"

Her an için “Allah’ın hifzu himayesinde olasın ey Erdoğan” diye de dua ediyoruz.

En derin saygı ve sevgilerimle.