TOPLUMLARI ALDATAN SİYASET ŞEYTANLARI!? (III)

Evet, değerli okurlar.

Yıllardan beri bu köşede sizinle paylaşmak istediğimiz konu; çok önemli, önemli olduğu kadar, düşündürücüdür, zira tarihi gerçekleri simgeliyor.

Bir toplum, bir ülke, siyasetin kaygan zemini üzerinde değil, sağlam bir zemin üzerine oturtturulursa, ancak o zaman kendini toparlayabilir.

Ekonomiksel olarak, iktisadi olarak, teknolojik olarak, ahlaki seviye üstünlüğü olarak ilerler, kalkınır ve bir yerlere gelebilir.

Aksi takdirde tam tersi düşünülürse, o toplum hiçbir zaman kendine bir gelecek sağlayamaz.

Aldatmacalarla, siyaset meydanlarında atılan nutukları, bu toplum uzun zamandan beri bunları denemiştir ve bu süzgeçten kendini geçirmiştir.

İşte her zaman burada ifade etmeye çalıştığım husus;                          

Bir asır önce, yani 20. Yüzyılın başlarından başlamak üzere devletin içine sızdırılmış ve kilit noktalara kadar gelmiş Selanik dönmelerinin, Hıristiyanlık ve Yahudilik zihniyetiyle ülkeyi ele geçirmek için çok parlak nutuklar atmışlar, sloganlar söylemişler ve özellikle devletin bünyesini ırkçılık, Turancılık taassubuyla inşa etmeye çalışmışlar.

Ve ne yazık ki bir cihan devletini yıkabilmişler, hem de yalanlarla.

Hilafet-i İslamiye’yi ortadan kaldırmışlar, İslam dünyasını bölük-pörçük hale getirmişler, hem de uyduruk gösterişleriyle.

Böylece canavarlaşmış itilaf devletlerine hizmet etmişler ve işbaşına geçmişler, memalik-i İslamiye denilen İslam ülkelerini, İslam coğrafyasını kendi aralarında bölüşmüşler.

Sahte, yapay hudutlar çizmişler ve kendilerini temsilen bu devletçiklerin başına inançsız, satılmış nice ajanları getirmişlerdir.

Bugün Ortadoğu’da oluşan bunca kavgalar, bölünmeler, terör odakları, anarşi, tümüyle onların perde arkasındaki çalışmalarının bir sonucudur.

Bunu idrak etmek gerekir.

İnanan bir toplum olarak aklımızı başımıza almamız gerekir.

Göz göre göre her şey ortada, ama bazı zamanlar oluyor ki bazı gözler bazı şeyleri net göremiyor.

Ancak kalp gözü ile olaylara bakmak lazım ve olayların üstüne gitmek lazım, iyiyle kötüyü ayırt etmek lazım.

İşte bunun içindir ki Bediüzzaman şöyle diyor;

“Zulmün ve mezalimin başına adalet ve hukukun külahı giydirilirse veya insan suretindeki şeytanlar kendini melek olarak gösterirlerse, aldatmaca siyaset yaparlarsa veya toplumun arasına sokulan zi’bi müteevviğ (ağalık kıyafetine bürünen) siyasetin yağmalayıcı kurtları iş başına geçerse o toplumun vay haline”

Yani daha doğrusu merdi Kıpti gibi cesaret gösterirken, sirkatini ifade ediyor.

* * *

Sonuç itibariyle şimdiki durum ortadadır.

Başka yerlerde gerçekleri aramak gerekmez.

İki yıldan beri Türkiye “Barış Süreci” dönemini yaşıyor.

Bu sözler dahi topluma bir teselli olmuştur.

Ama aldatmacadan ibaret değil, gerçek bir barış süreci olmalıdır.

Bu da gerek hükümet kanadında olsun, gerek PKK’yı temsilen meclise girmiş siyasi parti HDP olsun, bunlar kendilerinin siyaset geleceğini değil, toplumun “Barış” geleceğini düşünmelidirler.

* * *

Evet, çifte standart uygulamalar bu memleketi yıllardan beri bir yere getiremediği gibi tam tersine geriye götürmüştür.

Dürüst siyaset her şeyin başında gelmelidir.

Dürüst siyaset yapılmayan bir ülkede yarar yerine zarar verir.

Ehliyetsiz kimlikler ve siyasi hayatında hiçbir baltaya sap olmayan insanlara bakıyoruz ki değişik partilere özellikle iktidar partiye salt çoğunlukla aday adaylığına hazırlanmışlar.

Hatta öyle bir hal almış ki özellikle Güneydoğu coğrafyasında birileri para zoruyla özellikle bazı imkânsız insanları aday adayı göstermişler.

Genel merkezde Araştırma Komisyonundan geçerken, şöyle sorularla karşılaşmışlar:

“Sen olmazsan, sen seçilemezsen, diğer adaylardan kimleri bize tavsiye edersin?”

Tabii önceden hazırlıklı olan kiralık aday adayı hemen belirtiyor “Ben olmasam da falanca adamı gösterin”

İşte bu da çok büyük bir yanlışlıktır.

Aslında iktidar partinin böyle durumlara düşmemesi lazım, gerçek kimlikleri araştırmaları lazım, hal ve hareketleri, tavırları istihbarı bilgilerle elde etmeleri lazım ki sonra pişmanlık fayda vermez.

En derin saygı ve sevgilerimle.