SOYLU DÜN DİYARBAKIR’DAYDI!?

Görüşmeye dair kamu vicdanı diyor ki;

Allah’a şükürler olsun ki bu günleri de gördük.

Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan günümüze dek böylesi bir İçişleri Bakanının Kur’an Kursunu ziyaret etmesi…  Oradaki alimlerle sohbet etmesi…Öğrencilerle istişarelerde bulunması.. Ve halkın arasına girip herkesin seviyesine inmesi vaki miydi? Ne mümkün? Ama o dönemler artık geride kaldı.. Soylu işte böylesi bir dönemin “kapısını kapatan” kişidir…

İşte devlet, işte millet adamı! Bir devlet adamına yakışır tavır içerisinde.. Cumhuriyet döneminden günümüze dek geçen yüz yıl zaman dilimi içerisinde İslamiyet’i önemseyen, halkın milli iradesinden ibaret olan İslam dinine sahip çıkan, halkla paylaşmasını bilen Soylu, elbette ki Türkiye için, İslam dünyası için hele hele Diyarbakır’ımız için hükmen de olsa büyük bir müjdedir ve kazanımdır. Sevindirici bir olaydır.  Bir çağ atlamadır.

***

Öyle ümit ediyoruz ki sıradan siyaset görüntüleri değil, bu objektiflere yansıyan resimler…Bazı siyasi adamların görüntüleri olmayıp, gerçekten ve cidden İçişleri Bakanı Soylu’nun, asaletine ve inanç değerlerine yakışan görüntülerdir..  Yüce İslam dinine göstermiş olduğu önem, şekli değil, yaşamıyla da kendini gösteriyor…  Soylu, gençliğinden beri bu inancı yaşamış bir insan ve bir devlet adamı olarak tanıyoruz.  Ailesini de yakından tanıyoruz.  Ailece İslam dinine inanıp yaşayanlardan olduğuna kamuoyu inanıyor. Onun için Sayın Bakanı tebrik ediyoruz, kutluyoruz.

***

Tabi biz her siyasetçi için, bu fikirde ve düşüncede değiliz.. Çünkü siyaset alanında birçok siyaset kulvarına giren ve iktidara gelme aşkıyla yola çıkıp, halkın nabzına göre şerbet verenleri, nice ikiyüzlüleri gördük, duyduk ve tarihten de okuduk.  Ki bunlar gün oğlu siyasetçileridir.. Seçimde sandıkta oyu aldıktan sonra, denir ya işi bittikten sonra “maskeleri” düşmeye başlıyor.. İster iktidar ister muhalefette olsun; “her yönleriyle” yüz seksen derece dönüyorlar… Sanki o zat değilmiş gibi, konuşuyor, söz veriyor, vaatlerde bulunuyor.. Varlığı da siyaseti de bir anda “fitne mekanizması” olarak, kendini idame ediyor…  Evet, tarih sayfalarında bunlara çok ama çok rastladık, şahit olduk…

***

Cumhuriyetin kuruluşundan önce milli mücadele ruhunu taşıyan kahraman Anadolu halkı kimlerle çatışmadı? Yunanlılara ve diğer düşmanlara karşı, destansı kahramanlıklar gösterdi.. Büyük mücadele verdi.. Kurtuluş savaşını kazandı.. 7’den 70’e büyük bir iman gücüyle, “Allahû ekber” nidalarıyla savaştı… Ne yazık ki, siyaset söz sahibi olunca, 1923’ten 1950’lere kadar verilen o sözler, verilen o vaatler, uygulanan milli mücadele, meydanlarda okunan bildiriler, halkla yapılan sohbetlerin tam tersi bir rotayla, Türkiye’nin yörüngesini değiştirdiler…

Bir çeyrek asır içerisinde on binlerce ulemalar ve nice cemaat liderleri darağacına kadar götürüldü, idam edildi, kurşuna dizildi.  Halkla devlet arasında çok büyük savaş beslendi.  Ta ki Demokrat Parti gelinceye kadar…  Tüm bunları halk yaşamıştır.

