SİYASET DÜNYASI VE MİLLİ ŞUUR!?
Toplumsal hayatın idamesinde, iki temel ögedir "Siyaset ve Milli Şuur.." İkisinin dibacesinde, "istiklal, istikrar ve istikbal" yatmaktadır.. İkisinin işleyişinde Salih bir amel vücut bulduğu takdirde, yıkılmaz ve sarsılmazdırlar.. Ki, toplumun huzur çimentosudurlar.. Parlak ve aydınlık bir geleceğe sahip olduğu gibi; amel defterinde "kötülük” denilen bir kavram, yer almaz..
***
Ama gel gör ki yaşadığımız zaman diliminde tam aksi bir durum söz konusudur.. Ne toplum huzurlu, ne de devlet mekanizması ve ne de "milli şuurun" varlığının teminatı!.. Sürekli, fitnenin, şiddetin, kötülüğün, kirli menfaatperestliğin tahakkümü var… Özellikle siyaset “milli şuurun” paralelinde yürümediği gibi söylemleri de, sahadaki fiili uygulamaları da tutarsızlık içerisinde..
***
Yani, birbiriyle uyumlu değil, sürekli çelişkiye düşmektedir.. Halk deyimiyle “her şey makyajlı.. ” Görüntü var, icraat yok.. Hakikat göz ardı ediliyor, yalana ve aldatmacaya ise hakikatin libası giydiriliyor… Hep ifade ediyorum!.. Dost acı söyler kabilinden, AK Parti ekseninde kimi faaliyetler ne yazık ki, “bu gerçeği” haykırıyor…
***
Demem o ki, makyajlı görüntü; olayları tersyüz ediyor.. Fiili hal, milleti hayal kırıklığına uğratıyor… Görüntü güzel, süslü, püslü, o biçim ihtişamlı camiler inşa ediliyor, ki varlar.. Peki, bu camilerin içerisinde “cemaat var mı?”.. Ya da, ibadethaneleri doldurabiliyor muyuz?.. Maalesef; cemaat yok.. Cami çok lüks, güzel bir reklam, güzel bir teşhir(!).. Lakin önem arz edici olan; “o camilerin cemaat sahibi” olması…
***
Demek ki, önem arz edici olan “milletin ahlaki değerlerine önem vermektir…” Fiili durumunuz öyle olmalıdır ki, “camiler süslü, püslü, lüks inşa edildiği” için değil, Allah’ın evi, ümmetin mekanı, ibadet arenasıdır şiarıyla camiye akın etmesi gerekir. İman ve milli şuurun rotasında giden kendini cenab-ı hakkın kulu olarak gören hiçbir mümin “lüksün, şatafatın” hesabını yapmaz..
***
Desinler diye.. Ya da “dostlar alışverişte görsün” kabilinden.. Ne cami inşa edilir, ne de ibadethaneler donatılabilir.. Herşey, ruhi derinliklerde cereyan etmelidir.. Hele ki, “helal ile haramı” karıştırmışsan.. Bir tarafta makyajlı cami inşa ederken, diğer taraftan “malı başka yöntemlerle götürmüşsen..” Dün çulsuzken, bugün çullu olup, “cami” libasıyla ne milleti, ne devleti ve ne de Allah’ı kandıramazsın.. Ancak kendini kandırabilirsin…
***
Kaldı ki, “cebinde akreple” gezenin, hayrı kabul olur mu?!.. Kendi cebinden “bir kuruş” harcamazken, milletin ve devletin cebinden koparılan, soyulan, gasp edilen paralarla cami inşa edilir mi?.. Hangi kitap cevaz verir.. “İsmin görünsün, namın yürüsün” diye de, hem devleti ve hem de siyasi partiyi, hükümeti kullanmak, neyle izah edilebilinir? Rezalet ve rezillikten başka…
***
Halk uyanıktır… Olup-biteni görüyor, makyajlara kanmıyor, bakmıyor da!?. Ciddiyete bakıyor, uygulamalara salih anlayışına odaklanıyor…
Ciddiyet varsa, camiyi de inşa eder, cemaati de getirir. Ama bu olmazsa ne cami olur, ne cemaat olur, sadece makyaj olur, o makyaj da yakın zamanda silinir gider. Bu itibarla millet, her şeyden evvel içine düşmüş olduğu ahlaki çöküntülerden kurtulmak istiyor… Devletin, iktidarın, Sayın Cumhurbaşkanımızın ellerinden geleni mutlaka yapacaklarını düşünüyoruz.
