TERÖR VE KOKUŞMUŞ BİR DÜZEN! (II)

Evet, sevgili okurlar.

Gerçekten tarihi kokuşmuş bir düzenle, bir sistemle ve bir anlayışla yönetilen devlet ve devleti yöneten sözde milli irade temsilcileri ne yazık ki 90-100 yıldan beri hep aynı tempo ve aynı anayasayla ülkeyi idare ediyor…

Hem de vesayetler altında.

Ve hem de yıllardan beri darbeci masonik generallerin anlayışları paralelinde..

Pek tabi ki bu kafalarca tavsiye edilen rejim ve sistem acaba Türkiye’yi nereye götürmüştür?

Bundan sonra da nereye götürecek diye düşünmemek mümkün değil.

Şahsen ve kişisel düşüncem olarak, bugüne kadar, yani cumhuriyetin kuruluşundan günümüze dek bu ülke bir türlü kendini güdümlü siyasetin hegemonyasından kurtaramamakla beraber, aynı paralelde ne yazık ki terör odaklarına da düçar kalmıştır.

Bunun sebeb-i mucibesini ararsak, ancak yine bu alanda bulabiliriz…

Ki insan temel hak ve özgürlüklerine uymayan, yıllardan beri adeta teröre davetiye çıkaran ve mezalim yağdıran yasalardır sorunun membası ve nedeni?

Hep bu yüzünden olmuştur.

Gelen giden yönetimler, iktidarlar, ne kadar iyi niyetli olursa olsunlar…

Nitekim bugünkü 15 yıldan beri AK Partinin iktidar hareketi ortada…

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tüm çabalarına rağmen, bir türlü terörle başa çıkılamıyor olması, apayrı şekilde düşündürücü bir olaydır.

Dün de belirttiğim gibi hedef tümüyle; Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın varlığına yöneliktir.

Zaten kendileri de bir süre önce belirtmişti.

“At izi, it izine karıştı, kimin eli kimin cebinde belli değil.”

***

Dünkü bazı yazılı medyanın birinci sayfalarında şöyle bir haber okuduk;

“ŞEMDİNLİ’DE KALLEŞLİK”

Haberin devamı aynen şöyle;

“TSK’nın operasyonlarıyla çöken PKK can havliyle Şemdinli’de saldırdı: 10’u asker, 18 kişi şehit.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Halkın dışladığı PKK, FETÖ ve DEAŞ gibi kan dökerek varlığını ispata çalışıyor.

Başbakan Yıldırım: Ciddi anlamda güç kaybeden terör örgütü, intihar eylemleri yapma gayreti içine girdi.

TSK: Bu saldırı, çöken örgütün bozulan moralini yükseltmek için düzenlenen kahpece bir saldırıdır”

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Gerçekten, Hakkari’nin Şemdinli ilçesi, kalleşçe yapılan terör saldırılarına nerdeyse sembol oldu.

İnsanın aklına çok önemli tarihi hadiseler de gelmiyor değil.

Bilindiği üzere darbeciler darbe hazırlıkları içerisine girdikleri zaman illaki zemin hazırlansın diye maşa olarak kullandıkları terör örgütlerini harekete geçirtip; "ülkede kaos" ortamı yaratmaya çalışırlar..

Bu zihniyet, hep arka planda kendini gizlemiştir..

"Kuzu postu giymiş" Kurt misali..

Maşayı tutan o eller, illaki darbe sevdası içerisinde yola çıkmış kesimlerdir.

Tıpkı 12 Eylül 1980 yılındaki Kenan Evren’in darbesi gibi.

Hatırlarsak 9-10-11 Eylül’de aşırı derecede terör hareketliliği vardı..

Hükümet ve iktidar "terörle mücadele etmekte acizdir" diye algı operasyonu yapılarak; suçlama getiriliyordu.

Ve sonuçta darbe yapıldı..

Gece yarısı Kenan Evren; “Türk Silahlı Kuvvetleri yönetime el koymuştur” diye halka seslendi…

E o kirli, ahlak dışı ortaya konulan senaryo "darbeyle" sonuçlandı..