***

Bugün 20 yıldan beri devleti yöneten AK Partinin başındaki büyük lider, gerçek bir devlet adamı olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın da taşıdığı misyon, aynı paralellik arz etme haliyle beraber, ne yazık ki zaman zaman bazı ağır şartlar karşısında 2003’teki AK Parti gücünün ve ruhunun yaşanmaması düşündürücü ve üzücüdür… Zira o gün verilen vaat ve sözler, bugün unutulmuş ve o ekip büsbütün dağılmış halde..

Recep Tayyip Bey’in birçok gönül arkadaşı birbiriyle ters düştü.. Hiç birinin bugün birbiriyle imtizaç etmiyor olma hali, hem düşündürücüdür hem de üzücüdür.

***

Zira hani diyorlar ya;

“Görünen köy kılavuz istemez” misaliyle yola çıkarsak… Türkiye, 1915’lerden bugüne kadar ne yazık ki iktidar partilerin birçok mensupları, halkın beklentilerinden daha fazlasıyla tam tersine apayrı yörüngelere girerek, halkı adeta hayal kırıklığına uğratmıştır.

Ama bugün yaşanan hal ve hareketler öyle inanıyoruz ki Cumhurbaşkanımızın inisiyatifi dışındadır…

Zira Cumhurbaşkanının düşündükleri ve ailece yaşam halinden bugüne kadar hiçbir taviz vermediği aşikârdır.  Recep Tayyip Erdoğan 20 sene evvel, 30 sene evvel, 40 sene evvel ne ise öyle inanıyoruz ki bugün de aynı düşünce paralelinde yaşamaktadır.

Şunu da bilelim ki;

Küfrün, sapıklığın, dalaletin, zındıka cereyanlarının, Bolşevizm’in, Sosyalizm’in bu memlekete dayattığı zorbalıklar az öz değildir.

Tüm bunların yanı sıra Recep Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Biden’a rağmen dimdik ayaktadır…

Kimseden korkmuyor, çekincesi de yoktur.

***

Hep ifade ediyorum ve öz eleştiri noktasında Ak Parti kendisine ayna tutması lazım.. Sayın Erdoğan’ın misyonu ve davası adına..

Şöyle ki AK Parti teşkilatlarını sık sık gözden geçirmesi gerekir.. Özellikle Güneydoğu Anadolu’da ve özellikle Diyarbakır’da köhneleşmiş ve bazı “Şüyuu vukuundan beter” anlayışa sahip kişiler hala da, Erdoğan’ın sırtından geçinip, onu temsilen hareketler ediyorlarsa, vay ki vay, demek zorunda kalıyor insan…

Kimse de kusura bakmasın..

Halk artık diyor ki;

“Biz aptal değiliz, bu insanları ne dinliyoruz, ne kulak veriyoruz ve ne de inanıyoruz.”

***

İşte bundan dolayıdır ki  biz Sayın Erdoğan’ın partiye el atması gerektiğini söylüyoruz.

Ki el atmış olduğunu da biliyoruz.

Yepyeni bir beyin takımı oluşturarak..

2002’nin beyinlerini ve ruhunu yeniden parti bünyesinde toplayacak…

Bu minvaldeki temiz eller operasyonu,  ümit verici bir hal yaşatır.

Yoksa sadece lafta kalmakla hiçbir siyaset adamı bir yere varamaz, varabilse dahi sonuç alamaz.

Onun için yaşam tarzı çok önemlidir.

Sözle özün bir olması şart…

Görüntülerle uygulamaların birbirini onaylaması gerekir.

Yoksa şeklen Hayati Yazıcı gibi siyasileri bölgemize gönderip etrafındaki ağır şaibelerle yâd edilen kimseler partiye bir şey getiremez.

Birilerini bu memlekete gönderip bir hafta on gün dolaştırıyorsa ve etrafında doğru dürüst görünmeyen bir halk bulunuyorsa, demek ki yapay bir hal vardır..

Halkla yapılan yapay görüşmeler netice vermez, sonuç da getirmez diye düşünüyoruz.

Şaibelerle donatılmış siyasilerle yeniden iktidara gelmek istiyorsanız bu sizin yıkımınız olur?

Onun için, ter-ü taze isimlerle bu partiyi diriltebilirsiniz…

Özellikle Diyarbakır’ımızda.

En derin saygı ve sevgilerimle.