PKK TERÖRÜ YÜZ SENE EVVELKİ IRKÇI, İŞGALCİ, HAÇLI ANLAYIŞIN UZANTISIDIR!
Evet, sevgili okurlar.
Gerçekten ülke olarak, millet olarak, özellikle Doğu ve
Güneydoğu Coğrafyası olarak yaralarımız çok derindir.
Ve hep kanamaktadır…
Ama bugüne özgü değil.
Yüz sene evvelden bugüne süre gelen olaylar silsilesinin
kesintisiz olarak tüm hızıyla devam etmesidir.
Ama kesin olarak bilinmelidir ki bu ülke taşıyla
toprağıyla, insanıyla, gerçekten büyük bir İslam ülkesidir.
İman nokta-i nazarında 7’den 70’e kadar tarih boyu
inançlı, imanlı, kitabına bağlı, Peygamberine inanan bir ümmet olma hasebiyle
mücadele etmiştir…
Yeri gelmiş; aç kalmış, susuz kalmış, aşsız ve işsiz
kalmıştır..
Ama o ecdadın evladı olmak için, şerefinden,
haysiyetinden, dininden, imanından, vatanından hiçbir zaman zerre-i miskal
taviz vermemiştir.. Ki vermezde!
Yok olma pahasına da olsa illa ki mücadelesini vermiştir,
savaşına devam etmiştir.
İnancı gereği, tüm varlıklar içerisinde cihadı en kutsal
bir görev telakki etmiş, tarih boyunca şehit olmak onun yegâne parolası
olmuştur.
Gazi olma, onun olmazsa olmazıdır.
Bu nedenledir ki dıştan gelen tehlikeyi hep var gücüyle
göğüslemiştir, dik durmuştur ve daima dıştan gelen tehlikeyi görebilme zekâsına
sahip olan bir millet olmuştur.
Ve bu millet o ecdatların evlatları ve torunlarıdır.
Yine bu da bir gerçektir ki I. Dünya Savaşından günümüze
dek var ola gelmiş tehlikeler ve düşman saldırıları dolaylı yollardan da olsa
içimize kadar uzana gelmiştir.
Ancak toplumun bağlı bulunduğu yüce kitab-ı mübin olan Kur’an-ı
Azim Şan’ın direktif ve talimatları doğrultusunda her birey, her aile, birer
mücahit unvanıyla ortaya çıkmış, içten ve dıştan gelen hain planlarla göğüs
göğse çarpışa gelmiş, gerektiği yerde illa ki düşmanı denize bile dökmüştür.
Ama ne yazık ki dışarıdan gelen tarihi haçlı emperyalist
küfür dünyası, her ne kadar mağlup olmuş ise de dolaylı yollardan sinsi
planlarla içimize sızmış, bizi içten vurmaya hep çalışmıştır.
Onların tarih boyu tek hedefi olmuştur; O da yüce İslam
dinini yok etmek…
Plan ve projeleri hep bu hedef üzerine kurgulanmıştır.
Dışarıdan mağlup edemeyeceklerini anlayınca, sinsi,
entrikalı oyunlarla "içten bizi bize vurdurmayı" ne yazık ki
başarabilmişlerdir.
İçten piyon ajanları ayarlayabilmişler, kahraman
kurtarıcı olarak kendini gösteren nice ihanet şebekelerini ve kirli anlayışları
"bu yolda" kullanmışlardır.
Tarih içerisinde onlar bu topraklardan çekip gitmişler
ise de içimizdeki o satılmış kirli anlayışlarla "bizi içten vurmaya
çalışmışlar ve çalışmaya da devam" etmektedirler.
Hem de resmiyetçilik sıfatını kazanarak meydanlara
çıkıyorlar, hem de siyaset meydanlarına.
Hem de ittihat terakki cemiyetinin beceriksiz, beyinsiz,
satılmış bazı yetkilileri sayesinde ülkemizi içten yıkmaya çalışmışlardır.
* * *
İnanın, sevgili okurlar.
İnsan, yabancı tarihçilerin araştırmalarına baktığında,
kalemlerinden dökülen tarih gerçeği gördüğünde; insanın dünyası değişiyor.
İnsan, gerçek yazan bu tarih kitaplarının satırları
arasında okuduğu tarihi gerçeklerle adeta şoke oluyor ve beyninden vurulmuşa
dönüyor.
Ve şunu demek zorunda kalıyor;
“Ah, biz neydik, ne olduk, nerdeydik nereye gidiyoruz?”
Ne yazık ki, insan düşünerek bu soruları sormaktan başka
elinden bir şey gelmiyor.
Evet, haçlı emperyalist ile içimizde büyüyen Selanik
Siyonist Yahudi dönmelerinin ittifakıyla Osmanlı devletini yıkıp, onun
himayesinde oluşan hilafet-i İslamiye’yi yıkmak ve İslam dünyasını dağıtma
hedefine ulaşabilmek için kurnazca I. Dünya Savaşını tezgâhladılar.
Hem de oluşan bu ittihat terakki partisinin aktif
ilerleme hareketi paralelinde oldu.
Ki haçlı dünyasını da çok sevindirmiştir.
