TARİH ÖNÜNDE ESKİ TÜRKİYE VE YENİ TÜRKİYE! (II)
Evet, sevgili okurlar.
Dünkü sohbetimizde de açıklamaya çalıştığımız ana gerçek
ve tek kurtuluş çaresi; Kur’anın etrafında saf bağlayıp birlikteliğimizin
kurulmasıdır.
Uzun uzadıya açıklamaya çalıştığım; “Tarih önünde eski
Türkiye ve yeni Türkiye” mukayesesini yapmakla hedefimize ulaşabiliriz.
Diğer bir deyimle söylemek gerekirse; aldatan,
sahteciliği gerçek gösteren yalancı tarihle, doğruyu söyleyen milletimizin
geçmiş ecdadımızın kahramanlıklarını bize anlatan, ruhi derinliklerimize inen
tarihimizle, karşı karşıya getirdiğimiz de, tüm gerçekler ortaya çıkar.
Nitekim, "gerçek" tarih artık saklı
tutulamıyor.. O'nun içindir ki, yepyeni bir Türkiye, kurtuluşa doğru yürüme şansını
yakalamıştır.
Bu münasebetle bugünkü sohbetimiz de yine aynı
paralelliği arz ediyor.
Zira istikametini koruyan doğru yolda daima güç vardır ve
istikamet vardır.
Tam tersine olursa, tüm gerçekler gölgelenir, kirlenir ve
kirli şallar çekilir.
Toplum böylece pusulasını şaşırır.
Bu itibarla yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in “En’am”
suresinin 126. ayetinin yüce mealini özetlemek suretiyle sizinle paylaşmak
istiyoruz.
“Bu, Rabbinin dosdoğru yoludur. Şüphesiz düşünüp öğüt
alacak bir toplum için âyetleri ayrı ayrı açıkladık”
Demek anlaşılan budur ki;
Ne olursa olsun, toplumun yegâne kurtuluş çaresi Kur’an
yoludur ve Hz. Muhammed (S.A.V)’in getirmiş olduğu şeriat yoludur.
İşte bu İslam’ın meşru kıldığı kurtuluş yolu, ancak
buradan geçiyor.
Bu yol, hem Allah rızasını, hem de insanların rızasını
kazanma yoludur.
Zaten hikmet ve ilim de bunu iktiza ediyor.
Gerçek düşünceye sahip olan, hikmet ve akıl arayışı
içinde olanlar da buna inanıyorlar ve onaylıyorlar.
Bu yolda inhiraf yok, eğrilik yok, sapma yok, dalalet yok,
gaflet ise hiç yok.
Bu yol; bir toplumun varlığı için, uzun ömrü için faydalı
bir ilaçtır ve tedavidir.
Zira Resulullah Efendimiz (S.A.V), Kur’anı tavsif ederken
şöyle buyuruyor;
“Bu, Allah’ın yegâne dosdoğru yoludur.
Allah’ın kopmaz yegâne ipidir.
Hikmetlerle dolu zikirdir ve aydınlıktır”
Eğer inanan bir toplum, gerçekten hem dünyada hem
ahirette kurtuluşu arıyorsa, mutlaka ve mutlaka bu yoldan geçmesi gerekir.
* * *
Evet, sevgili okurlar.
Dünkü sohbetimizde de açıklamaya çalıştığım bazı önemli
noktalardan birisi de budur ki;
Ne yazık ki Türkiye yıllardan beri pusulasını şaşırmış,
ne yönde yürüdüğü belirsiz sistemlerle yönetilmiş durumda.
Bakınız, mübarek Ramazan ayındayız..
Ki tüm İslam dünyasının kalbi derinliklerine yerleşmiş,
kutsal olan bir ibadet ayı…
İnsanları Rabbine yaklaştıran bir zaman süreci iken…
Esefle belirtelim ki İstanbul’un cihangir semtinde iki
gün önce caminin karşısında alkol alıp nara atan, kendini bilmez, ne idüğü belirsiz
bir gruh, yolda geçenlerin yolunu tıkayarak, provokatör bir harekette
bulunmaları, kabul edilemez..
Elbetteki oradaki sakinler, camiye gidenler, yoldan geçen
vatandaşlar olup bitine karşı rahatsız olmaları, kaçınılmazdır.
Provokatif bir hareketle, bağrışlarla kirli niyetlerini
ortaya koyan provokatör hıyanet erbapları oradaki insanları tahrik etmeye
çalıştılar.
