TOPLUM ÇÖKERSE, ÜLKE ELİMİZDEN GİDER! (III)

Yazı başlığımız yerini koruyor!.. İki gündür, pazar günü Diyarbakır’a teşrif eden Cumhurbaşkanımız muhterem insan Recep Tayyip Erdoğan’ın, hedefi ve siyasi davasıyla alakalı değerlendirmede bulunuyorum… Çünkü, Erdoğan’ın ortaya koyduğu “siyasi misyon” salt Türkiye için değil, İslam dünyası için, “umutlar” yeşertiyor… İnancıyla, kalbi derinliklerinde yer alan iman nuruyla Türkiye’yi dünya ülkesi haline getirdi.. Ve daha da ileriye götüreceğine inanıyorum..

***

Tabi bugünkü sohbetimizin üçüncü gününde, Diyarbakır’ın “siyasetine” odaklanmak istiyorum.. Sayın Erdoğan’ın temas ettiği kişiler, verdiği yerel mesajlar, “hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacak?” dedirtti.. Özellikle, geçmişe yönelik “siyasi şovmenlere artık prim yok…” Diyarbakır yepyeni bir siyasi çehreye, oluşum ve yapıya kavuşacaktır… Olması gerektiği gibi..

***

Yepyeni bir yön..

Yepyeni bir şans

Öyle ümit ediyorum ki, Diyarbakır halkı da aynı minvalde Cumhurbaşkanımızın “kirli siyasete, şovmen anlayışa” karşı ortaya koyduğu siyasi tavra bel çıkar.. Artık siyasetin kirli oyunlarına, madrabazlıklarına kanıp, aldanmaz..

Algı üreten, “ideolojik” sapkınlıklara, prim vermez..

Şuraya buraya sapmaz..

Şu parti benim kurtarıcımdır diye biat etmez..

Bu parti benim davamdır diye peşinden koşmaz..

Şu ideolojiye, bu ideolojiye “aldanıp” kendini kaptırmaz…

Devlet ve ülke ile oynayanlarla artık işimiz yok…

Çünkü yıllar yılıdır, gelen-giden iktidarlar, muhalefetler ve parti liderleri dahil..

Ki ilimizde seçilen milletvekilleri..

“Tenzih ettiklerimiz var”..

Ama ekseriyetiyle, milletin hürriyetine, bağımsızlığına, milli değerlerine karşı “samimiyet” ortaya koymamışlardır…

Ranta dayalı, çıkara meyilli, iktidar gölgesinde makam ve mevki elde etme gayreti içerisinde olmuşlardır…

Kişisel menfaate odaklı, siyaset icra etmişlerdir…

Ne hazindir ki, “siyaset şovmenliğiyle” kendilerini partilere, Diyarbakır halkına, bölge insanına “pazarlayıp” durmuşlardır…

Ki hala da, aynı anlayış söz konusu…

İster iktidar mensubu olanlar, ister diğer muhalefetin mensupları olan öylesine “milletvekilleri” var ki, boş teneke misali…

Sadece ses çıkarıyorlar..

Ve bu sesle, “kendilerini bir şey sanıp” pazarlama yapıyorlar…

***

İşte, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Diyarbakır ziyaretinde tüm bunları fark ettiğini gözlemledim…

Uzaktan keskin görüşleriyle ve bakışlarıyla tespit etmiştir. Diyarbakır’da bu işlere artık dur deme inancı içerisinde, Diyarbakır’a geldi ve Diyarbakırlıları kucakladı. Keza İçişleri Bakanı sayın Süleyman Soylu da.. Özellikle göstermiş olduğu gayretli çabalar, elbette ki gözden kaçmaz. Bize göre Cumhurbaşkanı’ndan sonra Diyarbakır insanına en çok yaklaşan sayın Bakan Soylu’dur…

***

Hele hele Demirel’e en yakın, aynı zamanda Turgut Özal’a da yakınlığıyla, dostluğuyla bilinen Silvanlı Mahmut Kepolu’nun muhterem kızı olan Suna Kepolu’yla, Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın samimiyeti, önemli bir değişimin fişeğiydi…

Köylerine teşrif etmeleri..

Suna Hanım’ın Cumhurbaşkanı’nı ve diğer bakanları ağırlaması, gösterdiği misafirperverlik, bize göre Diyarbakır’ımıza, bu coğrafyamıza apayrı bir “soluk” kazandırdığı gibi, biçimlendirme de getirmiştir. Tertemiz bir şekillendirme devlete karşı Diyarbakır halkı adına dostluk ve kardeşlik elini Cumhurbaşkanı’na uzatmış ve büyük bir teveccüh kazanmıştır.