İşgalci itilaf devletleri, her ne kadar şeklen de olsa
birbiriyle kavga ediyormuş gibi görünüyor ise de hiç de öyle değildi…
Gayeleri; Osmanlıyı yıkmak..
Nitekim, Osmanlıyı yıktılar, ülkeyi de bölüştürdüler…
Önce Mondros Mütarekesini sağladılar… İmza altına
aldılar, hem de büyük bir ittifakla…
Sonra 1920’lerde Sevr Antlaşması imzalandı..
Ve böylece; Devlet-i âliye-yi Osmaniye ve Hilafet-i
İslamiye’yi darmadağın ettiler.
Ardından, kendi ittifaklarıyla destekledikleri cumhursuz
bir cumhuriyeti kurdurdular.
Ve bu cumhuriyeti kuran heyet-i mecmua kesinlikle ittihat
ve terakki cemiyetinin bir uzantısı olarak hareket etti.
Haçlıların eksik kalan projelerini böylece onlar
tamamladılar.
27 yıl gibi bir süreci elinde tutan o güdümlü hıyanet
şebekeleri CHP’nin anlayışıyla devleti 1950’lere kadar getirdiler.
I. Dünya Savaşından başlamak üzere olup bitenler,
Osmanlıyı bitirdiği gibi tüm İslam ülkelerini de tar-u mar etti.
Hilafetin dağılışından sonra kurulan tüm devletçiklerin
başına getirilen yönetici kadro ve başkanlar bilaistisna işgalci devletlerin
birer tane piyon ve ajanı durumunda idiler…
Ki onlara makbul görünmek için işgalcilerin istedikleri
projeleri bir bir gerçekleştirdiler.
Nihayetinde II. Dünya Savaşında her ne kadar Türkiye
savaşa girmediyse de komünist Rusya’nın tehlikesi söz konusu olduğu için…
CHP’nin başındaki İsmet İnönü ve kadrosu da kendi
halkıyla kavgalı olduğu için…
Yine aynı CHP’nin kadrosundan olan, yani ittihat ve
terakki cemiyetinin ve müthiş bir Kemalist anlayışa sahip olan milli mücadele
savaşında Ege bölgesinde Galip Hoca olarak bilinen Celal Bayar’a işgalci
haçlılar Demokrat Parti’yi kurdurdular.
Demokrat partinin de bir şey yapamadığına, inanan
milletle başa çıkamayacaklarını anlayınca bu kez TSK’nın bünyesinde bilinen ve
Mustafa Kemal’in genç subaylarından olan Cemal Gürsel’e ihtilal yaptırdılar.
İşte o darbe, yani 27 Mayıs darbesi Türkiye’yi her gün
biraz daha anarşinin, terörün kucağına itti.
Ve tüm bu olup bitenler başta anlattığımız gibi işgalci
haçlı anlayış ile Siyonist Yahudilerinin kirli ırkçılık damarını İslam’a inanan
tüm milletlerin kanına enjekte ettiler.
Yıllardan beri Türkiye’deki oluşa gelen başta DHKP-C, PKK
gibi kanlı terör örgütlerinin varlığı da hiç tartışmasız o dönemin uzantısıdır.
* * *
Bakınız, sevgili okurlar.
Eğer PKK’nın bir aydan beri Diyarbakır’ın bazı ilçelerine
girip işgal etmiş ve devletin harcadığı tüm imkânlara rağmen, kahraman asker ve
polisine rağmen bir türlü sindirilmemesi ve başa çıkılmaması, hiç unutmayalım
ki bu işin uzantısı da yine Fransa’ya, İngiltere’ye, ABD’ye ve BM’nin kirli
ittifakına dayanmaktadır.
Bu kirli ittifak, yüzyıl önce nasıl ki İslam topraklarına
göz dikmiş ve yer altı zengin kaynaklarını yağmalayıp tarumar etme iştihasıyla
yola çıkmışsa; bugün yine aynı o ittifak devam ede gelmektedir.
Türk solu ile Kürt solunun varlığı, PKK, DHKP-C,
Hizbullah veya DAEŞ gibi terör örgütlerini yaratmıştır.
Bunların aktif çalışmaları bu milleti sindirmek, esir
almak, dininden, imanından uzaklaştırmak ve ihtilalci, işgalci, darbeci, hain
piyonların eline bırakmaktır.
Bunun mutlak uzantısı da yine Osmanlıyı yıkan İttihat
Terakki’ye dayanmaktadır.
Ki onların ürünüdür…
Allah encamımızı hayreyleye.
Allah, İslam’a ve ter-u taze memleketimizde haçlı ve
komünist anlayışları paralelinde çalışan hainleri kahretsin.
Camilerimize, mabetlerimize, silah sıkanları burnundan
getirsin, sürüm sürüm süründürsün.
Bundandır ki Akif şöyle diyor;
“Ruhumun senden ilahi şudur ancak emeli
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli
Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli”
Allah, tüm bu büyük tarihi ilim dehasına sahip olan
insanlarımızın yüzü suyu hürmetine bu memleketi, bu ülkeyi korusun, muhafaza
eylesin.
Fitne, fesat, haçlı ermeni, yezidi ve şeytan üçgeninden
muhafaza eyle ya Rab!…
En derin saygı ve sevgilerimizle.