TERÖRİZM’İN KRALI KİM? (III)
Evet, sevgili okurlar.
Mevcut küresel terör odaklarının kumandası kesinlikle
ABD’nin elindedir.
Hiç kimsenin bundan kuşkusuz olmasın.
ABD, diğer haçlı emperyalist ülkeler ile birlikte yeniden
bir haçlı seferberliği ilan etme teşebbüsündedir.
Yani bu işin baş patronluğuna soyunmuş durumda.
Ellerindeki proje; bugün değil, 150 yıl önceki projedir…
Ama bugün, daha olgunlaşmış ve gelişmiş sözde çağdaş(!)
bir projesidir.
Zira bu çağdaş (!) projenin içeriği İslam dünyasının
ortadan kaldırılmasıdır…
Küresel emperyal güçlerin dayatma alçaklığıdır…
Ve bu alçaklık; "demokrasi" adıyla
maskeleniyor.
“Demokrasi” kelimesinin, kimse kusura bakmasın küresel
kullanış biçimi tersyüz ediliyor…
Tamamen; içi boşaltılmış, adeta "fahişelik"
kılığına büründürülen bir kavram haline getirilmiştir.
Ne zaman ki, kirli çamaşırları piyasaya çıkarsa, hemen
“demokrasi” kavramına sarılıyor ve onu kullanıyorlar.
Kullanış biçimi nedeniyle fahişeleşmiştir…
Çünkü, herkesin kucağına düşmüş bir kavram…
Ki İslam dünyası artık bu kavramı kullanmaması gerekir.
Zira, İslam’ın şerefli, izzetli ruh cevherine yakışmaz
bir kavram haline gelmiştir…
Bu kavramın içinde sahtecilik var, dolandırıcılık var,
kan emicilik var, rant var, tuzak var.
Tek kelimeyle özetlemek gerekirse bu kavram; Haçlı
fahişelerin ayıbını örtmek için, adalet ve hukukun libası giydirilmiş, makyaj
yapılmış, bir kavramdır.
***
Bakınız 10 yıl önceki ABD Devlet Başkanı W. Bush…
Diyordu ki;
“Biz Irak’a Demokrasi götürüyoruz.”
İşte bugün o alçak söylemin demokrasisi Irak’ta nasıl
tahribatlara neden oldu?
Oluk oluk kan akıtılıyor…
Ama beri yanda, oluk oluk petrol de ABD’ye akıtılıyor.
İşte onların “Demokrasi” dedikleri mana bundan ibarettir.
Biz de burada kamuoyu adına diyoruz ki;
Ey İslam dünyası!
Kendine gel, uyan, dirilişe geç.
Dik dur, korkma.
İttihad-ı İslam'ın saflarını bağla ve cihad ruhuyla yaşa…
İstikametini koru, ihlâsla mücadeleni yap.
***
I. Dünya Savaşı’ndan önceki Osmanlıyı yok eden karanlık
güçler ne ise bugün aynı o karanlık güçlerin uzantıları etrafımızda dolaşıyor.
Tıpkı dün gibi…
Nasıl ki İttihat Terakki Partinin satılmış piyonları
içten devleti yok ettiler.
Bugün aynı o hain piyonların uzantısı ne yazık ki
içimizde mevcuttur ve bizi içten vuruyor.
Onun için diyoruz ki eğer gerçekten 7 tane Arap devleti
birleşmiş, ittifak etmiş, hem de Donald Trump kumandası ile hareket ediyor,
Katar’ı hedef alıyor ve Katar’ı yok etme pahasına yola çıkıyorsa, hedef sadece
Katar değildir.
Başta Türkiye olmak üzere onlara boyun eğmeyen diğer
İslam ülkeleri de dâhildir.
Bu işin baş piyonu Suudi Arabistan Kralı Selman bin
Abdülaziz’dir ve Mısır’ın kanlı piyon keferesi Sisi’dir.
Bu itibarla artık İslam dünyasının, Türkiye’nin
liderliğinde büyük bir ittifak gücü kurarak yola çıkması gerekir.
Aksi halde yok olmaya mahkûmuz.
* * *
Bakınız, sevgili dostlar.
Akif ne diyor?
“Artık ey millet-i merhume sabah oldu uyan!
Sana az geldi ezanlar diye ötsün mü bu çan?
Ne Kürtlük, ne de Türklük kalacak aç gözünü!