Bugün yine aynı senaryo sahneye konulmak istenilmektedir.

PKK, DEAŞ, FETÖ gibi terör odakları maşa olarak kullanıp, hedef göstererek, bize göre hükümetin dikkatini başka yerlere çekmekle uğraşan yine gizli bir darbe kirliliği söz konusudur.

Bu darbe kirliliğinin arkasında duran yine masonik kafalı darbeci subaylar, generallerdir?

Biz bunu kamuoyuna dostça hatırlatmak üzere söylüyoruz.

Zira yapılan darbelerin öncülüğü, mukaddimesi, ana fezlekesi hep böyle gerçekleştirilmiştir.

İki gün önceki Şemdinlideki olay….

Yani 10’u asker 18 kişinin şehit düşürülmesi…

Tıpkı 2005 yılının Aralık ayındaki Şemdinli’de meydana gelen kitapçı Seferi Yılmaz’ın kitabevine yapılan saldırı gibi; "kirli bir planın" halkasıdır…

O günü hatırlarsak…

Nihayetinde halk orada uyandı, baktı ki her ne kadar PKK süsü verilmişse de hiçte öyle değil..

Dönemin bölgede büyük kirlenme oyunu oynayan ve çok kirli senaryoları sahneye koyan, Yaşar Büyükanıt’ın da “İyi Çocuklar(!)”dır dediği Mutkili Ali Kaya ve Özcan İldeniz milletin karşısına çıktı.

Zaten Türkiye’nin hali hazırdaki durumu da bu meyanda seyrediyor…

Cumhurbaşkanı Erdoğan, çok iyi niyetle bir şeyleri kamuoyuna anlatmak istiyorsa da, söyledikleriyle yerden göğe kadar haklıdır.

Amma velâkin bizim dostça tavsiyemiz; gerek AK Partinin içi olsun, gerek muhalefet olsun, gerek bazı yalaka medya gruplarının kalemleri olsun, bunlar çok iyi ve derinden sorgulaması gerektir…

Bunuda büyük istirhamlarımızla arz etmek istiyoruz.

Bir haftadan beri olup bitenler, hiç de azımsanacak, küçümsenecek olaylar değildir.

Tıpkı 15 Temmuz’daki hıyanet erbaplarının başta FETÖ dahil olmak üzere müştereken ve müteselsilen yapılan alçak darbe hareketinden önce de aynı oyunlar oynanıyordu.

Zaten geçenlerde eski JİTEM’ci ve Vatan Partisinin Genel Başkan Yardımcısı Hasan Atilla Uğur da böyle günleri işaret etmişti.

İllaki “Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yeni bir kalkışma söz konusudur” diyordu.

“Bölgedeki çiftçilerin ve aşiretlerin banka kredi borçlarını ödemişler ve onları kandırmışlar” gibi yanıltıcı görüşleri ileri sürmüştü.

Korkarız ki o günkü o söylemler, günümüzden Kasım ayına kadar 12 Eylül öncesindeki olaylar gibi bir hareketlilik söz konusu olsun.

Artık Türkiye yeniden uyanmalıdır, gece gündüz halk Cumhurbaşkanının etrafında yer almalıdır, ayakta durmalıdır, gerekirse hepimiz ama hepimiz canımızla, malımızla, tüm varlığımızla 24 saat her ilde, her mekânda nöbet bekleme görevini üstlenmeliyiz.

Yoksa gidişat hiç de hayra alamet değildir.

Ama AK Partinin bünyesindeki özellikle akşam FETÖ’cü, sabah PKK’cı, öğle zamanı AK Partili görüntü verenlere de dikkat edilmesi lazım.

Yıllardan beri iktidarın nimet ve imkânlarından faydalanmak üzere işleri güçleri kişisel rant peşinde koşup da kendilerini iktidarın kilit noktalarına şirin gösteren kadrolar da bilinmelidir ki; "üyüyün şer" hücrelerdir…

Bu söylemlerimiz, dostane birer tavsiyeden ibarettir…

Gaflet, unutkanlıkla meşgul olan siyasetin kulaklarını da çınlatmaktır.

En derin saygı sevgilerimle.