***
Bakınız, Diyarbakır’ın göbeğinde süslü, makyajlı bir cami yapılıyorsa, akşamları da halk başka alemlerde eğleniyorsa, başka işler yapıyorsa, burada tezat bir durum vardır.. Demek ki siyaset, devletin işleyişi ile milli şuur aynı paralelde değil.. Birbirini tutmuyor.. Onun için, mühim olan toplumun dejenerasyona uğramayan bir toplum haline getirilmesidir…
***
Ahlaksızlıklar dizboyu. İnsan akşamları bazı yerlere giremiyor bile. Hele hele Sanat Sokağı… Allah aşkına! Yetkili ve etkili zevat tebdil-i kıyafet yaparak bir Sanat Sokağına gitseler, her şeyi görürler. Peki, bu ne lahana turşusu, bu ne perhiz” demezler mi? Millet bu çelişkiler karşısında hayretler içerisinde kalıyor. Gerçekten makyajla siyaset yapılmaz, sonu yoktur, bir yere kadar götürür. Sonra millet döner ağır laflar söyler. Mühim olan her şeyden evvel milli ahlakın intizamıdır, insanları yetiştirmektir, siyasi makyajlarla propaganda yapmakla, halkı kandırmakla bir yere varamaz kimse. Öyle inanıyoruz ki bu halk, “Salih amel” rotasında, en iyi kararı sandıkta verecektir…
* * *
Hep içerleniyorum, muhafazakâr geçinen siyasetin gerçek muhafazakârlığı topluma yayılmış olsaydı keşke.
Topluma sahip çıkmış olsaydılar… Bugün ne CHP olacaktı, ne HDP olacaktı, ne şu ne de bu olacaktı. Sapasağlam kültürüne sahip çıkmış bir toplumla yüzleşecektik. Ama heyhat! Bakıyorsunuz ki tam tersine. Bugün CHP ve HDP gittikçe güçleniyor.. Diğer muhafazakâr partiler ne kadar birleşirse birleşsin, millet inançsızlıkla bakıyor, çünkü bugüne kadar yapılan ciddi ve somut bir adım görünmemiştir ve görünmüyor da…
***
İşte, AK Parti.. 20 seneden beri iktidardadır. AK Partinin içinde ve üst kadrolarda sözü geçen, söz sahibi olan tek bir insan var o da Sayın Erdoğan’dır. Onun inancı her şeye hâkimdir, onu değişik yollara sürüklemez o inanç.
Ne yazık ki, vurguncu siyasetçiler, basmakalıp politikacılar, alakası dinle imanla, inançla olmayan çulsuz insanlar birer birer çullu olmuşlar ve malı götürmüşlerdir.. İşte bu manzara karşısında, insan hayal kırıklığına uğruyor..
***
Adam muhafazakârlık görünümüne girmiş, kirli sakal bırakmış, ama bakıyorsun dünyanın sayılı zenginleri arasına girmiş, çulsuz iken pullu olmuş? Sormazlar mı? Hop hop hayrola! Bu değirmenin suyu nereden geliyor? AK Partiden önce niye böyle değildin?
Dolayısıyla “Ben cami yaptım, ben şunu yaptım, bunu yaptım” deyip makyajlandırıyorsa kendini bir fayda etmez.
Bir gün o makyaj silinir gider.
***
Keşke böyle olmazsa.? Keşke Ak Parti kendine çeki düzen verse… Hele ki, yüzyılın seçiminde bunu “olmazsa olmaz” olarak görmeli… Öyle inanıyoruz ki Sayın Cumhurbaşkanının sayesinde- “bir çeki düzen” olma hali olacak.. AK Parti kendine yeni bir değişim getirmeli, çulsuzları çullu yapmaya artık “paydos” diyecek, onlara aldanmayacaktır… Eğer böyle bir rota gelişirse, AK Parti Milli ruhla yeniden dirilişe geçecek.
En derin saygı ve sevgilerimle.