Dinle o Peygamberi zişanın ilahi sözünü.
Veriniz baş başa zira sonu hüsran-ı mübin,
Ne devlet kalıyor ortada billahi ne din!
Medeniyet (!) size çoktan beridir diş biliyor,
Evvela parçalamak, sonra da yutmak diliyor.
Arnavutlar size ibret olacakken hâlâ,
Ne bu şûrîde siyaset ne bu fasit dava?
Görmüyor gittiği yanlış yolu zannım çoğunuz,
Size rehberlik eden HAYDUDU artık kovunuz!
Bunu benden duyunuz, ben ki Arnavut'um,
Başka bir şey diyemem. İşte perişan yurdum!”
* * *
Evet.
Bu paralelde Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin de tıpkı
Akif gibi yüzyıl önce bu uyarıyı Isparta’nın Barla ilçesinde esaretteyken
yazmıştı.
Bakınız, Üstad ne diyor?
“Ey âlem-i İslâm!
Uyan, Kur'ân'a sarıl, İslâmiyete maddî ve mânevî bütün
varlığınla müteveccih ol!
Ve Ey Kur'ân'a bin yıllık tarihinin şehadetiyle hâdim
olan ve İslâmiyet nurunun zemin yüzünde nâşiri bulunan yüksek ecdadın evlâdı!
Kur'ân'a yönel ve onu anlamağa, okumağa ve onu anlatacak,
onun bu zamanda bir mucize-i mânevîsi olan Nur Risalelerini mütalâa etmeye
çalış.
Lisanın, Kur'ân'ın âyetlerini âleme duyururken, hal ve
etvar ve ahlâkın da onun mânâsını neşretsin; lisan-ı hâlinle de Kur'ân'ı oku.
O zaman sen, dünyanın efendisi, âlemin reisi ve
insaniyetin vasıta-i saadeti olursun.”
* * *
Evet, sevgili okurlar.
Üstadın bu uyarısını burada özetlerken, yine tıpkı
bugünkü Erdoğan’ın “Rabia” işaretini içine sindiremeyen Kılıçdaroğlu gibi
Bolşeviklerin varlığına da dikkat çekmişti Bediüzzaman.
Ve şöyle demişti;
"Bir tek gayem vardır: O da, mezara yaklaştığım bu
zamanda, İslâm memleketi olan bu vatanda Bolşevik baykuşlarının seslerini
işitiyoruz.
Bu ses, âlem-i İslâmın iman esaslarını zedeliyor.
Halkı, bilhassa gençleri imansız yaparak kendisine
bağlıyor.
Ben bütün mevcudiyetimle bunlarla mücâdele ederek
gençleri ve Müslümanları imana dâvet ediyorum.
Bu imansız kitleye karşı mücadele ediyorum.
Bu mücahedemle inşaallah Allah huzuruna girmek istiyorum.
Bütün faaliyetim budur.
Beni bu gayemden alıkoyanlar da, korkarım ki Bolşevikler
olsun.
Bu iman düşmanlarına karşı mücahede açan dindar
kuvvetlerle el ele vermek, benim için mukaddes bir gayedir.
Beni serbest bırakınız, el birliğiyle, komünistlikle
zehirlenen gençlerin ıslahına ve memleketin imanına, Allah’ın birliğine hizmet
edeyim.”
İşte bakınız, sevgili dostlar.
O büyük İslam allameleri nerdeyse o günün ülkemize
yağdırılan fesat unsurlarının dehşetli fitneleri karşısında İslam milletine haykırarak,
uyarmışlardı.
Bakınız, Kılıçdaroğlu tıpkı Mısır’ın kanlı generali
Sisi’nin diliyle konuşuyor.
İhvan-ı Müslimin’e terör örgütü diyor.
Muhterem Beyefendi Erdoğan’ın dört parmak işaretiyle
ilgili, “Erdoğan terör örgütünün işaretini kullanıyor” diye haddini aşarak bu
iftirayı da atıyor.
Oysaki Erdoğan diyor ki;
“Rabia’nın işareti tek millet, tek devlet, tek bayrak,
tek vatandan ibarettir.”
Eğer bu işareti içine sindiremeyen birileri varsa, biz de
buradan onları hain ilan etmek zorunda kalıyoruz.
Uğursuz Bolşevik baykuşlar olarak millete duyuruyoruz.
En derin saygı ve sevgilerimle.
Hayırlı Cumalar….