***

İşte bizim gibi eskiden beri olayları bilen, muttali olan, siyasetin iç nabzını tutan bizler, iş adamları, basın mensupları her alanda yaptığımız araştırmalar neticesinde yakın tarihimiz boyunca, gelen giden siyasiler içerisinde hangi iktidar partisine mensup olursa olsunlar hiçbir kirli şaibe, herhangi bir dedikoduya mahal vermeden, teru taze pırıl pırıl Kepolu ailesinin yine bu siyasi ortamda görünmesi bize çok büyük bir memnuniyet vermiştir.

***

Sayın Suna Hanım’ın babası Mahmut Kepolu, nam-ı diğer Mahmut Ağa, bir aşiret reisi olmakla beraber, bölge siyasetinin de nabzını, yıllarca tuttu… Dengeleri sağlayandı.. Herhangi bir rant peşine düşmeyen, kendi imkanlarıyla siyaset yapan, devlete yardımcı olan tanınmış bir şahsiyetti, Mahmut ağa….

Kızı sayın Suna Hanım da aynıdır… Siyasi şovmenlikten çok uzak bir aile.. Kime siyasi dostluk elini uzatmışsa sonuna kadar götürmüştür, herhangi bir rant beklemeden; bunu icra etmiştir…

***

Herhangi bir devlet ihalesiyle alakası da olmamıştır, duyulmamıştır!… Herhangi bir yakınına dahi devlet ihalesinin peşine düşmeyen veyahut başkasının adını kullanarak ihaleyi onlar adına ortaklaşa alıp iktidar partinin bünyesinde zenginlik fırıldağı çeviren insanlardan olmamışlardır.

Öyle inanıyoruz ki; Kepolu ailesi bundan elli sene evvel MAHMUT AĞA’nın misyonunu bugün de evladı durumunda olan muhterem hanımefendi Suna Hanım da aynı şekilde şaibesiz, dosdoğru, babasının ağalığı yolunda sürdürecek inancındayım…

Suna Hanım’ın köyüne gidip misafir olmaları Suna Hanım’a büyük mutluluk verdiği gibi, öyle inanıyorum ki Diyarbakır halkına da aynı mutluluğu kazandırmıştır Sayın Erdoğan…

***

Bu demektir ki; artık siyasi şovmenlerin, rantiyeci bukalemunların, saat başı, gün başı veyahut ay başı yön değiştiren siyaset madrabazlarının, düdüğü artık bu memlekette çalmayacaktır.

İktidar partisi artık bu bölgede,  Diyarbakır’ımızda hedefini yakalamış durumda olduğu kanaatindeyim.

Ama AK Parti’nin, özellikle muhterem Cumhurbaşkanımızın en büyük şanssızlıkları yirmi yıldan beri partinin etrafını saran, partinin bünyesine kendini sızdıran nice rantiyeci, vurguncu, para babalarının partiye karşı yapmış olduğu ihanetler artık son bulmalıdır…

AK Parti artık bunları tespit edip, partiden uzaklaştırma gerçeğini göstermelidir.

Yoksa, kendini temiz gösterip de hileli yollardan iktidarın imkanlarından faydalanarak büyük çapta zengin olan, nice bukalemun gibi şekil değiştirenlere yenileri katılmaya devam eder…

***

Bu coğrafya insanları, Diyarbakır insanları hiç de onlardan memnun değildir.

Zannedersem sayın Cumhurbaşkanımız ruhi, kalbi ve beyni derinliklerine dayanarak bunları bir bir tespit etmiş durumdadır…

Eğer bu samimiyet ortaya konulup, şovmenler parti mahallelerinden temizlenirse önümüzdeki seçimlerde, yani 2023’teki seçimlerde bu millet hayal kırıklığına uğramayacak gibi müjdeli görüntüler ve kazanımlar elde edilecektir…

Aksi takdirde üç günden beri başlık olarak kullandığımız “Toplum Çökerse, Ülke Elimizden Gider” sözü ikmale gelir.. Çünkü, toplum bir bütündür, topluma devlet güveninin verilmesi lazım. Bu güveni tesis eden de, iktidardır ve olun elindedir…

Böylesi seçkin insanları iktidar ön plana almazsa, şovmen, renksiz, tinetsiz, kılıksız insanları, milletin karşısına çıkarması çok büyük bir yanlış ve hezimetler doğurur…

Toplum hayal kırıklığına uğrar, bölünmeye doğru gider, çöküntüler de domino taşı misali başlar…

En derin saygı ve sevgilerimle…