Elbette ki Müslüman’ın inandığı yüce dinin gereğini
yerine getirmek için, der demez bazı infiallerde bulunmamak elde değil..
Bunu dahi fırsat bularak, kendi küfür ve zulmüne malzeme
yapan bu kesim, "irticacılar mahalleyi bastı" gibi suçlamalar
getirdiler.
Ve buna da, “Türkiye’de demokrasi yok” ve “yaşam ve
düşünce özgürlüğüne ipotek konuldu” denildi.
Ne yazık ki bazı resmi ağızlar dahi huzursuz olan mahalle
sakinlerine eleştiri getirdiler, hatta kınamaya kadar gittiler..
Demek anlaşılan budur ki;
Hala da “Yeni Türkiye” dediğimiz bir Türkiye’de yine
çifte standart oyunlar oynanıyor.
Demokrasiyi dahi nalenci keseri gibi tek taraftan
yontuluyor olması, doğrusu bu halkı oldukça ümitsizleştiriyor.
Devletin adalet ve hukuk çerçevesinde, adaletten,
hukuktan, geçmişimize yönelik örf, adet, gelenek ve göreneklerden dem
vurulurken…
Malaessef hala da medeni dediğimiz “Yeni Türkiye”mize
meşale yakan iktidar partisi ne yazık ki halkın ne söylediğini ya anlayamıyor
veya da halkın istek ve arzularını doğru dürüst okuyamıyor.
Sokak çapulcusunun rahatsız ettiği halka “Demokrasi yok”
ama ona “Demokrasi ve yaşam özgürlüğü var” diyor.
Halkın demokrasinin nimetlerinden faydalanma hakkı yok.
Ama sarhoşa demokrasi hakkı veriliyor.
İnanın, sevgili okurlar.
Korkunun ecele faydası olmadığı bir gerçektir.
Kültürümüze eskiden beri mal olmuş bir hakikattir ki
hiçbir zaman korkunun ecele fayda veremeyeceği açık ve nettir.
Cumhurbaşkanımız da zaten açıkca söylüyor…
İki gün evvel ki Cemal Reşit Rey Konser salonunda
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’a “Sayın Başkan cesur olmak
gerekir” diyerek cesareti tavsiye ederken, bu tür olayları da kapsamına alması
gerekir.
* * *
İnanın, sevgili okurlar.
Bir ülke içinde inananlar var olduğu müddetçe, o ülke,
ülke olabilir.
Huzur getirilebilir.
Bereket ve uğur kazandırılabilir.
Eğer inananların inancına saldırı yapılırsa, saldırgan
zalimlerin yanına demokrasi adı altında devlet, hükümet ve iktidar himayesi
görünüyorsa, vay bu memleketin haline!
Öbür yandan, bir akademisyen din adamı İlahiyatçı bir
hoca TRT 1’de bir sohbet esnasında sorulan bir soruya karşılık “Namaz kılmayan
hayvandır” demesi ne yazık ki “Yeni Türkiye”de tarihiyle yeni tanışan bir
ülkede horlanıyor.
Hem de resmi dillerden hakarete uğruyor ve tüm ilmi
kariyerler elinden alınıyor.
Adeta kamuoyu nezdinde nerdeyse hain ilan ediliyor.
Oysaki o hoca bilimsel konuşmuştur.
Kur’an ayetlerinin mealinden iktibas edilmiş bir konuşma.
Kur’an demiyor mu;
“İnnehum kel en’ami”
“Onlar, hayvanlar gibidir”
“Belhum adallu”
“Belki hayvandan daha aşağıdırlar” diyen Kur’anımızdır.
O akademisyen hoca da Kur’andan iktibas ettiğini
söylemiştir.
Niye birilerinin zoruna gidiyor ki?
Bu memlekette darvinizm düşüncesi, ideolojisi söz
konusuysa ve okullarda okutuluyorsa, niye “Namaz kılmayan hayvandır” diyen adam
suçlanıyor.
Darvinizm demek maymundan türeme, üreme demektir.
Maymun eğer hayvan ise bu mezhebe inananların da hayvan
olmaktan huylanmaması demektir.
Bu akademisyen hocaya “Boş konuşuyor, zırvalıyor”
ifadelerini kullanan Başbakan bize göre haksız yere konuşmuştur.
En derin saygı ve sevgilerimle.